Cumhuriyet; hepimize öğretildiği şekliyle cumhurun yani halkın kendi kendini yönetmesi, halkın yönetime doğrudan veya dolaylı katılmasıdır. Demokrasinin kelime karşılığı da cumhuriyet gibi “Halk Yönetimi” olarak tanımlanmaktadır.
Ancak, demokrasi tanımının ötesinde özgürlük, eşitlik, adalet, emek, refah gibi kavramları içine alan ideolojik bir anlayış olarak insanlara sunulmaktadır. Bundan dolayıdır ki, demokrasiye bilinçli olarak kutsiyet yüklenmiş; dokunulamaz, eleştirilemez bir duruma getirilmiştir.
Bu durumu iyi bilen, kendilerini çağdaş, demokrat olarak tanımlayan emperyalist güçler, “Demokrasi Getirme” vaadi ve bahanesiyle ülkelerde iç karışıklıklar çıkararak milyonlarca insanın ölümüne sebep olmuşlar ve olmaya da devam etmektedirler. Yetmiyormuş gibi bu ülkelerdeki zenginlik kaynaklarını büyük şirketleri aracılığıyla sömürüyor; ülkelerin başına kukla yöneticiler getirerek isteklerini yaptırıyor; bir kısmını ise yönetemez duruma düşürüyorlar.
Kısaca, “Demokrasi” dediğimiz sistem; kapitalist ülkelerin diğer ülkeleri sömürme ve yönetme aracı olarak kullandıkları aldatmacadan başka bir şey değildir. Bu apaçık gerçeği görmek istemeyenlere bir sözümüz olamaz; ancak, bu durum çıplak gerçeği yokta edemez. ABD seçimleri Cumhuriyetçilerle Demokratların mücadelesi ile geçiyor; bazen Cumhuriyetçiler bazen Demokratlar ülkeyi yönetiyor.
-Değişen bir şey var mı?
Yok; al birini vur ötekine! Hep aldatmaca aynı zamanda hep sömürü ve zulüm! Lafa gelince demokrasi demokrasi!!!
Demokrasinin içinde yer alsın veya almasın; özgürlük, eşitlik, emek, hak, adalet çok çok önemli kavramlar olup bunlara bir itirazımız olamaz. Ancak, kavramların nasıl, hangi amaçlar için kullanıldığını da iyi görmeliyiz. En çok kullanılan kavramlardan özellikle ÖZGÜRLÜK kavramı üzerinde duracağım.
Genel olarak özgürlük; “Herhangi bir kısıtlamaya, zorlamaya bağlı olmaksızın, düşünme veya davranma, herhangi bir şarta bağlı olmama durumu, serbest” olarak tanımlanmaktadır.
Özgürlük yukarıdaki gibi tanımlansa da bu tanım gerçek özgürlüğü tanımlamaktan çok uzak; böyle bir özgürlük kişiyi mutsuz edeceği gibi toplumun felaketine de yol açabilir.
-İnsan dediğimiz sorumlu bir akla sahip varlık, hayvanlar gibi her istediğini yapabilme serbestliğine sahip olabilir mi?
Olamaz; kaldı ki her istediğini yapabilme özgürlüğüne ve imkanına sahip olanlar bir yere kadar istediklerini yapsalar bile bir noktadan sonra yine mutlu olamayacaklar. Aslında, toplumların yaşadığı travmanın, temel nedeni; gerçek anlamda özgürlüğün ne olduğunu anlayamadıklarındandır. Batının içine düştüğü “Sosyal Bunalımın” temel nedeni de budur.
Dünyevi, sınırsız özgürlükler, kişiyi, doyumsuzluk sarmalı içine hapsedip felakete sürüklemektedir. İnsan, müthiş bir doyumsuzluk içinde sürekli bir şeyler istemekte hiçbir şey onu doyuramamakta mutlu edememektedir.
Dünyanın yaşadığı bunalımın temelinde hep bu doyumsuzluk sarmalı vardır. Yukarıda da ifade ettiğim gibi bu sonsuz emellerin dünyaya yansıması “Vahşi Kapitalizm” olarak ortaya çıkmıştır.
Kapitalizm dünyanın başına bela olmuş; insanlığı felakete sürüklemiş ve sürüklemeye devam etmektedir. Dünyada yaşanan vahşet ve gözyaşının sorumlusu bu doyumsuz sömürü düzenidir.
Dünyevi olan hiç bir düzende sınırsız, gerçek bir özgürlük yok; olmamış, olamaz ve olmayacaktır. Gerçek özgürlük için mutlaka ve mutlaka Allah’a(cc) bağlanmak gerekmektedir. Yüce Allah(cc) kişinin özgürlük alanını belirlemiş; belirlenen alanlar içinde hareket eden insan huzur bulur. Bu özgürlük alanı içinde bir kişi başka birinin özgürlük alanına tecavüz edemez; serbestim diye başka birine zarar veremez. Herkesin Allah’a(cc) bağlı olduğu bir düzende adalet olur; huzur olur; en önemlisi orada anarşi olmaz.
Eğer, Allah’a(cc) bağlılık vicdanlara hükmedemiyorsa kişide gerçek anlamda Allah’a(cc) bağlılık oluşmamış, demektir.
Dünyayı sömüren, kan gölüne çeviren kesimlerin en çok kullandıkları “EŞİTLİK” kavramı üzerinde duralım. Her insanın çok hoşuna giden bir kelimedir; “EŞİTLİK” kelimesi.
-Neden eşitlik insanların hoşuna gider?
Çünkü, eşitlik sınıfsallığı, uygulamalarda adaletsizliği ortadan kaldırdığı düşünüldüğü için insanlara hoş gelmektedir. Bu düşünceden kaynaklı “eşitliğe” kutsi bir anlam da yüklenmektedir. İnsan olma noktasında Allah(cc) katında tüm insanlar eşittir. Her kim olursa olsun iltimasa tabi tutulmadan yaptığı zerre iyilik ve kötülüğün karşılığını görecektir. Bunu bilen insanlar herhangi bir haksızlığa uğradıkları ve haklarını alamadıkları zaman “İlahi Adaletin” tecelli edeceğine inanır ve Allah’a(cc) havale ederler.
Özgürlük, eşitlik gibi kavranmaların yanında emek, hak, refah gibi kavranmalarda demokrasi aldatmacasının içinde yer almaktadır.
-Bugün, “Demokrasi Getirme” adına yapılan zulümleri, akan kanları hepimiz bütün çıplağı ile seyretmiyor muyuz?
-Suriye, Irak ve Libya’da yaşananların izahı var mı?
-Mısır’da halkın seçtiğine darbe yapılırken kime destek verdiler; Afganistan’da meşru hükümeti neden devirttiler?
-Hani demokrasi getireceklerdi; koskoca bir yalandan ve akan kanlardan başka ne getirdiler?
Milyonlarca insanı katlettiler ve katletmeye devam ediyorlar!
-Hani eşitlik hani hakça paylaşım hani insan hakları, hepsi palavra!
-Neden, ne uğruna?
-Demokrasiyi getirme adına!
-Onların demokrasileri de sahte insan hakları söylemleri de batsın!!!
Vahşi emelleri için insanları katleden bu canavarlar; kanlı, pis ellerini özellikle Müslüman ve tüm insanlığın üzerinden çekerlerse dünyaya huzur gelir, barış gelir; eğer, demokrasi dedikleri gerçek anlamda özgürlük, eşitlik, adaletse oda gelir.
Şunu da belirtmeden geçmeyeceğim. Doğrudan veya dolaylı, her ne ad altında olursa olsun halkın yönetime katılmasını istiyorum. Benim için kimin yönettiğinden çok nasıl yönettiği çok daha önemlidir. Adalet temelli bir yönetim anlayışının gerçek anlamda özgürlük, eşitlik, refah getireceğine yüzde yüz inanıyor ve böyle bir yönetimin olmasını Hz. Allah’tan(cc) temenni ediyorum.
Topluma düşen vazife, demokrasi kandırmacalarına karşı uyanık olup kısır çekişmeler yerine birlik beraberlik içinde emperyalistlere karşı mücadele etmek, olmalıdır.
Demokrasiyle aldatılmanın dayanılmaz saflığından kurtularak dünyaya kendi değerler eksenimizden bakabilmeliyiz. İşte o zaman gerçek özgürlüğün, eşitliğin, adaletin ve refahın insanlığa hakim olacağına ve yaşanan acıların son bulacağına yürekten inanıyorum.