Biz, kimselere benzemeyiz. Biz, bize benzeriz. Yaptığımız işlerde bize “Neden, niçin” diye sormayacaksınız. Biz doğaçlama yaşarız hayatı.
AVM’de bir şeyler almak için gezinirken müzik dikkatimi çekti. Orhan Babadan, Ferdi Tayfur’dan efkarlı şarkılar çalıyorlardı. Oysa alışveriş yapacak insanlar efkarlandıkça alışverişten uzaklaşır. Daha oynak bir şeyler çalınmalı ki, insanlar neşelensin, Neşelensin ki alışveriş yapsın.
Belli ki o AVM’de işler bilimsel yürümüyordu. İsim verirsem ayıp olur. Zaten sıklıkla yürüyen merdivenleri bozulur. Kıllık bu ya. Ben de Genel Merkezlerine her seferinde şikayetimi iletirim. “Ne kadar kıl bir adam” demişlerdir, desinler. İki yürüyen merdivenin birisi aşağıya, birisi de yukarıya çalışıyor. Yukarı çıkan bozuluyor. Aşağı inen çalışıyor. İnsanlar ellerinde paketleriyle çıkarken zorlanıyor. Aşağı ineni yukarı pozisyonuna getirin de insanlar zorlanmasınlar. Kime söylüyorsun ki?
Bir de bu AVM’lerde anons yapan kızlara hiç dikkat ettiniz mi? Etmediyseniz edin. Yoldan geçeni getirmişler mikrofonun karşısına oturtmuşlar. Kızda telaffuz bozuk, vurgu hak getire. Diksiyon, semtine bile uğramamış. Ses desen mikrofonik değil. Ne demeye anons yaptırırsınız kardeşim?
Mesela Belediyelerimiz belli yerlere yeşillensin diye ağaç dikerler. Bunlara kimler karar verir bilmiyorum. Yüksek gerilim hattının altına çınar ağacını dikiyorlar, üç-beş sene sonra ağaç dalları elektrik tellerini rahatsız etmeye başlıyor. Ayıkla pirincin taşını.
Mevlana Türbesinin önünü de yeşillendirmek için çam ağaçları dikilmişti hatırlarsınız. Ağaçlar türbeyi kapattı. Dikilen ağaçların günün birinde türbenin görüntüsünü kapatacağını kimse ön görmemiş demek ki. Hala sosyal medyada tartışılıyor. “Eski hali mi güzeldi, yeni hali mi” diye. Hiç kimse bu dev gibi büyüyecek ağaçları buraya dikmeye kim karar verdi demiyor. İlla da yeşillenecekse bodur ağaçlar var ve buna birileri bilimsel olarak karar vermeli.
Zengin olmak iş değil. Allah dilerse herkes zengin olabilir. Maksat zenginliği taşımakta. Maksat görgülü olmakta. Adam 200 bine, 300 bine kıymış en baba markadan bir otomobil almış. Hayırlı olsun. İlk iş ne yapıyor biliyor musunuz? Tüp taktırıyor, tüp. Allah’ın kulu o pahadaki otomobili almaya gücün yetiyorsa neden tüpün hesabını yapıyorsun. Yel kayadan ne götürür?
Dedik ya, denizden geçeriz de derede boğuluruz. Yaptığımız işler bilimsellikten uzak. El yordamı ile ancak bu kadar oluyor. Ama buna rağmen fena da sayılmaz. Bir de işi ehline versek, insana yatırım yapsak. Durum kamuda da, özel sektörde de hep aynı.
Allah hakkımızda hayırlısını versin, ne diyelim…