Ülke olarak her dönem yerini ve varlığını koruyan salt gündem maddemiz var bizim: Deprem…
Türkiye olarak bulunduğumuz coğrafyanın bir cilvesi olan deprem riski ile her an burun burunayız. Bunu ben değil uzmanları söylüyor. Birilerinin söylemesine de gerek yok zaten. Yakın tarihte yaşadığımız Kahramanmaraş merkezli deprem, öncesinde yaşadığımız büyük depremler, sonrasında yaşadığımız irili ufaklı depremler, aslında Türkiye’nin güneyinden kuzeyine, doğusundan batısına tamamının deprem riski taşıdığı gerçeğini ortaya koyuyor.
Yani bu gerçeği yaşayarak öğrendik.
Peki her an burun buruna kalabileceğimiz, her an olması muhtemel depremlere ne kadar hazırız?
Risk analizlerine baktığımızda Marmara, Ege, Akdeniz, Karadeniz, Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu ve en sonunda da İç Anadolu Bölgesi deprem riskinin sırasıyla en yüksekten en düşüğe doğru sıralandığı bölgeler.
Bu bölgeler içerisinde de bazı şehirler nispeten daha az risk taşıyor.
Konya – Karaman bölgesi de her ne kadar zaman zaman sallanıyor olsa da deprem riskinin ülkemizde en az olduğu şehirler arasında. Bölgemiz bu anlamda ülke ekonomisinin ağırlıkla yükünü taşımaya her daim adaydır. Coğrafi olarak bakıldığında her ne kadar denizden uzakta ve daha iç kısımda kalıyor olsa da bu bölge büyük yıkımları beraberinde getirebilecek olası depremlere daha dayanıklı duruyor. Çünkü daha az etkileniyor.
Deprem gerçeği ile birlikte yaşamak, depreme hazırlıklı olmak gerektiği gerçeğini de beraberinde sürüklüyor. Hazırlık anlamında her ne kadar şehirlerin yıkıcı ölçekteki depremlere karşı daha dirençli hale gelmelerini sağlayacak altyapıyı oluşturmak önemliyse; mevcut durumda altyapısı sağlam, güçlü, potansiyeli yüksek, riskli az şehirleri daha çok önemsemek, buralara daha çok yatırımı teşvik etmek gerekiyor.
Depreme hazırlık anlamında bir gerçeklik daha son İstanbul depremi ile birlikte kendini gösterdi…
O da şu…
Öncesinde yapılan birçok deprem seminerinde, medya yoluyla yapılan bilgilendirmelerde, kamu spotlarında deprem anında ne yapılması gerektiğiyle ilgili detaylı bilgiler, animasyonlarla birlikte anlatıldı.
Hali hazırda bu animasyonlara ulaşmak çok kolay. Ancak deprem anında gösterilen reaksiyonlara bakıldığında bunların çok da faydalı olamadığı görülüyor.
Depremi yaşayan, o sarsıntıyı hisseden birçok kişi, ya deprem bana bir şey yapamaz diyerek umarsızca bekledi, ya da bulunduğu alanları hızla terk etmek için birbirini ezercesine kapıdan, pencereden, balkondan atladı.
İki gün önce yaşanan depremde kayıtlara geçen yaklaşık 200 yaralı var. Bunların hepsi depremden kaçarken –nereye kaçabileceği de tartışılır- kendini sakatlamış.
Yani o anın psikolojisi, yerin yerinden oynadığı anı yaşayan insanın yapabileceği ortada… Anlık bir mesele olduğu için durup düşünmeye, ne yapması gerektiğini hatırlamaya bile fırsat bulamıyor insan.
Allah ülkemizi büyük felaketlerden korusun. Bu duayı her zaman yapıyoruz.
Ancak görülen şu ki depreme hazırlıklı olma konusunda eksiğimiz çok.
Yine bir gerçeklik daha var ki, deprem ve benzeri büyük afetlerin sonrasına çok hazırlıklıyız. Deprem haberini alır almaz hızlı bir şekilde sivil inisiyatif harekete geçebiliyor. Kulağı seste bekliyor. Yardıma ihtiyaç duyulan her alanda harekete geçebiliyor.
Deprem sonrası yardım ve dayanışma mekanizmalarını çok hızlı bir şekilde çalıştırabilen Konya bu anlamda takdiri hak ediyor. Sivil toplum örgütlerimiz afetler ve acil durumlarda nasıl müdahale edilmesi gerektiğiyle ilgili eğitimler verip sertifikalarla tescilliyor. Sonrasında eğitim alan bu kişiler bölgelere gidip üzerilerine düşen vazifeyi yerine getiriyor.
Yardım kuruluşlarımız hızlı bir şekilde yardıma koşuyor. İhtiyaçlar tespit edildikten sonra organizasyon büyük bir hızla tamamlanıp deprem bölgesine ulaşılıyor.
Ve yine bizim belediyelerimiz de hakikaten bu konuda çok mahir. Nemelazımcılık yapılmıyor, acil bir durum varsa harekete geçiliyor.
İstanbul depreminde Konya Büyükşehir Belediyesi yine güzel bir dayanışma ve yardım örneği sergiledi. Depremin ardından ihtiyaç hissedilir hissedilmez, içerisinde temel insan ihtiyaçlarını karşılayacak tüm argümanların yer aldığı mobil mutfak, mobil tuvalet – lavabo – duş ve benzeri yardım TIR’ları çoktan İstanbul’a gidip konuşlandı.
Şehrimizle deprem ve benzeri felaketlere karşı hızlı reaksiyon alabilme kabiliyetinden ötürü gurur duyuyor, bu şehre daha çok misyon yüklenebileceğini tekrar hatırlatmak istiyorum.