Edebiyat ortamlarımızın bereketli olması, edebiyatımızın çok daha yükseklere çıkması gibi kutlu bir yolda ve amaç peşinde dergilerin büyük önemi vardır. Eskinin kadim mirasının bugünlere ve geleceğe nasıl taşınabileceği hususlarında da dergilerin söyleyecek epey bir sözü vardır. Kitap yanında en azından bir iki derginin okuru olmak, vizyonumuzu geniş tutmaya, yeniliklerden haberdar olmaya yarayacaktır. Üstelik dergiye ulaşmanın alternatifleri de arttı. Sadece basılı kâğıt olarak değil Turkcell Dergilik ve Türk Telekom e-dergi gibi dijitalde pek çok dergi ve gazeteyi okuyabilme imkânına sahibiz. Yeri gelmişken burada bir parantez açayım. Gelişen teknoloji, maddi nedenler vd. basılı kâğıdı er geç bir gün bitirecek diyenlere katılmıyorum, katılmadığım gibi yüksek telden itiraz da ediyorum. Nasıl ki yemeden, içmeden yaşanmazsa elimize alabileceğimiz, dokunmadan yapamadığımız kitaplar ve dergiler olmadan yaşanmaz; ruhumuz gıdasını ele alamaz en azından.
Dergilerin büyülü dünyasından içeri girmek isteyenler, hangi derginin nasıl bir çizgi ve muhtevada yayın yaptığını merak edenler için teorik olmayan, daha çok kişisel görüşlerimden mürekkep bir dergi yolculuğuna çıkarmak istiyorum bugün sizi. Umudum en azından, hiç olmazsa bir derginin okuru yapabilmek dergi okuma alışkanlığı olmayanları. Bazılarının ileri sürdüğü gibi dergi okumak; kitap okumaya sekte vuran ve zaman öldüren bir alışkanlık değil, tam tersi okumalarımıza zenginlik katan, muhasebe yapmamıza imkân veren bir zenginlik.
Sözü daha fazla uzatmadan dergilerimize geçelim ve Nihayet’le başlayayım… TRT2’deki ‘Edebiyat Söyleşi’lerinden de tanıdığımız Ahmet Murat’ın yönettiği ‘Nihayet’, daha çok kadın meselelerine yoğunlaşan bir içerikten her ay bir konunun odağa alındığı genel kültür dergiciliğine evrildi. Dünün ve bugünün temel/güncel konuları her ay ana tema olarak belirleniyor ve o konunun uzman kalemleri yazı ve söyleşilerle zengin bir içerik sunuyorlar. Konular edebiyat alanında olduğu gibi çeşitli (b)ilim dallarında da olabiliyor. Misal; aralık ayının dosya konusu ‘Aziz Su’. Benzer çizgideki yayınlardan olan ve kendi adıma Nihayet’ten daha doyurucu bir içeriğe sahip olduğunu düşündüğüm Lacivert de aklınızın bir köşesinde mutlak surette bulunmalı.
Server Vakfı’nın Mehmet Ali Bulut kaptanlığında iki ayda bir çıkardığı Edebiyat Ortamı, her sayıda hediye ettiği bir kitapla misafirimiz oluyor. Bir önceki sayısında Enis Batur’u merkeze alan dergi, şiir ve hikâye konusunda da oldukça iddialı. Yayın kurulundaki usta hikâyeci ve şairler nitelikli metinleri okura ulaştırma gayesiyle çalışıyorlar. Ali K. Metin’in de omuz verdiği dergide eleştiri de ziyadesiyle önemseniyor.
Ülkemizin uzun soluklu, istikrarlı dergilerinden Hece her ay, Hece Öykü ise iki ayda bir raflarda yerini alıyor. Eskinin gazete ve dergi satan bayilerinin yerinde şimdi yeller esiyor ama aynı sıcaklığı bulamasak da D&R gibi yeni nesil kültür sanat merkezleri var neyse ki.
Hece yılda birkaç kez sunduğu özel sayılarıyla arşivlerimize de zenginlik katıyor. Şiir ağırlıklı Hece’de son sayılarda gezi yazısı da geniş bir yer kaplıyor. Dosya konuları ve odağa alınan bir yazar ve kitabın derinlemesine tahlil edildiği ‘Yakın Bakış’ köşesi, yeni yayınlar, kalabalık katılımlı söyleşiler bağımlılık yaratıyor.
‘Hece Öykü’ adından da anlaşılacağı üzere Türk hikâyesini ve hikâye ilgili meseleleri masaya yatırıyor. Yılın hikâye hasılasının değerlendirildiği dosyalar özellikle dikkate değer. Hemen her sayıda yer verilen bir hikâye kitabı ve yazarının ağırlıklı olarak ele alındığı sayfalarda o sayının kitabı değerlendiriliyor, yazarıyla söyleşi yapılıyor. Şiir ve hikâyemizin nereden gelip nereye gittiği konusuyla ilgiliyseniz Hece Öykü ve yine benzer çizgideki Post Öykü tam da size göre.
Dile kolay tam 90 yıldır çıkan bir dergi olan Varlık’a gelince… Editörlüğünü Mehmet Erte’nin yaptığı Varlık, edebiyat aleminde sözü geçen, belli bir otoritesi olan dergilerden biri. Aralık sayısındaki ‘Estetik’ gibi dosya konuları ve son taraflardaki yeni kitapların değerlendirme ve söyleşileri gündemi belirleyen odaklar arasında yer alıyor. Çok uzun süredir şiirimize tuğla taşıyan şairlerin varlığı da Varlık’ı nitelikli kılan etkenlerden. Ülkemizin ve Batı edebiyatının sac ayakları sizi ilgilendiriyorsa Notos da radarınızda olmalı.
Yeni yayınlardan haberdar olmak namına tanıtım yazılarının dar kalıplarında değil, seviyeli ve doyurucu eleştiri ve değerlendirme yazıları arıyorsanız Okur, Sabit Fikir dergileri de ajandanızda bulunmalı.
Şiire meraklı ve ilgili okurlar için Sincan Postası, yeni tekniklerin peşine takılan BuzDokuz da takip edilesi dergilerden. BuzDokuz’da özellikle Atakan Yavuz benim kendi adıma çok değerli bulduğum şairlerden. Şiiri daha geniş kapsamlı ve eğrisi doğrusuyla nüfuz edebilmek için belli bir dergide ve sık yazmayan Osman Özbahçe ile birlikte Natama’yı yıllardır fedâkarca çıkaran Enis Akın ile Hakan Şarkdemir, Hayriye Ünal, Arif Ay, Murat Üstübal da radarınızda olması zaruri isimler arasında kendilerine yer buluyorlar.
Uzun zamandır çıkan iki dergi Milliyet Sanat kültür sanatın her dalından bahis açan Milliyet Sanat ve klâsikleşmiş dergilerimizden Gösteri de takip edilebilecek dergiler listemizde yer alıyor.
‘İtibar’ın devamı sayabileceğimiz Muhit; İbrahim Tenekeci’nin öncülüğünde özellikle sağ kesimin hemen hemen tüm usta isimlerini bünyesinde bulunduruyor. Her sayıda olmasa da sıklıkla yer verdikleri ‘vefa’ addedebileceğimiz nev’iden dosya konuları, etkili ve etkileyici söyleşileri ve elbette kalbur üstü şiirlerin arz-ı endam ettiği sayfalar Muhit’te her ay taliplisine konuk oluyor.
‘Ay Vakti’ de uzun soluklu dergilerimizden biri. Büyük emekler ve fedakârlıklarla yoluna istikrarla devam eden ‘Ay Vakti’ dergicilik dünyasında kendine sağlam bir yer edinmiş durumda. İşlediği konuları üzerinde düşündüre düşündüre ve gönül telimizi titreterek sayfalarına taşıyan derginin mütevazı ve nitelikli kitaplar yayınlayan bir de yayınevleri olduğunu hatırlattayım bu arada.
Genel kültürden bahis açmışken geniş bir konu yelpazesi sunan Cins, yeni sayılabilecek bir dergi olmasına rağmen kendi okur kitlesine sahip durumda. Düzenli köşelerin yanında öneriler, etkinlik rehberleri, söyleşileri, felsefeye ayrıca bir önem verişi ile Cins’i mühim kılıyor.
‘Ayarsız’ ise bir derece ‘İzdiham’ paralelinde, milliyetçi bir dergi. ‘Ayarsız’da öznel denemeler ağırlıkta. Elbette fikir ve az da olsa inceleme yazıları iki kapak arasında okunmayı bekliyor.
Tarihe meraklı okurlarımın bu minvaldeki en adı anılası dergisi ‘Derin Tarih’ Derginin bugünlere gelmesinde büyük emek sahibi Mustafa Armağan’ın bayrağı Taha Kılınç’a devretmesi ile alışılagelen çizgisini ve muhteviyatını devam ettiriyorlar.
Dergilerin konuşulduğu bir muhabbete doyum olmaz, bitmez de ama biz konuya virgül koyalım. ‘Dergiyi Yaşat ki Edebiyat Yaşasın’ şiarından mülhem her ay en az bir dergi okuyalım, çevremize de okutalım. Dergilerimiz yaşasın ki edebiyat mahfillerimiz her daim canlı ve heyecanlı olsun…