Değişmez bir kuraldır: Bir kişi önemli bir kaybından dolayı çırpınıp kıvranırken başka bir kişi bu durumdan ne kadar çok yararlanabileceğini düşünür. İnsan herhangi zor bir durumdan kurtulmaya çabalarken, başkaları da bu zor durumdaki insandan ne şekilde yararlanacaklarını düşünebilirler. Hani derler ya: “Keçiye can kaygısı, kasaba yağ kaygısı” diye… Herhalde boşuna değil…
Kötü soylu şey ve kişi iyiye dönmez. Ona iyi niteliği kazandırmak için ne denli uğraşılırsa uğraşılsın yine aslından bir kötü iz kalır. Kötü bir üründen, iyi bir şey elde etmek mümkün müdür? Yapılmaya çalışıldığında da başarılı sonuç alınabilir mi? Kötü bir insandan da iyi davranışlarda bulunmasını beklemek boşunadır. Ne demişler: “Katrandan olmaz şeker, olsa da cinsine çeker.”
Kavak ağacının yapraklan tepeden dökülmeye başlar, aşağıdakiler daha sonra dökülürse o yıl kış zorlu olur. Uzun yıllar denenerek bugüne gelmiş olaylar vardır. Bu sözle kışın çok sert geçeceği anlatılmaktadır. Kavak, yaprağını tepeden dökerse kış çok olur:
Gerçi asla tercih edilmez ama kavga edenlerden her biri, ötekine karşı olabildiğince sert ve çok saldırıda bulunmak zorundadır. Amaç düşmanı ezmektir. Saldırının sayısı veya neye mal olduğu düşünülmez.
Öylesine kavgacı bir toplum olduk ki, maazallah yanlış anlaşılan biz söz bile kavgaya neden olabiliyor. Bir şeyin meydana gelmesi için çok gereç harcamak zorunluluğu varsa esirgenmeden harcanır. Ne denli çok harcanıyor diye düşünülmez. Şu eskiden kalmış deyim gibi: “Kavgada yumruk sayılmaz”
Büyük bir eksiği kapatabilmek için büyük özverilerde bulunmak gerektir. Kayayı yerinden kaldırmak zordur, büyük uğraş, güç ve teknik gerektirir. Büyük başarılar da yorucu ve uzun çalışmalar sonucu elde ediliyor ya o nedenle “Kaya uçmazsa dere dolmaz” derlermiş.
Ağır bir işin ne denli güç yapıldığını ancak o işin yapılmasında aracı olan, emeği geçen bilir. “Kayış bilir, kutan ne çeker?” Denir ya, bu yüzden söyleniyor. Sözü edilen kutan bilindiği üzere büyük pulluk anlamına geliyor.
Sevdiği şeyden yoksun kalmak istemeyen kişi, onu sağlayacak araçları eli altında bulundurmalı ve bunun için gereken sıkıntılara katlanmalıdır. Hem kim sevdiği şeyden yoksun kalmak ister ki? Atalar garip bir teşbihle “Kaymağı seven mandayı yanında taşır” demişler.
İçin için büyüyen bir olay, bir duygu, çok geçmeden patlak verir değil mi? Halk arasında boşuna mı denir: “ Kaynayan kazan kapak tutmaz” diye…
Atalarımız yılların birikimiyle ve tecrübeleriyle öyle güzel deyimler kullanmışlar ki düşündüğünüzde “Ne kadar da haklı demişler” demekten kendimizi alamayız. Bir de bu tecrübelerini iklim şartlarında gün gün sayarak ortaya koymuşlar.
Mesela kıble tarafı gri bulutlarla kapalı olursa yağmurun yağacağını tahmin etmeleri gibi… Deyimlerde yaşamak bahsimiz yine devam edecek efendim.
Selam ve muhabbetle…