“Dil şâd olacak diye”

Erol Sunat

Güftesi Turgut Yarkent’e, bestesi Avni Anıl’a ait olan içli mi içli bir Hicaz şarkı vardı. “Dil şâd olacak diye” başlardı.

Rahmetli Zeki Müren’den…

Mustafa Sağyaşar’dan…

Ve rahmetli Mediha Demirkıran’dan dinlerdiniz kalbe dokunan o güzel şarkıyı.

Mediha Demirkıran 1988 yılında bu dünyadan ayrıldı…

1932 doğumlu Mustafa Sağyaşar, 70. Sanat yılını geride bıraktı. Allah ömrünü uzun eylesin

Sanat güneşimiz Zeki Müren, 1996 yılında en güzel şarkılarını geride bırakarak elveda dedi.

Gönülleri şenlendirdiler. İnsanları mutlu ettiler.

Şarkının ilk mısrası şöyleydi, “Dil şâd olacak diye kaç yıl avuttu felek / Saçıma karlar yağmış boşuna yaz beklemek”

Son iki mısrası ise şöyle devam ediyordu, “Ne bülbül dile geldi ne de açtı bir çiçek / Saçıma karlar yağmış boşuna yaz beklemek”

Dil şâd; gönlün şenlenmesi, mutlu olma demek…Gönlü hoş, sevinçli demek…İçi rahat, kalbinde neşe, sevinç olan demek…

Yaşadığımız şu dönemde dil şâd olmaya, öylesi bir hissi yaşamaya o kadar çok ihtiyacımız var ki…

Ne içimiz rahat ne kalbimizde neşe var ne de sevinç.

Her tarafımızı hüzün, keder ve elem sarmış durumda…

Maddi ve manevi kayıplarımızın haddi hesabı yok.

Öyle badireli zamanlardan geçiyoruz ki, sevinç nedir, gönlü hoş olma nasıl haldir adeta unuttuk…

Unutalım diye de felek adlı bir avutucu teselli etme babından başımızda!

Dost mu, düşman mı bilen yok, soran yok, merak eden de…

Çünkü bu felek bir garip avutucu.

Niye avutur?

Neden avutur?

Kimin için avutur?

O felek var ya o felek….

Cevabı olmayan sorulara cevap vermeyen…

Cevabı yıllara yayan…

Cevapları unutturanın önde gideni…

Neyzen Tevfik, “Felek” şiirinde, “Şifadır dedin zehir tattırdın, / Gençliğin okunu boşa attırdın, /Körlerin yurdunda ayna sattırdın, / Çıkmaz sokaklara daldırdın felek!” demiş geçmiş…

*****

Edebiyat ara-ara mevsimlere takar.

Ara-ara saçlara…Saçların ak olanlarına, karlar yağanına….

Mecazla karışık, espriyle karışık, bir şekilde karışmadan edemez…

Yaz der, kış der, ilkbahar der, sonbahar der.

Yaprak dökümü der, yazı bekletir, güzel günleri sayıklattırır. Yağmurları, karları, tipileri, boranları, rüzgârları takar peşine….

Yolları bağlar, yılları bağlar, aşılmaz olur dağlar, çiçek açmaz olur mor sümbüllü bağlar.

Dil şâd olacak diye neleri beklemedik ki…

Her yıl yeni bir başlangıçtı…

Her doğan güne umutla kalktık…

Her duyduğumuz güzel haberle, sokaklara fırladık!

Umut dedik, yılmadık, bıkmadık!

Yıkılmadık!

Feleğe savaş açtık….

Felek her defasında avutacak, kandıracak bir şeyler buldu getirdi…

Gözümüzü boyadı, yalanları doğru gibi anlattı.

Bazen güldürdü, bazen ağlattı, bazen duygulandırdı, her defasında kandırdı istisnasız her birimizi…

Sonrasında ne mi oldu?

Hâlâ, dil şâd olacağız!

Felek yanı başımızda…

Ne gitmeye niyeti var…Ne de bizi bırakma gibi bir düşüncesi...

Ne mi diyor?

Çok seviyormuş, gidemezmiş!

Üstelik; Bülbül neden dile gelmiyor diye, neden çiçekler açmıyor diye hem bülbülle hem de gülle kavgalı!

*****

Felekten memnun olanlar, memnun görünenler, memnunmuş gibi davranışlar sergileyenler az değil.

Kelekte de yedirse, urba filan giydirmese de arada bir görünüp selam da gönderse eyvallah diyenlerimiz çok.

Bizim gönlümüz doğuştan şen, ha dil şâd olmayıversin diye işin içinden sıyrılanlarda yok değil.

Felek; avutmanın ve unutturmanın piri olursa, mutluluk ne mutlu olmak ne gülmek ne gülümsemek ne gülümsetmek ne, avunur gider insan, sonra da unutur, yüzleşmez gerçeklerle, hatta yüzleşemez!

Sonra da mutluluğun resmini çizer gözü kapalı…

Tarifini yapar en alakasız bir şekilde…

Hiç bilinmeyen, tadılmayan bir duygu nasıl anlatılabilir, nasıl dökülebilir satırlara, nasıl aksettirilir tuvallere…

Dil şâd olunamayan hal nasıl bir haldir?

Mutluluğu ararım yok diyen şaire, mutluluğa giden yolu gösteremeyecek miyiz?

Dil şâd olacak diye gün ışığında elimizde kandil, gözümüzde mendil yola koyulmuşuz. Vefa arıyoruz, dost arıyoruz, şefkat arıyoruz! Kandilde yağ bitti! Vefa döndü sırtını gitti! Dost ne telefona çıktı ne de koşup geldi. Şefkati görebilene aşk olsun!

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.