Konya’yı yaşamakla, Konya’da yaşamak arasındaki o ince çizgiyi Ramazan ayında daha belirgin bir şekilde görmek mümkün.
Kimileri vardır, Konya’da yaşarlar ama Konya’dan bihaberdirler. Kimileri de vardır ki, yaşayan, yürüyen, konuşan Konya’dır…
İki kelam sohbet ettikten sonra hemen anlarsınız Konyalı olduklarını…
Böyle bir Konyalı ailenin dededen babaya, babadan da toruna geçmiş Konyalılığı zihnine, diline, tavırlarına sirayet etmiş ve uzun süredir görüşemediğim bir dostumla iftar sonrası sohbet ettik biraz.
Bir Ramazan akşamında, iftar sonrasında çay eşliğinde konuşuyorsanız ve konuştuğunuz kişi uzunca bir süredir görüşmediğiniz has bir Konyalı ise, muhabbetin konusu da Konya’da Ramazan olacaktır illa ki…
Konu döndü dolaştı, dilenciler meselesine geldi.
Konya’nın Ramazan ayındaki kültürel emarelerinin arasında dilencileri de yazsak sırıtmayacak.
Çünkü ne hikmetse, Ramazan ayı geldiğinde dilencilerin sayısı bir anda misliyle artmaya başlıyor. Camilerin önü, yol kenarları, işlek cadde ve sokaklar dilencilerle dolup taşıyor.
Mitoz bölünmeye uğramış gibi her an her yerde karşınıza çıkabiliyorlar. Daha birini uğurlarken diğeri kapınızda beliriyor.
Sanki Konya’nın yarısı dileniyor!
Şehrin merkezinde olmasına karşılık bir işhanının 5. katındaki gazetemizin çalışma ofisine abartısız her gün dilenciler ziyarete geliyor.
Bir taraftan kapımıza geleni geri çevirmeyelim derken, diğer taraftan da dilenenlerin büyük bir çoğunluğunun ne mal olduğunu bildiğimiz için kızıyoruz!
Varıp baksan, senden benden daha zengindir bir çoğu! Zaten gerçek ihtiyaç sahibi kapı kapı dolaşıp da dilenemez ki!
İsteyemez, el açamaz, yalvarıp yakaramaz!
Bir de Konya'nın ithal dilencileri var ki onlar daha bir beter. Bizim kendi dilencilerimiz en azından laftan sözden anlarlar. Yok dediğin zaman gitmesini bilirler. Farklı şehirlerden gelenleri de geçtik artık farklı ülkelerden gelip dilenenler dahi var. Onlarla iletişim de kurulmuyor. Ne kadar uğraşırsanız uğraşın ne derdini anlayabiliyorsunuz, ne de derdinizi anlatabiliyorsunuz!
Bir tek şey belli, el açmış yardım istiyor.
Bir de bizim, yabancılara benzemek isteyen yerli dilencilerimiz var. Mesela Suriyeli taklidi yapanlar… Bunlarla da çok karşılaştık. Özellikle Ramazan'ın ilk günlerinde sıklıkla çalıyorlardı kapımızı! Tamam renk olarak, her ikisi de esmer olduğu için birbirine benziyor. Ancak hal ve hareketlerine baktığınız zaman gözünüz bir yerlerden ısırıyor. Hiç yabancı gelmiyor size. ‘Ben suri Ben suri’ derken bile ağız Konya’ya, malum şahıslara kayıyor.
Dil ne kadar Suri Suri diye bağırsa da gerçek arka plandan var gücüyle haykırıyor.
AHMET HASSAN’IN BURASI
MÜSLÜMAN ÜLKE TEPKİSİ
Şehrimizin en kıymetli markalarından ve 100 yıllık bir efsanesi olan Konyasporumuzun başarılı gol ayaklarından Ahmet Hassan, Gaziantepspor maçının ardından serzenişte bulunmuş. “Bugün anlam veremediğim şey maçımızın çok erken olması. Sonuçta hepimiz Ramazan döneminde oruç tutuyoruz. Böyle Müslüman bir ülkede neden maçı daha geç oynamadık? Bu beni düşündürdü açıkçası” diyor Ahmet Hassan…
Geç saatten kastedilen iftar sonrasıysa amenna ama iftardan önce oruçluyken top oynamak durumunda kalacak bir futbolcu için ise olabilecek en erken saate maç koyulması bence daha mantıklı. Zira öğleden sonra zaten hepimizin ağzı ayrılıyor, yoğurt böreği gibi yayılıp kalıyoruz.
Bir husus daha var. Geçtiğimiz haftanın son günüydü yanılmıyorsam. Konyaspor Başkanı Fatih Özgökçen, spor basınının temsilcileri ve Konya Gazeteciler Cemiyeti’ni iftarda buluşturmuş, kendisine sorulan sorulara da içtenlikle yanıt vermişti.
Maç saatleriyle ilgili kendisine yöneltilen soruya Özgökçen, taraftarın maç saatlerinde belirleyici olduğunu, TFF’den maç saatlerini talep ederken taraftarın görüşlerini önemsediklerini belirtmişti. Hoş, taraftar için biletler 6 liraya indirildi, taraftar istedi diye maç saatleri rica minnet yeniden düzenlendi, taraftar yine gelmedi… Kendi evinde oynadığı maçlarda en yüksek puanı toplayan takım olan Konyaspor en çok ihtiyaç duyduğu zamanda taraftarı tarafından terk edildi. Bu ayıp da bize yetmeli…