Şüphesiz ki dil, toplumun kültürünü, kimliğini ve ruhunu yansıtan en güçlü araçlardan biridir. Kullanılan her kelime düşüncelerimizi ve duygularımızı ifade etme biçimi olarak bir anlam taşıyor. Ancak ne yazık ki, son yıllarda dilin giderek yozlaştığına; üslup yoksunluğunun ve argo kullanımının yaygınlaştığına şahit oluyoruz. Bu yozlaşma, günlük konuşmaların yanı sıra, medya unsurlarında ve hatta resmi yazışmalarda bile kendini hissettiriyor. Peki, bu dil yozlaşması ne anlama geliyor? Argo ve üslup yoksunluğu, dilimize, iletişimimize ve kültürümüze nasıl tehditler oluşturuyor?
Öncelikle üslup, iletişimin en temel unsurlarından biridir. Kişinin ‘ne söylediği’ değil, ‘nasıl söylediği’dir. Üslubun doğru ve düzgün kullanımı ise kişiye değer katar. Dilimiz her ne kadar zengin bir dil olsa da maruz kaldığı üslup yoksunluğu, bu zenginliği hiçe sayarak dilimizin gücünü köreltiyor. Gündelik konuşmalarda dikkatsizce sarf edilen kaba ifadeler, özensiz cümleler ve sıkça başvurulan argo, ne yazık ki dilimize zarar veriyor.
Argo ise, toplumda genellikle duyguların daha keskin ve doğrudan ifade edilmesi amacıyla kullanılan, çoğu zaman kaba ve saldırgan bir dil biçimidir. Argo bazı durumlarda sosyal bağları güçlendirmek amacıyla kullanılsa dahi argo kullanımının artması ve normalleşmesi, dilin itibarını zedeler.
Sosyal medyanın etkisiyle hızla yaygınlaşan bu üslup yoksunluğu ve argo, iletişim kurmanın en basit yolu haline geldi. Oysa ki dil, bir düşünme biçimidir. Argo ifadelerle iletişim kurmak ise düşünce dünyamızı ve kelime haznemizi sığlaştırır. Daha derin, daha anlamlı ve etkili bir iletişim için dilin zenginliğinden faydalanmak gerekir. Argo, anlık duyguların ifadesi için belki cazip olabilir, ancak uzun vadede düşünce ufkumuzu daraltır, dilimizi fakirleştirir.
Ayrıca dil, ait olunan topluluğun kimliğini yansıtır. Bunula birlikte, argo ve üslup yoksunluğu, sadece bireysel iletişimi etkilemekle kalmaz, toplumsal huzura da zarar verir. Dilin sertleşmesi, düşüncelerin ve tartışmaların da sertleşmesine yol açar. Özellikle sosyal medyada sıkça karşılaştığımız argo dolu tartışmalar, insanlar arasındaki hoşgörü duygusunu zayıflatır. Oysa ki farklı fikirlere saygı göstermek, bunu kibar bir dille ifade etmek, toplumsal barışın en temel ihtiyaçlarından biridir.
Sonuç olarak, dilimize sahip çıkmak, onu özenle kullanmak bir zorunluluktur. Argo ve üslup yoksunluğu, dilin güzelliğine, inceliğine yani kendisine bir tehdit oluşturmaktadır. Bize düşen ise dili yozlaştırmadan, doğru ve anlamlı bir şekilde kullanmaktır. Unutmayalım ki, dilimiz bizim kimliğimizdir; ona ne kadar özen gösterirsek, kendimize ve toplumumuza o kadar saygı duymuş oluruz.