Diriliş günü 30 Ağustos!

Erol Sunat

Tam yüz yıl önceydi…O devrin en büyük meydan savaşlarından birine sahne oldu Anadolu! 30 Ağustos 1922’ydi tarih.

Bir Çarşamba günüydü…

Yer Dumlupınar’dı…

30 Ağustos zaferin günü, şahlanışın günü, dirilişin günü. O devrin dünyasının sonuna kadar desteklediği Yunan ordusunun darmadağın olduğu, onların ardında duran yedi düvelinde kaybettiği, son savaştı, bu topraklarda…

26 Ağustos gece sabaha karşı, Afyon’da topların çelik ağzı öyle bir hücum marşı çalmıştı ki, o top sesleri ta…İzmir’den duyuldu!

Yunan ordusu dağıldı, paramparça oldu, her tarafta vuruldu.

Her şey 14 günde olup bitti…

30 Ağustos o kutlu zaferin adıydı…

Sadece o kadarla kalmadı…

Ya İstiklal ya ölüm diyen Mustafa Kemal’in süvarileri, atlarının üzerinde İzmir’e doğru kanatlandılar!

Yunan majino hattını parça parça eden Mehmetçik, İzmir’e doğru koşmaya başladı.

400 kilometre bir yoldu o yol!

Egenin başı dumanlı, bak kaçıyor Yunanlı dedi dağlar taşlar!

İzmir’e doğru geri çekilen, kaçan Yunan ordusu, yaktı, yıktı köyleri, kasabaları, ilçeleri, vilayetleri…

O kadar çok masum insan katlettiler, o kadar çok masumun kanına girdiler ki…

Ne insanlığa sığardı ne insan olmaya….

Yıkılmadık, yanmadık ne Yunus’un türbesi kaldı, ne Ertuğrul Gazinin…

Alevlerin içinde kayboldu vilayetler. Hele öyle bir ilçe vardı ki içlerinde, neredeyse tamamen kül oldu. Yunanlılar o ilçeyi öylesine yaktılar ki, yanık şehir dense yeriydi o ilçeye…

O ilçe Manisa-Alaşehir’di…

Bursa ‘da Nilüfer Hatunun sandukasını tekmelediler, neden Orhan Gazi ile evlendin diye…

*****

Avrupa’nın, hatta dünyanın şımarık çocuğu Yunanistan, zalimliğin ve zulmün en acımasız, en merhametsiz, en vicdansız olanını yaptı Ege ve Marmara’da!

Dağlar, taşlar, ovalar, nehirler, şehirler, ilçeler, kasabalar, köyler yas tuttu yıllarca.

Yıllarca ağıt yaktı Ege, yıllarca gözyaşları dinmedi Marmara’nın…

Kendine gelemedi insanlar!

Gözyaşları dinmedi…

Başta İzmir olmak üzere alev-alev yandı koca bir bölge…

İşgal ettikleri yaklaşık 3.5 yıl içinde yapmadıklarını bırakmamışlardı…

Yunanistan’ın bu soykırımını bir türlü çocuklarımıza anlatamadık. Çok az Tarihçi bu konuyu dile getirdi. Birçok olay yüzeyden anlatıldı geçti.

O devrin görgü tanıklarından Gazilerimizden hiç kimse bugün hayatta değil.

Cumhuriyetimizin ilk on yılının işgal yaralarını sarmakla geçtiğini, yangın yerine dönen Anadolu’nun imarı için gönül seferberliği yapıldığını nasıl anlatsak?

15 Mayıs 1919’la başlayan Yunan işgalinde yerli Rum işbirlikçiler, soygun ve insan avına çıkan yerli Rum Çeteciler, onlara destek verenler, görmezden gelenler ne hikmettir bilinmez unutulup gitti. Unutturulup gitti.

Yaşanan o acı ve tahammülü güç olayların hiçbirini dinlemeyen, okumayan, araştırmayan, merak etmeyen vurdumduymazlığımız ise halen sürüyor!

*****

Müzik piyasamız içerisinde boy gösteren Rum şarkılarının, en çok Ege’de dinlenme rekorları kırması, yarı Türkçe-yarı Rumca şarkıların sahillerimizde dahil olmak üzere her yerde dillendirilmesi Anadolu da ise hatırı sayılır bir hayranlığa erişmesi akıl alır gibi değil!

Ya o buzuki eşliğinde tabak kırmalar! Kasap havaları ve sirtaki oynamalar! Ya o Yunan adalarında yeni aşklara yelken açanların artması, Türk-Yunan Dostluk Derneklerinin desteğinde Yunan adalarına seferler düzenlenmesi, iki komşu diye, komşuyuz diye, bilmem kaç yüz yıllık komşuluğun hatırı var diye kadehlerin kaldırılması, kendi tarihimizden ne denli uzaklaştığımızın bir göstergesidir.

Her fırsatta, düşmanca tavır sergilemekten bıkmayan, usanmayan Yunan medyası, her aldığı destekle bize efelenen, meydan okuyan Yunan devlet adamları, adalara yığınak yapan, asker çıkaran Yunan Hükümetleri 30 Ağustos’u unutmamalı!

Hem öyle bir unutmamalı ki, 30 Ağustos her kutlandığında, Yunanistan yüz yıl öncesini hatırlasın! Yaptığı mezalimi, zalimliği, zulmü, soykırımı, vahşeti ve katliamları unutmadığımızı, unutmayacağımızı her defasında iliklerine kadar hissetsin!

Yaktığı, yıktığı Egeyi, katlettiği masum insanları unutmadığımızı, unutmayacağımızı, unutturmayacağımızı aklının bir tarafına yazsın!

*****

30 Ağustos, öyle bir zaferdi ki, bir daha Yunan ordusu ve onu destekleyenler iflah olmadılar!

30 Ağustos, Türkiye Cumhuriyetini müjdeleyen bir zaferdi…30 Ağustos, Sevr’in iflası, tükenişiydi…

30 Ağustos, sömürgeciliğin ardına bakmadan kaçışıydı…30 Ağustos, hayalperestlerin hayallerinin sona ermesiydi. 30 Ağustos, Türk Milletinin küllerinden yeniden doğmasıydı, dirilişti, dirilişiydi.

Malazgirt’ten bu yana tam 951 yıldır bu coğrafyadayız. Yaşamadığımız, işgal, yaşamadığımız istila, yaşamadığımız tehlike, yaşamadığımız sıkıntı, savaşmadığımız iç ve dış düşman kalmadı.

Her defasında başlılar baş eğdi, dizliler diz çöktü! Çok karanlık dönemler, birçok karışık fetret devirleri yaşadık. Hiçbir zaman ümidimizi kaybetmedik! Vatanımızdan asla vazgeçmedik!

Şehitlerimizin, Gazilerimizin, İsimsiz Kahramanlarımızın hikayeleri ile analarımız salladı beşiklerimizi.

Kılıçarslanlar, Alaaddin Keykubadlar, Osman Gaziler, Murad-ı Hüdavendigarlar, Fatihler, Yavuz Sultan Selimler, Muhteşem Süleymanlar ve Mustafa Kemal Atatürkler aydınlattı ufkumuzu.

Hile yapanın, hilesi dolandı ayağına, tuzak kuran, kurduğu tuzaklara yakalandı, arkamızdan hançerlemek isteyen, kendi hançerinin üzerine düştü, defalarca...

Bütün bu düşmanlıklara, dur diyen bir güç vardı hep...O güç, Malazgirt’le girdi Anadolu’ya.

Türkiye Cumhuriyetinin banisi Mustafa Kemal Atatürk, 30 Ağustos 1924’de Dumlupınar’ın Çal tepesinde şöyle diyordu;

"... Hiç şüphe etmemelidir ki, yeni Türk devletinin, genç Türk Cumhuriyetin temeli burada kuvvetlendirildi, ebedî hayatı burada taçlandırıldı. Bu sahada akan Türk kanları, bu semada uçan şehit ruhları devlet ve cumhuriyetimizin ebedî muhafızlarıdır."

*****

30 Ağustos tarihi ile taçlandırılan bu mücadele Anadolu’yu Türk milletinin elinden koparmaya çalışanlara verilen önemli bir derstir!

Mustafa Kemal, İstanbul boğazında demirlemiş Fransız ve İngiliz gemilerini gördüğünde, “Geldikleri gibi giderler” demişti. O gemilerde, o işgalcilerde geldikleri gibi gittiler!

Bize bu günleri hazırlayanları ve bu güzel duyguları yaşatanları rahmetle, minnetle ve şükranla anıyorum.

Gelin, başta 30 Ağustos’un muzaffer komutanı, Türkiye Cumhuriyetinin banisi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, o isimsiz kahramanlarımızın, gazilerimizin, aziz şehitlerimizin ruhlarına birer Fatiha gönderelim. Ruhları şad mekanları cennet olsun!

Bu kutlu zafer mensubu olmaktan şeref duyduğum Türk Milletine kutlu olsun!

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.