Konya topraklarının %70’e yakınında tarım yapılıyor. Büyük bölümü yer altından olmak üzere yıllık 5 milyar metreküp civarında su harcanıyor. Şehir şebekelerinde kullandığımız su miktarı bunun onda biri kadar: 500 milyon metreküp.
Tarım şehri Konya koca ülkenin yükünü çekiyor.
Yetiştirilen ürünler bakımından Türkiye’deki gıda ürünlerinin ham hallerinin %10-15’ini Konya tek başına karşılıyor.
Hem gıda üretimi devam edecek, bunun için mısır, ayçiçeği, pancar vb. bitkilerin ekimi yapılacak hem de yeterli su bulunacak.
Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık…
Göller tek tek kuruyor. Sulama kanallarındaki zavallı leyleklerin hallerini bir görseniz içiniz parçalanıyor. Kuş ölümleri artıyor.
Bürokrasi, ‘Su ile ilgili günün şartlarına uygun yasalar çıkarılmalı’ diyor.
Siyaset suyun çok tehlikeli bir madde olduğunu çok iyi biliyor. Atılacak adımlarda yoğurdu üfleyerek yiyor. En ufak bir hatada sandıkta neler olacağını çok iyi biliyor.
Yetkililer su bulmak için daha çok kazı çalışması yapıyor.
Tabana indikçe şehirdeki obrukların sayısı daha artıyor.
Önemli bir DSİ yetkilisinin cümlesini söyleyeyim size. ‘Böyle giderse bilimsel veriler ışığında Konya’da 3 yıl sonra bırakın bitki yetiştirmeyi şebeke sularında dahi sıkıntılar oluşacak.’
Küresel ısınma, iklim değişikliği… Adını her ne koyarsanız koyun.
Bir gerçek var ki suyumuz hızla tükeniyor.
Sulama imkânlarını bulduk diye yılda tek hasat alınan yerlerden 4-5 hasat alma yoluna gidenlere altını çizerek söylüyorum. 3 yıl sonra 100-200 metre derinden su çeken pompaların dalgıçların hiçbiri işe yaramayacak.
Dış havzadan su getirilmeyecek mi?
Bunun için çalışılıyor. Lakin Konya’nın bunca iktidar gücüne rağmen Mavi Tünel’in dahi on yıllar sonra şehre su taşıdığını düşünürsek; dış havza fikrinin kısa vadede sonuç vereceğine ben inanmıyorum.
Tasarruf etmek ve yılda tek ürün alınacak su istemeyen bitkilerin ekimini tercih etmek dışında yapacak bir şey yok. Tabii bir de dua etmek. Belki her öğün yağmur duası etmek. Rabbim aramızdaki sevdiği kulların hatırına yağmurlarını esirgemez…
Topyekûn bir tasarruf çalışması yapmak ve çiftçilerimizi su kullanımı az olan bitki türlerine yönlendirmemiz gerekiyor.
Yoksa birkaç yıl içinde suyla ilgili çok farklı şeyler konuşmaya başlayacağız.