Bu başlığı atmak için epeyce zorlandım. Zira yazıma konu olan her kesimden insanımı gücendirmek istemem. Yurt dışında yaşayanların (işçi, işadamı, her kesimden 1-2-3 nesil) çoğu ‘dışarıdaki yerliler’, Türkiye’yi, Türkiye’de yaşayan çoğu vatandaştan (içerdeki yabancılar) gelişmeleri daha iyi görüyor ve bizi temsil ediyor. Mesele kökü, ruhu Türkiye’ye bağlı dışarıda yaşayanlar ile içeride doğmuş, büyümüş vatandaşlar arasında Ülkesine bakış farkını ortaya koymaktır.
30 yıl bir Avrupa’da yaşamış ve yeni dönmüş bir dost ‘20 yılda Ülkemdeki gelişmeleri görebiliyorum da bu ülkede yaşayan bazıları bunları nasıl göremiyor, anlamıyorum’ diyor.
Geçen hafta ki yazımda Norveç’e gittiğimi, uçakta acılı bir annenin yabancı gelini hakkında olumlu görüşlerini aktarmış, buna da epeyce bir tepki almıştım. Konu döndü dolaştı yabancı gelinlerin yerlilerden daha iyi olduğu noktasına geldi. Ben bunu söylemedim ancak yabancı bir gelinin ailesi ve kaynanası ile uyumunu imrenerek anlatmaya çalışmıştım. Elbette yerli gelinlerin de evliliklerinden başarılı ve güzel örnekler de var. Beklenen daha her iki tarafın da evliliklerinde başarılı olmaları.
Gelelim konumuza. 4 İskandinav ülkesinden 3 ünü görmüş, bir boşluktan yararlanarak davet üzerine 4. sünü de görmek istemiştim. İyi de oldu, çoğu insanımızın yurt dışında 3., hatta 4. nesle sahip olmasına rağmen bunların ülkesine ve değerlerine bağlılığı sürüyor. Bunda elbette Devletimin büyük katkısı yanında, orada ki (dışarıdaki yerliler) ülke sevdalılarının da hizmetleri hayli yüksek.
Hava alanından beni Konyalı Etem kardeşim aldı, kalacağım yere kadar da götürdü. Etem bey, eski öğrencilerimden, İsveç de yaşayan Süheyla kızımızın akrabası. Akşam da (akşam 15.30 oluyor) damadı sevgili Rıza alarak bir şehir turu, sonra sahibi ve çalışanları da Türk olan İstanbul Restoran da ağırladı. Çok ülke gezdim, çok insan gördüm. Avrupa’da 3., 4. Kuşak soğuk falan demeyin, hepsi samimi, candan, sıcak ve ciddi birer çalışan ve iş adamı olmuşlar. Tabii ki çoğunluk Konyalılarda.
Öğrencim Süheyla Hanımdan bahsetmeden olmaz. Tam bir Anadolu kızı. 3 çocuklu iyi bir eş, iyi bir anne ve pedagoji eğitimini İsveç de tamamlamış iyi bir öğretmen. İlk çocuğu olan kızını Oslo’ya gelin vermiş. 26 yaşındaki sevgili Kızı da genç yaşta 3 çocuk annesi. Eşi Rıza da orada doğmuş, büyümüş, mühendis olmuş. Ancak ne dilini, ne kültürünü ne de dinini unutmuş. Yerli yabancılar bu değerlerin çoğunu yaşayamaz, yaşatamaz hatta utanır iken, ailesi ile değerlerinden de gurur duyuyor.
Oslo 500 kadar nüfusa sahip ortalama bir Avrupa şehri. Eski şehirde 100 yıl üzerinde iyi duvar motifli güzel evlerin tamamı yenilenmiş veya yenileniyor. Eski şehrin civarı iç ve dış mimarisi güzel yeni ve yüksek özel ve resmi binalarla süslenmiş. Bu sahil şehrinin önemli yerlerini yürüyerek gezmek mümkün. Şehrin ortasında Kralın gösterişli saraylarından biri en dikkat çeken yerlerden sayılabilir.
Oslo’nun en belirgin özelliği hemen şehrin her yerinde mimari kalitesi yüksek ancak çoğu müstehcen heykellerin bulunmasıdır diyebiliriz. Aklıma bizim özellikle CHP li belediyelerin son zamanlarda ki çok da mimari ve estetik değeri olmayan heykel markalarını buralardan aldığını, ancak bunların çok kötü bir taklitleri olduğunu söyleyebiliriz.
Öte yandan bir zamanlar İskandinav Usulü Sosyal Demokrasi modellemesi reklamı yapılan bu ülkede öyle bir sosyal demokrasi falan da yok. Varsa da kendine. Herkes geçim ve ayakta kalmak derdinde. Ülkede gıdadan, kiraya, ulaşımdan barınmaya kadar her şey çok ama çok pahalı. 1 tabak yemek 200 TL den, 1 kg elma ve portakal 30 TL den, 1 ortalama ekmek 20 TL den, ortalama bir kira 1000 Euro dan aşağı değil; asgari ücret 1800 Euro. Petrol ülkesi Norveç de petrolün litresi 1.8 Euro. İşin özeti Oslo da hayat ülkemden 4-5 kat daha pahalı. Bir eve 2 maaş girmeden geçinmek de zor.
Bu ülkede yaşayıp ta (içerideki yabancılar) kıymetini bilmeyenler yerine, en iyisi dışarıda ki yerlilere sorup öğrenmek ülkenin değerini öğrenmek daha iyi derim.
Yerli yabancılara tavsiyem, yabancı yerlilere sizler de müracaat edebilirsiniz. Kalın sağlıcakla.