Geçtiğimiz günlerde internet medyasında Aydınlık Gazetesi patentli “Diyanetin Gizli Tarikat Raporu” başlıklı dört bölümden oluşan yazılar yer aldı. Birazda Aydınlıkta yer almasından kaynaklı olsa gerek tam Perinçek usulü bir rapor olmuş, diye düşündüm.
Bu rapor Perinçek ekibinin hazırladığı bir rapor ise diyecek hiçbir şeyim yok; çünkü, benim nazarımda bunların zerre miskal kıymete değer bir tarafları yok! Ancak, “Diyanetin Gizli Tarikat Raporu” başlığıyla kamuoyuna sunulması oldukça düşündürücü!
-Sorulması gereken en önemli soru, “Diyanet bu raporun neresinde?”
Eğer Diyanet bu raporun içinde varsa söylenecek çok söz ve sorulacak çok sorunun olduğunu düşünüyorum. Bir kere bu rapor kısmi olarak doğru bilgileri içerse de yüzde seksen oranında gerçeklerden uzak, sübjektif verilerden oluştuğu gibi tamamen kasıtlı hazırlandığı apaçık ortadadır. Bütün temennim bu raporun Diyanet tarafından hazırlanmamış olması.
Çünkü, Diyanet gibi bir kurumun böyle bir rapora imza atması, gizli raporun Aydınlık Gazetesine sızdırılması veya sunulması kurumun kurumsal kimliğiyle hiç örtüşmüyor. Kaldı ki, gizli rapor hazırlamak Diyanetin işi değil, devletin istihbarat birimlerinin işidir. Diyanet dini konularda gördüğü yanlışları gizli raporlarla din ile alakası olmayan yerlere ulaştırmak yerine kamuoyuyla paylaşarak bilgilendirme vazifesini kendisi yerine getirmeliydi. Rapor ile ilgili ayrıntıya girmeden 15 Temmuz Darbe girişimi sonrası İslami Cemaatlere yönelik karalama ve itibarsızlaştırma kampanyalarının devam ettiğini görmekteyiz.
-Kim, niye İslam’ın öğrenilmesi, öğretilmesi, yaşanılması ve yaşatılması için çalışan İslami Cemaatlere karşı olur?
Bu sorunun cevabına yönelik daha önce birkaç yazı yazdım, ayrıntılı bilgi edinmek isteyenler “pusuluhaber.com.tr” adresine girerek okuyabilirler.
Özellikle Ehli Sünnet ve Nakşi Tarikat Temelli Cemaatlere yönelik karalama kampanyalarının kimler tarafından yürütüldüğüne bakarsak daha gerçekçi bir değerlendirme yapabiliriz.
Hatırlarsanız yazılı ve görsel medyada 17 Ağustos 2017 tarihinde geniş ilgi uyandıran “Trump Yönetimi Haddini Aştı” başlıklı bir haber yer aldı. Trump “Ayasofya Cami olmasın, tarikat ve cemaatler yasaklansın” diyordu.
ABD Dışişleri Bakanlığı’nın yayınladığı “Uluslararası Dini Özgürlükler Raporu”nda Türkiye'deki tarikat ve cemaatlerin yasak olmasına rağmen serbest olması şikayet ediliyordu. ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson açıklamalarında;
- Hükümet Türkiye’deki tarikat ve cemaatlere yönelik resmi yasağı zorlamıyor, bu gruplar yaygın ve aktif olmayı sürdürüyor.
- Ocak 2016’da hükümet kamu görevlilerinin Cuma günleri öğle aralarında Cuma namazına gidebileceğini duyurdu.
-Ağustos 2016’da ise hükümet kadın polislerin başörtüsü kullanmasına ilişkin yasağı kaldırdı.
- Hükümet, devlet liselerine sınırlı sayıda öğrenci kabul ederek TEOG sınavında iyi puan alamayan on binlerce öğrenciyi devlet eliyle işletilen din okulları olan imam hatiplere gitmek zorunda bıraktı… İmam hatiplere kayıtlı öğrenci sayısı bir yılda 100 binlik artışla 1 milyondan 1.1 milyona çıktı. Laik düşüncedeki velilerin eleştirileri hükümetin eğitim politikasında laiklik yerine dini eğitimi tercih ettiğine ilişkin endişeler içeriyor.
- İslami gruplar Ayasofya’da dahil bazı Ortodoks kiliselerinin camiye dönüştürülmesine yönelik kampanya yapmayı sürdürdü. 50 yıldır müze olarak kullanılan Trabzon’daki Ayasofya Kilisesi’nin 2013 yılında camiye dönüştürülmesinin ardından diğer kiliselerle ilgili kampanyalar yoğunlaştı. 28 Mayıs 2016’da binlerce kişi İstanbul’un fethinin 563. yıldönümü nedeniyle Ayasofya önünde namaz kıldı.
- ABD Büyükelçisi, büyükelçiliği ve konsolosluk yetkilileri yıl boyunca Türk Dışişleri Bakanlığı, Diyanet ve Vakıflar Genel Müdürlüğü yetkilileriyle yaptıkları görüşmelerde dini gruplara yönelik nefret söyleminin kınanmasının önemini gündeme getirdi. Hükümetten söz konusu grupların dini özgürlüklerini kullanması önündeki sınırlamaların kaldırılması ve mülk sorunlarının çözülmesini de talep ettiler.
- İstanbul Başkonsolosu görüşmelerinde Ayasofya’nın birlikte yaşamanın sembolü olarak tarihsel önemine dikkat çekti. Adana Başkonsolosu Diyarbakır’da kamulaştırma yoluyla el konulan kiliselerin bir an önce iadesini istedi. Washington’da Türk yetkililerle yapılan temaslarda Dışişleri Bakanı Tillerson ve vekili Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılması beklentisini dile getirdiler.
Yukarıdaki açıklamaları ve talepleri bir bütün olarak değerlendirelim ki, Perinçek ekibinin İslami Cemaatlere yönelik kampanyasının arka planında kimlerin olduğunu daha açık ve net olarak anlayabilelim. Önümüzdeki yazımda “ABD Çıkarlarına Kim Hizmet Ediyor” başlığıyla yazıma devam edeceğim.