Eski adamlar güzel adamlardı…
İçten, samimi, özlü…
Özünün güzelliği yüzüne sirayet eden, kullandıkları her kelimede büyük mana barındıran insanlardı.
Şimdilerde pek kalmadı o eski adamlardan… Hepimizin hanesinde, yakınında, çevresinde üç beş ihtiyar varsa eskiden kalmış, hepsi o kadardır…
Bu eskilerin özdeki güzelliği sözlerine de sirayet etmiş yüzleriyle birlikte…
Kış mevsimi için de nice güzellemeler yapmışlar. Kış mevsiminin gereği olan rahmet düşmediyse onu da bir şekilde ifade etmesini bilmişler, ‘kış kışlığını, puşt puştluğunu yapmalı’ diyerek…
Bir de ‘o sene’ vardır… Eskide kalmıştır o sene… Tıpkı eski kışlar, eski yazlar, eski baharlar gibi…
Eskileri biraz konuşturmaya başlayın, ‘o sene bir kış olduydu’ diyerek başlarlar söze…
1950’lerde yaşanan kışı, 1962 kışını, 1974’ün fırtınasını dün yaşanmış gibi anlatırlar, gün gibi anımsarlar…
Unutulmaz kış hikayelerini dinlediğimiz büyüklerimize bugünün kışlarını sorduğumuzda da ‘Ben böyle kış görmedim, dalıma bir şey giymeden dışarı çıksam baya üşümeyeceğim. Böyle kış olmaz’ diyerek eski kışlara öykünüyor, bugünün kışlarının kışlığını yapmadığından yakınıyorlar.
Allah’ın rahmetine olan ihtiyacımızın had safhaya ulaştığı, ‘Vay efendim böyle devam ederse kıtlık kapıda, kuraklık geldi çattı, yarın dört gün sonra içecek suyu da bulamayacağız’ serzenişlerinin dipten dipten geldiği bu dönemde eskilere bakın…
Hiçbiri kahır mektubu yazmıyor.
‘Erzanımız bu bizim, çekeceğiz’ diyorlar.
Ne demek istiyorlar?
Ahlaksızlığın alıp başını gittiği, her gün televizyon ekranlarında her türlü gayri meşrunun meşrulaştırıldığını, bunları dört duvarının içinde oturan ailelerin hep birlikte seyrettiğini, yalanın, riyanın alıp başını gittiğini, dinden uzaklaştıkça imanın zedelendiğini, Kur’an’dan uzaklaştıkça da ahlaksızlığın, müstehcenliğin yükseldiğini, böyle bir ortamda da ne rahmetten, ne de bereketten söz etmenin mümkün olmayacağını söylemek istiyorlar… Söylem yerini eyleme bıraktı. Allah korusun da vaziyet hiç hayra alamet değil.
Gökyüzündeki bulutların gelişinden, gidişinden, yükselişinden, seyrinden, sıcaklığından, yoğunluğundan varsayım oluşturup şu tarihte yağmur yağar, bu tarihte kar yağar diyenlerin yanıldığını görüyoruz.
Evet, meteoroloji aslında yaptığı iş itibariyle doğruya en yakın yalanı söylüyor. Amma bu aralar o da tutturamıyor.
Uzmanları da bu işe şaşıp kalıyor. Tam her şey yolunda, şu tarihte rahmet gelecek, bu tarihte kar yağacak diyorlar ki, bir süre sonra yeni bir paylaşım yapıp ‘sistem yön değiştirdi’ diyiveriyorlar. Kendileri de bu duruma hayret ediyorlar. Zira zemherinin ortasında yaşanan bahar havası hiç de alışılmış bir şey değil.
Tabi bizden de sürekli haber bekleniyor. İyi bir haber hem de… Yağışlı bir döneme girileceğini haber ediverelim diye bekliyor vatandaş. Biz de aldığımız bilgileri doğruca size aktarıyoruz.
Haberciler olarak, yağmur yağacak, rahmet gelecek, Konya’yı beyaz bereket kucaklayacak diye çok haber yaptık ve halen de yapmaya devam ediyoruz. Hatta içimizde gün, saat ve yağış miktarı verenler dahi oluyor. Sonra o gün geliyor, ortalık tertemiz, hiçbir şey yok.
Ne oluyor?
Doğruya en yakın yalanın yalancısı oluveriyoruz. Kusura bakmayın, özür dileriz ama sistem bizi de yanıltıyor.
Önceki gece Konya’da hava kaç dereceydi biliyor musunuz?
Ben söyleyeyim, günün en düşük sıcaklığının yaşandığı seher vaktinde bile 7,7 dereceydi.
Şimdi meteoroloji uzmanları diyor ki, “Uzun vade verileri bir iki olumlu güncelleme yapsa bile tekrar olumsuza dönüyor. Belki Ocak ayının son haftasında bir atak olabilir. Onun dışında ciddi bir soğuma ve kar yağışı beklenmiyor. Hatta önümüzdeki hafta havalar çok sıcak olacak…”
Kısa, orta ve uzun vadeli verilere göre yapılan analizlerden elde edilen veriler üzerine bir tahmin yapan meteoroloji, yakın zamana kadar pek de yanılmamıştı. Son dönemdeki yanılgılar hepimizi hayal kırıklığına uğrattı. İnşallah son tahminlerde de yanılırlar. Yağmayacak, rahmet gelmeyecek dediğimiz anda, umutlarımızın tükenme noktasına geldiği o en dar zamanda rabbim bolluk ve bereket kapılarını açıverir de rahmetle kavuşuruz.
Zira o kadar ihtiyacımız var ki hakkın rahmetine, bugün bitmeyen hastalıklarımızın bile sebebi kendi pisliğimizdir, rahmetten yoksun kalmamızdır, vesselam.