Futbol dünyasında, parayı bastırdığınızda istediğiniz futbolcuyu takımınızda oynatabilirsiniz.
Şampiyonluklar yaşadığınız o futbolculara bir bakarsınız itiraz edemeyeceğiniz kadar para teklif ederler, satarsınız. Bu defa da sizin için goller atan futbolcu size gol atmak için uğraşır.
“Neden”ini, “niçin”ini sorgulayamazsınız. Çünkü parayı veren düdüğü çalar.
Ancak öyle futbolcular da vardır ki; takımla özdeşleşmiştir.
Adı, takımla birlikte anılır. Bu tür futbolcuları satamazsınız, zaten futbolcu da gitmek istemez.
Bu işin raconu böyledir çünkü.
Futbolun raconu böyle de, peki siyasetin de bir raconu var mıdır dersiniz?
İnsanlar bir partiyi tercih ederken, o partiyi tercih etmesinin gerekçeleri vardır. Futbol takımı tutar gibi parti tutulmaz.
Kişinin dünya görüşü, inancı, gelenekleri, aile çevresi gibi faktörler siyasi bilinci oluşturur. Bu, bir günde de oluşmaz. Oluşmuş olan siyasi bilinç de bir günde değişmez.
Kişinin siyasi tercihi, karakterinin de göstergesidir bir anlamda.
İyiyi-kötüyü, doğruyu-yanlışı, güzeli-çirkini akıl süzgecinden geçiren kişi kendisi için bir yol çizer. Çizdiği o yol en doğrusudur. Bu yolu başkalarının beğenip beğenmemesi de çok önemli değildir.
Kişinin aklı ve gönlü ile çizdiği yol alınmaz, satılmaz.
Siz şimdi bana soracaksınız. “Madem öyle de Muzaffer efendi. Milletvekilleri Genel Başkanın bir kararı ile nasıl oluyor da bir başka partinin vekili oluyor?”
Ben de tam onu söyleyecektim.
Lafı ağzımdan aldınız.
Diyorlar ki; parti üyesinden Cumhurbaşkanı adayı olmaz. Çünkü tarafsız olamaz. Çok doğru. Ama bunun da bir çözüm vardır elbette. Bir tek ölümün çaresi yok.
Halkın önünde parti rozetini çıkartacaksın. Al sana tarafsız Cumhurbaşkanı adayı.
Olmadı mı diyorsunuz?
Biz yaptık oldu.
Tıp dünyası kan uyuşmazlığının çaresini henüz bulamadı ama, siyasiler onun da çaresini buldular.
Kendini İslamcı olarak tanımlayan birini bir de bakmışsınız ki “Kahrolsun Şeriat” diyenlerle kol-kola görüyorsunuz.
Milliyetçiliği ile övünen, gururlanan arkadaş, kendisine “kafatasçı” diyenlerin değirmenine su taşıyor.
Bu işler bu kadar basit olmamalı.
Kimse anasından vekil olarak doğmadı. Kırmızı plakalı araçlara binmemek, karakter zafiyetinden daha evla değil midir?
İnsanlar tükürdüklerini yalarken tiksinti duymuyorlar mı?
Sarhoşlar bile sizin kadar yalpa yapmıyor.
Ne olursanız olun, ama önce adam olun.