Geçenlerde İzmit’te yaşayan kuzenim Sevgili İsmet abim (İsmet Aybastı) bizleri ziyaret için yanımıza geldi.
Çok keyifli anlar yaşadık neler konuşmadık ki?
İsmet abi 27 yıl Milli Eğitim Bakanlığına bağlı okullarda öğretmen ve idareci olarak görev yaptıktan resmen emekli oldu sonra bir sürede de İzmit’te Özel bir dershanede müdürlük yapıp ayrıldı.
Şu anda da emekliğin tadını çıkartmakta
Biliyorumki üzerinde yılların yorgunluğu var ama o hiç yılmadı. Ve başardı.
Daha yaşı genç bana göre tam olgunluk döneminde mutlaka Eğitimin bir yerlerinde göreve devam etmeli.
Taaa çocukluk yıllarımızda “duruşları, oturuşları ve kişilikleri ile bizlere hep örnek oldular. (Bu arada diğer mahalle büyüklerini ve kanaat önderlerini saygı ile selamlıyorum)
O ki 70’lı yılların sonunda bizlere örnek olurken aynı şekilde kendi çocuklarına yüksek eğitim almasını sağladı.
Büyük kızı Fulya 4 yıllık fakülte mezunu ve bir kamu sektöründe çalışmakta iken, oğlu Onur ise Yıldız Teknik Üniversitesi’nde Makina Mühendisliği okumakta hem de okulun hentbol takımında oynamakta.
Yengemiz Nalan aslen Konyalı olup şu an Kocaeli Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak İngilizce derslerine girmekte.
1980-2013 ÇOK ŞEYLER DEĞİŞMİŞ
60'lı yıllarda kas gücünü kullanmak üzere ülkeye davet edilen Türkler, artık beyin gücünü kullanarak para kazanmak istiyorlar. Bugün Almanya'da 3. hatta 4.kuşak Türkler var. Ben 1980 ve 1999 yıllarında da bu ülkeyi gördüğüm için bugün gelinen noktayı çok daha iyi değerlendirebiliyorum.
İlk gidenlerin amacı 5-10 sene çalışıp çocukların geleceğini temin edip geri dönmekti.
Bulguru, zeytini Türkiye'den götürüp, hayım (Heim) dedikleri fabrika lojmanlarında kalır, işle lojman arasında geçen bir yıldan sonra tatil (izin) için Türkiye'ye gelir, bir ayda Türkiye'de çalıştıktan sonra izin biter, yeniden Almanya'ya dönülürdü.
ALMANYA'DA 60 BİN TÜRK KÖKENLİ ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİSİ VAR
İlk kuşak çocukları da anne-babalarının bilinçsizlikleri yüzünden (çoğu) heba olmuştu.
Çünkü anne-baba yeterli dil bilmediği (eğitimsiz olduğu) için çocuklar gittikleri okullarında başarısız olmuşlardır.
Çocuklarla yeterince ne veliler ne de devlet ilgilenmemiştir
İkinci, üçüncü kuşak bu noktada daha bilinçli davranmaktadır.
Her şeyden önce şunu söylemem gerekir, artık kimsenin Türkiye'ye dönmek gibi bir düşüncesi yok. Topluma (yaşadıkları ülkeye) entegre olmuşlar veya olmaya çalışıyorlar.
Eğitime çok önem veriyorlar. Özel öğretmen tutup ders aldırmalar,en az bir kere sosyal faaliyet(spor dalları, enstrüman çalma, bale vb), birden çok yabancı dil (Almanca'yı zaten çok iyi biliyorlar ilave olarak İngilizce veya İtalyanca) öğreniyorlar.
İzin için artık düşüncelerinde yalnızca memleket (köy) yok. Farklı ülkeler var.
Türkiye'de ev, arsa, arazi almak yerine yaşadıkları yerde mal sahibi oluyorlar.
Beni mutlu eden olaylardan biri artık gençler üniversiteli olmak için çalışıyor. Gördüm ki 60 binin üzerinde genç üniversite eğitimi almakta.
Babamız annemiz işçi biz de kapağı bir yere atarız diye düşünmüyorlar.
Para ve emek harcayıp üniversiteyi bitirmeye çalışıyorlar.
Bu da gelecek adına beni umutlandırdı.
ALMANYA’DA 85 BİBİN ÜZERİNDE TÜRK İŞYERİ SAHİBİ
Yine kendi işini kuran, küçük büyük işletme sahipleri çoğalmış durumda. Türkler artık işveren konumuna gelmişler Almanya'da.
Öğrendiğime göre Almanya’daki Türk işadamlarının sayısı her yıl önemli bir oranda artmaktadır.
Sadece Almanya'daki Türk işyerlerinde 450.000’in üzerinde kişiyi istihdam etmektedirler.
Bu sayının gelecek yıllarda daha da artacağı kesin.
Çünkü bundan sonra çoğu işyerlerinin başına eğitimli kişiler geçip onlar bayrağı daha ileri taşıyacaktır kanaatindeyim.
YAŞAM TARZLARI KENTLİ GİBİ...
Yaşayış tarzları tam bir kentli gibi olmuş. Zira daha önce de bahsettim ilk kuşaktan büyük bölümü Türkiye'de şehir yaşamını bilmeden direk köyden çıkarak Almanya'ya gitmişlerdi.
Bu durum uyumu zorlaştıran bir etkendi.
Ama onların çocukları biraz daha farklı ve benliklerini kaybetmeden sosyal yaşamın içinde kendilerine bir yer bulmaya çalışmışlar ve kendilerini yetiştirebilmeyi başarmışlar.
Tabii ki olumsuz örneklerde yok değil.
TÜRK TELVİZYONLARI
Hemen hemen her evde Türk televizyonları izlenmekte.
Belki de bilinç altındaki hasretlik duygusuyla bu yol izlenmekte ama biraz dozu fazla gibi geldi bana.
Bir de düzenli olarak evine bir Alman gazetesi alan ya da abone olanı bir elin parmağı kadar az gördüm.
Tabii ki ANAVATAN unutulmamalı. Ancak yaşadığı toplumda olup bitenleri takip etme adına “Alman Basınını da takip etmek gerek.
Bazı vatandaşlarımız hâla “Sanki fiziksel olarak Almanya’da, ruhsal olarak Türkiye’de yaşamakta”.
800’ ÜN ÜZERİNDE DİTİP CAMİSİ
Vatandaşlarımız yaşadıkları topluma uyum sağlamakla beraber kendi geleneklerini-göreneklerini-inançlarını da imkanlar el verdiğince yaşamaya devam etmektedirler.
Benliklerini kaybetmemelerinin yegane sebebi de budur.
Bunun için çok çeşitli dernek çatısı altında binlerce kişi toplanmış durumda.
DİTİP bu konuda en yaygın olanı. Çünkü DİTİP çatısı atında mantıklı makul tüm aktiveteleri yapmak mümkün.
TÜRKİYE’DEN BEYİN GÖÇÜ
Bu gelişmeleri sevindirici, güzel gelişmeler olarak değerlendirirken bir hususa dikkat çekmek istiyorum.
Beyin göçü, Türkiye'de en iyi üniversiteleri bitirmiş gençlerin özellikle TIP eğitimi almış gençlerin geleceği Almanya'da aramaları ülkemiz TÜRKİYE adına üzücü bir durum.
Zira burada bu vesile ile Türkiye’den gelen birçok doktor ile tanışma ve görüşme fırsatı buldum.
Umarım Türkiye bu “beyin göçüne” bir çare bulur!!!
Acı vatanda çalışan, yaşayan, okuyan, tanıyan tanımayan bütün dostlara kolaylıklar diliyorum.
İşte İsmet abim bizleri böyle görmüş daha ne diyeyim ki?