Daha önceki köşe yazılarımdan birisi ‘doğu-batı algısı ve en batıda Japonya’ idi. Bu yazıyı ana eksen kabul edip, Türkiye’nin dünyanın merkezi ve en stratejik noktası olduğuna dair yeni saptamalar yapmak istiyorum; üç temel dayanağım var: Birisi arkeolojik açıdan, diğeri coğrafi açıdan bir diğeri ise dinler tarihi açısından.
Bunlar birer iddia değil, saptama yani acı gerçekler!
İlkinden yani Türkiye’nin arkeolojik açıdan (kazılardan) elde edilen bilgilere göre; dünyanın en eski yerleşim yeri “Göbekli Tepe/Şanlıurfa” burası yaklaşık 11.000 yıllık bir yerleşim yeri, burası halkın oturduğu bir yer değil daha çok şato gibi bir yer efendim diyenleri duyar gibiyim. O zaman dünyanın en eski ikinci yerleşim yeri nerede ona bakalım; o da Çatalhöyük/Konya yani yine Anadolu toprakları yine Misak-ı Milli sınırları içerisinde yer alan bir yer. Peki burası kaç bin yıllık; yaklaşık 9.500 yıllık, peki burada ne var? Yerleşim yerleri var, hamamlar var, üstten girilen evler var vs vs. o zaman neymiş arkeolojik olarak yani kazılardan elde edilen bilgilere dayanarak, karbon tekniği kullanılarak elde edilen verilere göre dünyanın en eski yerleşim yerleri ülkemiz sınırları içerisinde.
İkincisi coğrafi açıdan, yani paralel meridyen olayı. Yüzyıllar öncesinde dünyanın “sıfır noktası” İstanbul Sultanahmet Meydanı’nda bulunan dikili bir taş olarak kabul ediliyordu, daha sonra batılıların yoğun baskıları sonucu Ayasofya’nın altı “sıfır noktası” olarak kabul edildi yani sıfır meridyeninin başlangıç noktası burasıydı. Taaki Osmanlı yıkılış sürecine geçti ve İngilizler dünyayı yönetmeye başladı 13.10.1884 tarihi itibariyle Greenwich “sıfır noktası” olarak oy çokluğu ile kabul edildi. Tüm dünya hala Yunanistan, Almanya ve Fransa gibi ülkeleri “Batı Dünyası” dahası “Batı Medeniyeti” olarak kabul etmektedir. O halde hala dünyanın “sıfır noktası İstanbul” öyle değil mi? Ya merkez algılarda olduğu gibi yine yeniden İstanbul olmalı ya da Batı Medeniyeti deyince Almanya, Fransa ve Yunanistan gibi ülkeler akla gelmemeli, zira onlar da artık doğulular.
Üçüncüsü ve can alıcı noktaysa dinler tarihi açısı…
Üç ilahi din olarak kabul edilen Musevilik, Hristiyanlık ve İslamiyet için ata olarak kabul edilen ve dünya nüfusunun yaklaşık %60’ını kapsayan bu üç din için ata peygamber olarak kabul edilen İbrahim peygamberin ve daha birçok peygamberin yaşadığı topraklar (Urfa Bölgesi) yine bizim topraklarımızda yer alıyor.
Hülasa edecek olursak milletinden olduğumuzu gururla söylediğimiz İbrahim peygamberin topraklarında, evrenin sıfır noktasında ve en eski yerleşim yerinde yaşamanın hem büyük hazzını yaşıyoruz, hem de bu kadar kıymetli topraklarda yaşamanın bedelini ödemeye devam ediyoruz.