Sevgili dostlar, yazarlar aynı zamanda halkın gönlü, kalbi, algısı veya sesi olmak durumundadır. Toplumun neredeyse tamamından alınan bilgilere göre, şahsım da dâhil olmak üzere, özellikle televizyonlardan görüntülü artık haber seyredemez, dinleyemez duruma geldik.
Sebebi malum. Dünyada ve ülkemde bir insanı ve insanlığı tahrip eden, insani ve yaratılış gayesine uygun duygularını, hedeflerini, hizmetlerini körelten, hatta insanı utandıran ne kadar kötü haber varsa tüm yazılı ve görsel basında.
Bu ülkenin psikologları ve sosyologları, akli insanı, önderleri, hocaları, bilim adamı yani toplumla ne kadar iç içe olan aklı başında insanı varsa bu katliamlara dur demesi lazım. Haber saatinde herhangi bir kanalı açıyorsunuz, kısa bir güncel haber turu ardından uzun uzun kirli, çirkin, hadsiz, seviyesiz, yüzümüzü kızartan haber varsa istemeseniz de adeta gözünüzün ve beyninizin içine sokuyorlar.
Bu konuda, “Kötü örnek her zaman iyi tavsiyeden daha başarılı olmuş ve daha çok sonuç getirmiştir” diyor Jose Saramago. Ne de güzel söylemiş, Üstad. Tam da bugünü, sanki zamane insanının getirildiği durumu anlatıyor. Artık günlük haberlerin çoğunu magazin haberleri gibi, son zamanlarda gündemi kaplayan taciz, çocuk kaçırmaları, cinsel istismar, karı-koca kavgası, boşanma ve öldürme haberleri, mal kaçırma, çocuk gelinler, daha neler-neler alıyor.
Güzel bir atasözümüz var ya “üzüm üzüme baka baka kararır”. İşte durum bu. Kadın veya erkek cinayetleri haberlerini gören birisi, “demek ki, kadın veya erkek öldürülebiliyormuş” algısını beynine yazıyor ve özellikle de bu işi herkesin haberi olsun babından “uluorta cinayet” işliyor.
Hiçbir ilim, vicdan ve akıl sahibi insan bu tür haberlerin doğru kurgulandığını ve kötü örnekleri ortadan kaldırmak için etkili olduğunu ve olacağını söyleyemez. Bu ülkenin ne kadar değişik kesimlerde sorumlu ve akıl sahibi insanı buna dur desin. Ellerinde bayraklarla iki de bir çıkıp “insanı aşağılayan” pankartlar taşıyan laikçi teyzem, dini inancını ne doruk noktasında yaşayan ablam, gazeteyi abim, sosyolog ve psikolog kardeşim, ateist dostum, vicdanlı efendi; hep beraber çıkıp bu tür haberleri durdurun demeli ve hatta bu haberlerin durdurulması için “Devleti göreve” çağırmalıdır.
Haberler konusunda iş iyice çığırından çıktı. Bazen kimin kimi taciz ettiği belli olmayan durumlarda, birisi çıkıp “taciz var” diye bağırsa, herkes tacizciyi aramaya koşuyor. Yahu bu gerçek mi, doğru mu, nasıl olmuş, hatta “kim kimi taciz etmiş demiyor”, yanlış ta olsa parmakla gösterilene koşuyor, hatta cezasını vermek üzere bu sefer “toplumsal linç” yapmak üzere görevini yapıyor.
Tacizler o kadar da toplumsal linçe dönüşüyor ki, sapkın ideologlar kendini temize çıkarmak için “at kurtul” sosyal mantığı çalıştırmaya başladı. Geçen bir grup arkadaşımın olduğu gruptan bir arkadaşım “Müslüman ülkelerde en çok taciz ve çocuk istismarı yapılıyor” diye ortaya bir fikir attı. Bendeniz de gelişmiş ülkelerde “cinsel istismar yaşı 9-10 yaşına kadar indi, bu işler o kesimde gönüllü olduğu için taciz sayılmıyor” deyince, itirazını daha da yükselterek ülkesine ve dinine hakaret etme noktasına kadar gitmeye kalktı.
Geçenlerde bir Suriyelinin 5-6 sene önce 16 yaşında evlenmiş ve üç çocukları olmuş ailesini “çocuk gelin ve cinsel istismar” diyerek kocasını hapsettiler. Kadıncağız “o benim kocam, çocuklarımın babası, ben gönüllü evlendim bizim geleneğimiz bu” demesine rağmen bu zülüm yapıldı. Daha evvel de yazdım, Anadolu’da, kırsal da, isteğe bağlı 16 yaşından itibaren evlenme normaldir. Bunu aksini söyleyen ve yazan, meşru evliliklere ve aile kurumuna zarar vermektedir.
Kimse tacizi ve cinsel istismarı savunmaz ama bir de ülke gerçekleri ve gelenekler var. Hukukçular, “hukuk, akıl ve gelenektir” de der. Bu doğru bir anlayıştır. Aksi durumda, “maksatçı anlayışlara ve ahlaksızlara” koz verilmiş olunur.
Saygı ve muhabbetle, Allaha emanet, hayra muhatap olunuz, efendim.