İnsanlar kendilerinin bile farkında olmadığı bir düşünce gücüne sahiptir. Bir İnsan bu kapasiteyi kullanmaya başladığı anda daha önce fark edemediği birçok gerçeği görür. İçinde bulunduğu hayatı derinlemesine düşünen bir insan ise tesadüfen var olamayacağını anlar. Allah'ın varlğına iman eder.
Düşünmeyi ne engeller?
Dünyanın nasıl ve ne amaçla var olduğu hakkında hiç bir düşüncesi olmayan bir insan, hayatı "gündelik uğraşlar" olarak tanımlar. Düşünmeyen insanların aklı uyuşur, gerçekleri fark etmemiş gibi yaşar, muhakemesi zayıflar. Açık bir gerçeği bile kavramakta zorlanır. Gerçekleşen olağanüstü olayların farkına varamaz ve gizli noktalarını fark edemez. İnsanlar adeta uyuşukluk hastalığına yakalanmış gibi olur.
Örneğin yeraltı, tamamen magma isimli bir "ateş tabakası" ile kaplıdır. Yeryüzü kabuğu ise çok incedir; yani magma bize çok yakın, neredeyse ayağımızın altındadır. Yeryüzü kabuğunun ne kadar ince olduğunu anlamak için şöyle bir düşünelim. Yeryüzü kabuğunun dünyaya kıyasla kalınlığı, bir elma kabuğunun elmaya kıyası kadardır. Fakat İnsanların pek çoğu bu konu üzerinde pek düşünmemiştir.
Durumu anlamak için hafızasını kaybetmiş bir insan örneği verelim. Bu insan ilk olarak nerede olduğunu anlamaya çalışacak ve çevresi hakkında bilgi edinmek için gayret edecektir. Çevresini tanımaya çalışırken bu insana "ayak bastığımız toprağın altı ateşle kaplı" diye söylense ve bu ateşin bir sarsıntı sonucu yeryüzüne çıkabileceği söylense herhangi bir insana göre çok daha farklı tepkiler verir. Bunun sebebi sanki herkesin ortaklaşa "düşünmeme" kararı almış gibi olmasıdır.
Allah bir ayette ... Hayır, onların çoğu akletmiyorlar. buyurmuştur. (Ankebut Suresi, 63)
Bu düşünmeme hastalığı ise insanlara gerçeğin farkına varmamayı ve gaflet içerisinde bir hayat sürüp dünyadan öylece göçmeye neden olabilir. Bu ise her insanın kaçınması gereken büyük bir tehlikedir. Yüce Allah " Yeryüzünde olanların çoğunluğuna uyacak olursan, seni Allah'ın yolundan şaşırtıp saptırırlar. ( EN'ÂM - 116) ayetinde bildirerek insanları bu tehlikeye karşı uyarmıştır.
Örneğini verdiğimiz hafızasını kaybetmiş ve ilk defa çevremizi tanıyan o insan biz olalım. Daha önce yokken nasıl var oldum? Uzayda saniyede yüzlerce kilometre hızla giden bir gezegenin üzerinde yaşıyorum, buraya nasıl geldim? Renkleri, kokuları ve tatları harika olan bu meyveler kara toprağın içinden nasıl çıkıyor? Sorularını kendimize soralım ve samimi bir şekilde düşünelim.
Ben birini cevaplıyorum. Binlerce bilim adamı bir araya gelse topraktan mineral ve bir miktar su toplayıp labaratuvarda deneyler yaparak yapay bir kiraz yapmaya kalksa başarılı olabilir mi? Olamayacaktır. Fakat bir kiraz ağacı kara topraktan ve çamurlu su içinden topladığı mineral ve suyu rengi, kokusu ve tadı ile harika bir kiraz üretebilmektedir. Bunu ağaç mı başarmaktadır? Düşünen insanlar için bu örnek Allah'ın varlığına apaçık bir delildir.
Kendi nefisleri konusunda düşünmüyorlar mı? Allah, gökleri, yeri ve bu ikisi arasında olanları ancak hak ile ve belirlenmiş bir süre (ecel) olarak yaratmıştır. Gerçekten, insanlardan çoğu Rablerine kavuşmayı inkar ediyorlar. (Rum Suresi, 8)
Cahiliyenin Allah'ı unutmuşluğundan etkilenmeden, insanların çoğunluğuna uymadan düşünelim. Çünkü Düşünmek bilgimizi geliştirir, aklımızı açar, gafletimizi yok eder ve cehaletimizi kırar. Yüce Allah'ın sonsuz kudretinin kontrolünde olduğumuzu buldurur ve gereksiz bütün endişelerden bizi azad eder. Kurtuluşa bir yoldur akıl.. düşünen insanlar için...