Bazen duvara toslamak iyidir.
Bazen ölüm acısı kadar bir acı yaşamak iyidir.
Bazen sebepli sebepsiz korkular yaşamak iyidir.
Bazen terk edilmek, umursanmamak, sevdiğini sandığın, onsuz yaşayamam, onu görmeden duramam dediğin insanın çekip gitmesi veya seni yok sayması iyidir.
Eğer akıllı insansanız, başınıza gelen olumsuzluklar ve acılar sonucunda bunlara sebep olan şeyleri düşünmeniz gerektiğini anlarsınız.
Mesela âşıksın, seviyorsun ama mutlu olacağım derken bir an da terk ediliyorsun. Sanki dünya başına yıkılıyor, senin için hayat son bulmuş gibi oluyor. Eğer bu noktada kendine bir düşünme molası verirsen, “Bir dakika ya, ben ne yapıyorum, bir düşünsene, o yokken yaşayamam dediğim insan yokken de yaşıyorum” diyeceksin. Ve bir zaman gelecek senden öncekilerin yaptığı gibi sen de normal hayatına döneceksin. Yani “o olmazsa ben de olmam” diye bir şeyin olmayacağını anlayacaksın.
Bir yere toslamanla veya terk edilmenle Allah sana bir mola verdiriyor, “nereye gidiyorum” diye kendini çek etmeni, “ne oluyor, ben ne yapıyorum, doğru yolda mıyım yoksa yanlışa mı yol alıyorum” diye kendini sorguya çekmeni ve gittiğin yolla, yaptığını anlamanı, idrak etmeni sağlıyor. Yaptığın hatalarla hayatını devam ettirmen daha mı iyiydi, yoksa dönüşün seni kurtaracak mı onu anla istiyor. Yani hiçbir şey sebepsiz değil, anlayabilene.
Kazanç vardır, kaybediş vardır, hastalık vardır, doktor vardır, dert vardır, derman vardır.
Yani dermansız dert yoktur. Hepsi bir sebebe dayalı, hepsi birbirinin ikiz kardeşi gibi yan yanadır. Sebepsiz hiçbir şey yoktur. İşte burada asıl konu, sen işine, aşkına ve sevgine Rabbini ortak edersen, işlerinde ki zorlukları aşarsın. Aşkın gerçek anlamını bilirsen ve O’nu aşkına ortak eder, O’nu aşkından daha çok seversen, O da seni o acılardan kurtarır ve ondan kendisine mecnun gibi yol almana yardımcı olur. Ama sen dünya sevgisine kendini kaptırırsan ve bir acıyı unutmak için başka acıya sarılırsan, acıların sonu gelmez. Çünkü acınızdan nemalanmaya çalışır, olmazsa olmazı yaşayarak, çivi çiviyi söker diyerek devam ederseniz, derdinizin de acılarınızın da sonu gelmeyecektir.
Oysa bu acılardan kurtulmanın ilacı, Rabbini tanımaktır, Rabbine dönmek ve kalbini rahat bırakmaktır. Zaten kalbini rahat bırakırsan, kalbin O’nu bulacak, sen de O’nu anacaksın ve O’da seni huzura kavuşturacak. Çünkü “kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.”
Unutmayın, bir yere tosladığınız zaman, kendinizi ve yaptıklarınızı kontrol edin. Mutlaka bir yerde bir açık, bir yerde büyük bir hata vardır. Hatalarınızı görmeniz, hataları kabullenip ders almak, size doğruları görme ve başarıyı yakalama şansı verecektir. Yok bu hata manevi açıdansa, açık olan tövbe kapısını deneyin ve Rabbinize niyazda bulunun. Belki bir günahınız vesile olmuştur, belki Rabbinizi unuttuğunuzdan bu başınıza gelmiştir belki de kime ne kadar değer vereceğinizi bilememenizden kaynaklanmıştır. Açın ellerinizi ve
“Rabbim; benim günahlarım çok, bana yardım et.
Ben kendime iyi olamadım, sen bana iyilikler ver.
Nefsim bana Seni unutturdu, Sen unutulacakların arasına beni yazma, beni affet, kalbimi rahatlat, kalbime ferahlık ver ki unutulmamaktan emin olayım.
Bilirim ki, dermanın Sende olduğunu bilen asla yarı yolda kalmaz, asla hüsrana uğramaz.”