Efkârımız çok, efkârımız büyük. Biz bu olacakları az anlatmaya çalışmadık! Her defasında dinleyen olmadı, dikkate alan olmadı. Anlata-anlata yüreğimiz soğumadı. En nihayetinde bize hak verdiler. Verdiler vermesine amma, iş işten geçti.
“Bad-el harab-ül Basra” yani “Basra harap olduktan sonra” yani iş işten geçtikten sonra derler ya, bizimkisi öyle bir vaziyete geldi.
Düzen tutmaz sele, boz bulanık sele dönen bir manzara…
Rahmetli Sadri Alışık gibi,“ Efkârlıyım abiler” diye diye aylar geçti. Duyan olmadı, gören olmadı.
Nice sonra derler ya…
Nice sonra gelene de, sorana da kâr etmedi, başına gelmedik kalmayana da…
Gecelerde dalıp-dalıp gidişimizi daha nasıl anlatalım?
“Efkâr bastı gönlümü yine feryat ediyor“ diyen Orhan Baba haksız mı? Hislerine tercüman olduğu insanlara el uzatan, tut elimi diyen oldu da, tutmadılar mı o uzanan eli?
Hadi onlardan geçtim! Cebinizdeki paranın, pazardan, marketlerden insanı eli boş döndürmesi nedir?
Cebinizdeki paranın bir doğalgaz faturasına yetmemesi nedir?
Daha kirayı saymadık!
Elektrik ve su faturalarını ortaya dökmedik!
Bir baba, evladına bir simit almak için düşünmeye başladıysa, evine alacağı ekmeklerin sayılarını azaltma kararı aldıysa, herkes mutlu, herkes memnun nasıl olabiliyor sorusuna da verilecek bir cevap lazım!
*****
Basra misali harap olduktan sonra, gelinmiş, biz geldik denmiş ne çare? Abartma, yok öyle bir şey, biz öyle bir yokluk-yoksulluk görmüyoruz denilen günler vardı ya hani…Halimizin anlaşılamadığı… Anlaşılmak istenmediği… Anlatması gerekenlerin anlatmadığı… Bildirmediği, iletmediği… Her şeyi güllük gülistanlık gösterdikleri o günler vardı ya…
Ne oldu o gülistana? Ne oldu o güllere, sümbüllere, lalelere?
Geçtiğimiz günlerde müjde üstüne müjde çekilmişti!
Zamlar, ek zamlar, oranlar, kimin eline ne geçecek listeleri, rakamlar, rakamlar!
Enflasyon o müjdelerin belini kırdı! Sağına doları, soluna altını aldı, çıktı meydana başladı nara atmaya…Her nara atışında, dolar yükseldi, altın yükseldi. Bizi seven, bizden ayrılmasın, peşimizden gelsin dediler.
Döviz ve altın mevduat hesapları patladı.
Hani ne var ki ortada deniyordu ya…Biz göremiyoruz, neden biz farkında değiliz babında açıklamalar yapılıyordu ya…
Enflasyon hiç bu kadar canavarlaşmamıştı! Fiyatlar karşısında hiç bu kadar bunalmamıştık! Hiç bu kadar kara-kara düşünmemiştik!
Geceler hiç bu kadar içinden çıkılamaz bir karamsarlığa bürünmemişti.
*****
Yıllar önce “Küskün” diye bir şiir yazmıştım. “Kimi gece ile küs / Kimisi sabah ile.../ Ben değil, bir başkası / Küsüm kendimle bile” diye başlayan bir dörtlüğü vardı.
Öyle bir ekonomik krizle, öyle bir ekonomik yalnızlıkla ve çaresizlikle karşı karşıyayız ki, yakamıza küsmüş oturuyoruz.
“Ben küskünüm feleğe” diye başlayan o içli şarkı bile kesmiyor artık!
Uykumuz kaçtı…
Bugün en uzun gece ya…21 Aralık ya…
Dün itibarıyla gram altın bin lirayı aştı! Dolar 18 liraya doğru yola koyuldu.
Türk lirası oturdu bir köşeye sessiz-sessiz ağlıyor!
Yaklaşan yılbaşı dolayısıyla, Bulgar Levası, Yunan Drahmisi, Rus Rublesi, Türkiye’de yaptığımız alışverişe doyamadık, ne kadar ucuz bir ülkeymiş, cennetmiş burası demeye ve dönüp-dönüp gelmeye devam ediyorlar!
Biz ise kendi ülkemizde, cep delik, cepken delik, ne alacağımızı, ne yapacağımızı şaşırmış bir haldeyiz!
Beyaz et uçmuş, kırmızı et uzaklardan el sallar olmuş, süt ürünleri parası olan gelsin demeye başlamış, yağlar bu zamlar beni kesmedi havasında…
Hayalini kurduğumuz, şu kadar zam gelse yeter artar dediğimiz ücretler ve zamlar, elimize henüz geçmiş değil. Geçinceye kadar, buharlaşıp gidecek gibi duruyor!
En uzun günleri, en uzun geceleri efkârlı günler ve geceler olarak yaşamaya başladık!
*****
Enflasyon bir alem, dolar-altın bir alem, fiyatlar bir alem, marketler bir alem, çarşı-pazar bir alem, bizde olmuşuz bir alem, böyle bir alemde değil gezip dolaşacak, dışarıya çıkacak halimiz kalmamış!
Hele ki dışarıda değil yemek yiyebilmek, çay kahve içecek halimiz kalmamış!
Enflasyon zam haberlerine gülüp geçmeye başlayalı çok oldu…
Büyüklerimiz sizi enflasyona ezdirmeyeceğiz dedikçe, enflasyon gülmekten yerlere yatıyor.
Hem de katıla katıla gülüyor! Ömrümde hiç bu kadar gülmemiştim diyerek!
Söz diyor, sizi fazla ezmeyeceğim, lakin, suyunuzu çıkaracağım suyunuzu!
Hava soğuk, kar durdu, lakin ara sokaklar buzlu, caddeler ve kaldırımlar kaydırak misali.
Uzun zamandır, gecelerimiz upuzun!
Bitmiyor!
Bir bakmışız sabah olmuş! Ne geceler çare ne gündüzler! Ne de maaş ve ücret zamları…
Enflasyon ve onun elinde savaş baltası misali kesip biçen dolar, zam mı dedin, al sana zam, al sana ücret, al sana maaş deyip hepsini kesip, biçmeye, doğramaya başladı.
İnsanımız ise buna can dayanır mı diye, nasıl dayanır diye dondu kaldı!
*****
“Boşa koydum dolmadı, doluya koydum almadı” derler ya işte öyle bir durum bizimkisi…
Yüzümüzden düşen bin parça…
“Ah geceler” diye bir şarkı mırıldansak ne olacak? Ah ile vah ile geldik geleceğimiz yere…
Enflasyon, fakir ve zengin arasında kalan bir zamanlar orta direk diye tabir edilen insanların olduğu bölümü paramparça etti.
Ya fakirsin, ya zengin, orta diye, orta direk diye, ortalama diye, bir şey yok bundan sonra deyip kestirip attı.
Geceleri sevin yada sevmeyin, gecelerle aranız iyi olsun yada olmasın, döndük geldik gecelere…
Gece düşünmek için idealdir diyen dostlara sahip olabilirsiniz, gecelerde kendinizi dinlersiniz, daha sakin düşünürsünüz!
Ancak, her sabah umuda açılan bir yelkenli gibidir. Her sabah taze başlangıçlara vesiledir!
Bu cenderenin içinden, bu dar boğazdan bir şekilde kurtulacağımızdan en ufak bir şüphemiz yok!
Rahmetli Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi, “Bulunur kurtaracak bahtı kara maderimizi”