Eğitim Ciddi Kurumların İşidir...

Abdullah Tuna

Ben taktım bu eğitim işine milyonlarca çocuğu ve ailelerini yakından ilgilendiren “eğitim” meselesinin yoğun gündem arasında heba olmasına gönlüm razı gelmiyor. Bu bakımdan ara ara eğitimin köklü sorunlarına temas etmeye ve çözüm önerilerimi sunmaya gayret göstermekteyim. Son yıllarda her ne kadar benim de çok önemsediğim ve takdirle karşıladığım bazı reformlar yapılmış olsa da eğitimde henüz köklü bir değişikliğe yol açacak gerekli reformlar yapılmamıştır. Türkiye’de birçok alanda özel sektörün rolünü arttıran ekonomik politikalar devreye sokulmuş olmasına rağmen nedense eğitimden devlet bir türlü elini çekememiştir. Bunun nedenini önceleri anlamakta çok zorlanıyordum. Fakat son günlerde devlet destekli bazı dernek ve vakıfların bu alana ilgisinin yoğunlaşması aydınlanmama sebep oldu. Bilirsiniz ülkede eğitimine ihtiyaç duyulan kesimler için olsa gerek sıklıkla “eğitim şart” denilir. Her şeyin eğitimle düzeleceğine ilişkin oluşan ezber bir laftır bu… Evet, “eğitim şart” ama özgür olanından, devletin herhangi bir ideolojiyi dayatmadığı, bir eğitim şart. Öğrencinin hangi okulda okuyacağına, hangi dersleri seçeceğine, hangi dershaneye gidip hangisine gitmeyeceğine devlet olarak siz karar verirseniz burada eğitim özgürlüğünden söz edemeyiz. Hem de bunları okulların açılmasından üç hafta geçmesine rağmen henüz TEOG yerleştirmelerini bile sonuçlandıramayan bir irade iseniz iyice inandırıcılığınızı kaybetmişsiniz demektir.   

Şimdi sorarım size bütün bu gerçekleri yok sayıp özel sektörün en önemli ayaklarından biri olan dershaneleri kapatmaya çalışmak iyi niyetli bir iş değil.  Sırf cemaatle hesaplaşmak için en azından ben öyle düşünüyorum- dershaneleri kapatıp binlerce kişiyi işsiz bırakmak, velilere de öğrencilere de sınav yüküne karşı çare göstermemek bir çelişki... Bu ülke de her iş böyle abuk sabuk çözülmek zorunda mı? Maalesef evet.

Dershaneleri kapatmakla bir şey değişmez. Mesele dershaneleri işlevsiz konuma getirmektir. Bugün dershaneye giden öğrencilerin yüzde ellisi boşu boşuna gidiyorsa bu oran okullarda daha fazladır. Önce bu oranı indirip okulları daha işlevsel ve daha çekici kılmak gerekiyor. Buradaki asıl mesele bu kadar önemli bir konunun rasyonel bir temele oturtulmadan çözülmeye çalışılması. Madem dershaneler gereksiz öyle düşünüyorsunuz yeni yeni dillendirilen ve Ekim ayının başlarında uygulanması planlanan okullardaki kurslara ne diyeceksiniz. Dikkat ediniz lütfen Kasım ayında TEOG sınavları var ve bu planlama ekimde başlatılacak.

İlla ki bir şey mi yapmak istiyorsunuz? Bakın bu işler böyle olmaz.

Akıllı devletler bu işi, böyle rastgele yapmazlar, oturmuş bir sistemleri vardır. Akşam düşünülüp sabah uygulanan değil daha planlı ve daha insana yakışır bir sistem. Bu devletler en azından, yerli yersiz sistemle oynamazlar. Çünkü onlar çocuklarına değer verirler, onlar çocuklarını geleceğin teminatı olarak görürler, onlar çocuklarını siyasete alet etmezler.

 

Hâlbuki bizde öyle mi eğer bir sene, puan eklemişlerse, sonrakinde mutlaka puan keserler, puan eklemeyi kaldırırlar meselâ. Okul başarı notunuz bir sınav döneminde etkili, sonraki dönem etkisiz olabilir. Bir sene sınavın adı “x” öbür sene “y” öteki sene “z” olabilir hem de bunu aynı hükümet yapar ve bizim insanımız bir türlü bunu görmez neden? Çünkü amaç dindar gençlik yetiştirmek. Okulların kalitesini artırmak, öğretmen açığını kapatmak ve uzun vadeli planlamalar yapmak yerine yangından mal kaçırır gibi her köşeye İmam Hatip okulu açarak (dikkat edin bu okullarımızın kalitesi düşüyor) nitelikten ziyade nicelikle bunu yapmaya çalışmak acaba hangi aklın ürünü? Bunu hiç sormaz mesela. Öyle ya eğitim dinamik bir yapı her şeye hazır/hazırlıklı olacaksınız; sürekli teyakkuzda, gerilimli bir bekleyişte olacaksınız. Allah sonumuzu hayreylesin.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.