Eğitimde bulunduğumuz yer kimseyi mutlu etmiyor maalesef. Eğitemiyor muyuz eğitilemiyor muyuz tartışması uzmanların olsun; ben 1923’ten günümüze kısa eğitim notları paylaşmak istiyorum;
Cumhuriyetimizin ilk Milli Eğitim Bakanı İsmail Özler’den günümüze İsmet Yılmaz ile birlikte 61 kişi bakanlık yapmış. İsmet İnönü 1929 yılında biri sekiz; diğeri 50 gün süre ile (1-8 Ocak ve 9 Ocak-27 Şubat 1929 dönemi), Recep Peker 7-10 Nisan 1929 döneminde görev almış; Tevfik İleri ve Ahmet Tahtakılıç üçer kez Milli Eğitim Bakanlığı yapan siyasetçilerimiz. Hasan Ali Yücel 1938-1946 yılları arasında yaklaşık 92 ay; Hüseyin Çelik 2003-2009 yılları arasında yaklaşık 74 ay; Ahmet Tevfik İleri 1950-1959 yılları arasında üç seferde yaklaşık 40 ay görev yapmış. Milli Eğitim Bakanlarımız arasında hiç eğiticilik yapmayan otuza yakın bakanımız olması ilginç. Milli Eğitim tarihimizde söylemler hep din dersi, İmam Hatipler, kılık kıyafet düzenlemeleri, özel okullar ve dershaneler üzerinde yoğunlaşmış. Geleyim notlara;
3 Mart 1924- Tevhid-i Tedrisat Kanunu kabul ediliyor. 25 Ağustos 1924 tarihinde-Mustafa Kemâl Paşa Muallimler Kongresi üyelerine verilen çayda “Muallimler, yeni nesil sizin eseriniz olacaktır” tarihi sözünü söylüyor. Eylül 1924 tarihinde genç Cumhuriyet Ankara Musiki Muallim Mektebi kuruyor. 1 Kasım 1928 tarihi Türk Harflerinin kabul ve tatbiki hakkındaki kanunun kabulü ile yeni dönem başlıyor. Reform amacıyla 1932 yılında Cenevre Üniversitesi Pedagoji Profesörü Albert Malche İstanbul’a davet edilerek eğitim reformu raporu çalışmaları başlatılıyor ancak rapordaki özerklik başta bazı konularda hükümetle uzlaşılamayınca rapor rafa kalkıyor, reform Reşit Galip’e kalıyor. 27 Nisan 1940- Köy Enstitülerinin kuruluşu ile yeni bir atak başlıyor, tartışmalar bugün bile bitmiyor. 14 Kasım 1941 tarihinde Yüksekokul öğretmenlerine Türkçe Terimler Cep Kılavuzu dağıtılıyor. 11 Nisan 1944 tarihinde Devlet Konservatuvarı öğretmenlerinden Sabahattin Ali, Nihal Atsız ve İsmail Hami Danişmend görevden alınıyorlar. 16 Şubat 1946- Üniversite özerkliği için kanun teklifi veriliyor. 7 Temmuz 1948 tarihinde İdil Biret ve Suna Kan’ın yurtdışında eğitim görmelerine imkan sağlamak amacıyla üstün yetenekli çocuklar yasası çıkartılıyor. 13 Kasım 1950 tarihinde Bakan Tevfik İleri “eski zihniyette olan kişileri değiştirmekle Maarif Vekaletinde tebdili hava ve tebdili zihniyet yolundayız” açıklaması yapıyor. 20 Şubat 1951- Milli Eğitim Bakanlığı Rus yazarların eserlerinin kitaplıklardan çıkarılmasını kararlaştırıyor. 1955 yılında Eskişehir, Konya, Bornova, Kadıköy, Samsun ve Bornova’da Maarif Kolejleri açılıyor. 1965 yılında özel eğitim kurumları kanunu kabul ediliyor, 1971 yılında özel okulların devletleştirilmesini öngören yasa kabul ediliyor, 1973 yılında üniversitelerin paralı olması Milli Eğitim komisyonunda kabul görüyor, 1974 yılında mektupla öğretmen yetiştiriyoruz, 1975 yılında ortaokul ve liseler bitirme sınavlarına elveda diyorlar, 1977 yılında yeni hazırlanan İlkokul yönetmeliğinde İstiklâl Marşı okunması hükmü olmadığı gerekçesiyle öğretmenler ayaklanıyor, protestolar oluyor. 1981 yılında tüm yurtta okuma-yazma seferberliği başlatılıyor, 1984 yılında özel dershanelerin kurulmasına izin veren yasa kabul ediliyor bu kez. 1985 yılında bakan Vehbi Dinçerler Darwin evrim kuramının kitaplarda kanun gibi okutulmaması gerektiğini savunuyor. 1986 yılında üniversite sınavları ÖSS ve ÖYS olarak bağımsız iki sınav haline getiriliyor, 1992 yılında Anadolu Lisesi sınav soruları çalındığı için sınav iptal ediliyor. Kısaca eğitimde de klasik tartışmalarımızla bugüne geliyoruz.
Günümüzde maalesef bilgi toplumu olduğumuz tartışma götürür. Sevgi, saygı, hoşgörü toplumu olabilseydik keşke ancak günlük yaşamda gördüklerimiz bu konuda da moralimizi bozuyor bazen. 1945 yılında İstanbul’da Saygısızlıkla Savaş Derneği kurulmuş. Bu derneğin başarısı ve ömrü hakkında bilgim yok ama bugün okullarda yeniden Hal ve Gidiş notları, Nezaket dersleri olmasını arzu edenlerdenim. Pırıl pırıl çocuklarımız, gençlerimiz yarışta geri ise her şeye yeniden mi başlamak gerek acaba? Eğiticilerimizi tartışıyoruz öğretmen adaylarının alan sınav başarısızlıkları üzerinden ama ya hak etmedikleri unvanları alıp yıllarca her alanda hocalık yapan ve bugün atılmış bulunanların yetiştiremedikleri olamaz mı bunlar? Bence bugün okuma yazma değil ama her meslekte iyi insan, iyi eğitici yetiştirme seferberliği başlatmak zorundayız. Saygı ile.