“Bize bir insan mektebi lâzım. Bir mektep ki, bizi kendi ruhumuza kavuştursun; her hareketimizin ahlâkî değeri olduğunu tanıtsın; hayâya hayran gönüller, insanlığı seven temiz yürekler yetiştirsin; her ferdimizi milletimizin tarihi içinde aratsın; vicdanlarımıza her an Allah’ın huzurunda yaşamayı öğretsin…” (Nureddin Topçu)
***
Nureddin Topçu’ya göre; eğitim, üzerine düşünülebilecek entelektüel bir uğraş alanı değil, Türkiye’nin geleceğini kuracak bir inşa hareketidir.
“Türkiye’nin Maarif Dâvası” adlı kitabı, eğitime verdiği ehemmiyetin bir nişanesidir. Yirmi yazıdan oluşan eserinde öğrenci, öğretmen, program, hedef ve içerik üzerinde yoğunlaşırken hepsinde ortak olan nokta ise, yerli ve evrensel boyutlu bir bakış açısı, millî ve manevî değerlere dayalı bir eğitim felsefesidir.
Eğitimin amacı ona göre, kişilik terbiyesidir. O, “milli mektep” derken de, “millet maarifi”, “kültür dersleri” derken de, “din ve ahlak eğitimi” derken de kişiliğin eğitimini hedefler. Bilim, teknoloji, meslek eğitimi gibi eğitimin bütün tarzları, ancak şahsiyetin üzerinde değer kazanacak, bir değer haline gelebilecektir. Topçu’nun maarifteki temel hedefi, kabuğu öze, maddeyi ruha, şekli içeriğe, niceliği niteliğe, taklidi özgün olana, ezberi yeniden üretime tercih edenlere karşı olmuştur.
***
Topçu, eğitimi, zihniyeti ve kimliği inşa eden, kişide düşünme ve algılama biçimi oluşturan, karakteri şekillendiren, millî ve manevî değerleri kazandıran bir insan olma sanatı olarak görür. Erdemli toplumu, kâmil insanı oluşturabilmek için ilk önce eğitimden başlamak gerekir. Bu eğitim sistemini de “milli mektep” olarak adlandırır. Toplumu oluşturan, millet ruhunu meydana getiren, şahsiyeti kuran, bu eğitim biçimidir. Bu sebeple öncelikli olarak düşünce, değer ve ideal planından başlanması gerektiğini düşünür.
***
Türkiye genelinde 2016-2017 eğitim öğretim yılında ilk defa destek alacak öğrenci sayısı 75.000’e çıkmış.
Bütün eğitim kurumlarında anaokulu (Sübyan Mektebi)ndan üniversitesine (Medrese) varıncaya kadar ilk yapılacak ders ise; “15 Temmuz ve Demokrasi” olarak tesbit edilmiş. Madem öz eleştiri yapacağız o zaman Nureddin Topçu’yu dinleyerek işe başlayalım:
“İslâm kültürü, eleştiri yoksunluğu nedeniyle eski metinleri tekrarlayan, nakleden ezberci bir sisteme doğru düşüşe geçmiş, yaratıcı ve üretici tutumdan yoksun bir şekilde felsefenin anavatanı olan hür düşünceden de giderek uzaklaşmıştır. Bu durum beraberinde otoriteye bağlılığı esas kabul eden, ezberci ve nakilci bir sistem getirmiştir. Üretim yoktur, yorumlama yoktur, yalnız kuru bir tekrar vardır.”
Topçu, maarif dâvasında ders, öğrenci, öğretmen ve öğretim üzerinde uzun uzadıya durur. Bu konulara ilişkin görüşlerini maddeler halinde açıklar. Dersin öncelikli amacı, ona göre hakikattir, pratik yarar değildir.
Nurettin Topçu’ya göre hakikat, pratik fayda ile sınırlanmamalı, derslerin içeriği ilkokulda kalbin, lisede aklın terbiyesi olarak programlanmalıdır. Üniversite ise uzmanlaşmaya yönelik bir eğitim yuvasıdır. Kalp eğitiminde dinin, akıl eğitiminde Doğu ve Batı kültürlerinde ortaya çıkan felsefi ve bilimsel birikimin öğrenciye kazandırılması esastır. Zira akıl, millî değil, evrensel bir nitelik gösterir, bir milletin sınırlarını aşar. Liselerde mesleki ayrımlar, üniversiteye yönelik ayrımlar oluşturulmalı, yönlendirmeli eğitim yapılmalıdır. Öğrencinin içindeki iyilik duygusunu ortaya çıkarmak, bir enerji oluşturmak için, hem ilkokulda hem de lisede derse müzik ile başlanması gerektiğini düşünür. Ahlâkî terbiye de mûsikî ile başlamalıdır ona göre.
BATI MEDENİYETİ VE BİZ
Batı medeniyetinin bir teknik kavramlar bütünü olarak ön plana çıkması karşısında Topçu, bu durumu şu sözlerle yorumlar:
“Bize gelince, bin iki yüz yıldan beri tasavvufla yan yana gelişen hukuk ve kelam ilimleri İslam dünyasının kültürünü teşkil ediyordu. Onuncu asırda kurulan Bağdat külliyesinde evrensel bir değere ulaştırılan İslam Maarifi, on ikinci yüzyılda içtihat kapısının kapatılmasıyla ruhi feyzini kaybederek Aristo mantığının kısır çerçevesi içinde bunaldı. O zamandan beri medrese, İslam kültürünün özünü kaybetmiş olarak kıyas mantığının kelime tekrarı içinde bocalıyordu. Daha on ikinci asırda İslam düşüncesinden kovulan felsefe ile beraber sosyal düşüncenin temeli olan tarih şuuru ve sanatta esas olan hayal gücünün yaratıcı aşkı, medresenin tanımadığı, hatta suçladığı değerler halini aldı” bu durum, Topçu’ya göre, eğitimdeki çöküşün, kültürdeki yozlaşmanın temelini oluşturur. Medreseden felsefe, eleştirel ve özgür düşünce çıkınca geriye, tekrarcı ve nakilci, verimsiz ve ürünsüz bir kısır döngü kalmıştır.
***
Eğitimin “öncelikli olarak düşünce, değer ve ideal planından başlanması” gerektiğine inanan Nurettin Topçu’ya daha fazla kulak vermek isterdim.
15 Temmuz’da yaşadıklarımız, bu ülkenin öncelikli sorunlarının başında ahlâkî eğitim eksikliğinin geldiğini bize gösterdi. Okullarımızda iyi bir eğitim veremediğimizden dolayıdır ki bu eğitim sistemi 200 seneden beri hain, kendi halkına yabancı zümreler yetiştiriyor. Böyle bir ülke dünyanın neresinde görülür bilmiyorum. Ama üç kıtayı birleştiren Türkiye işte böyle bir ülke.
***
Eğitimini, boyundan büyük işlere karışarak devlet içerisinde paralel devlet yapılanması yapan hainlere ve kültürünü de, Amerika’ya teslim eden bir anlayışı ve zihniyeti terk ettiğimiz zaman adam olacağımıza inanıyorum.
Eğitim sistemimiz İsrailiyat ve Amerikan sisteminden behemehâl uzaklaştırılarak millî ve yerli bir kalıba oturtulmalıdır.
AZİZİM DİYOR Kİ…
Öğretmen açığı ve derslik gibi sorunlarla başlayan yeni eğitim ve öğretim yılı ülkemize, şehrimize, milletimize ve insanımıza hayırlı olsun.
Suçsuz yere açığa alınarak gözyaşları hiç eksik olmayan öğretmenlerimize yapılan haksızlıklar da bu öğretim başlangıcıyla son bulsun.