‘Eğitimde neyi eksik yapıyoruz’ sorusu yerine ‘Eğitimde neyi tam yapıyoruz’ sorusunu sormanın daha doğru olacağını düşünüyorum.
Eğitim sistemimiz hala bir arayış içerisinde ve sürekli ülke gündemini meşgul etmektedir.
Yaklaşık 35 yıldır sistemin içerisinde bir eğitimci olarak çok hükümet çok Milli Eğitim Bakanı görmeme rağmen eğitim sistemimiz bir temele oturtulamadı ve sürekli tartışılmaktadır.
-O zaman eğitim sistemimizin temel sorunu nedir?
Bir eğitimci çıkarda eğitim sistemimizin temel sorunu “sistemsizlik” derse hiçte haksız sayılmaz.
Hani, ‘en kötü sistem sistemsizlikten iyidir’ diye bir söz vardır ya bu eğitimimiz içinde geçerlidir.
Gelin şimdi hep beraber sistemimizi kısaca irdeleyelim:
Öncelikle Milli Eğitim sistemimizin en temel sorunu milli olamamasıdır.
Milli olamayan hiçbir sistem öğrencilere evrensel değerlerin kazandırılmasında da kesinlikle sorun yaşar.
Çünkü, kendisine faydası olmayan bir bireyin çevresine daha da önemlisi insanlığa faydası düşünülemez.
Onun için devletler eğitim sistemini oluştururken milli ve manevi değerlerinin çocuklarına kazandırılmasını öncelikli amaç olarak benimsemişlerdir.
Türk Milli Eğitiminin Genel Amaçlarında da “….Türk Milleti’nin millî, ahlâkî, insanî, manevî ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan yurttaşlar olarak yetiştirmek,” birinci sırada yer almaktadır.
-Milli eğitim sistemimiz değerlerimizin aktarılmasında ne derece etkili?
-Toplum olarak yaşadığımız bunalımlar sistemin amaçlarına uygun olarak işlemediğini bütün çıplaklığıyla ortaya koymuyor mu?
-Okullarımız sınavlara hazırlama merkezleri olarak çalışmasına rağmen derslerdeki başarı düzeyimiz niye hep düşük?
-Yüksek Öğretim Sınavlarında matematik ortalamamız kaç?
Bu kadar matematik dersi üzerinde durmamıza rağmen ortalamaları söylemeye utanıyorum!
Kim suçlu kim değil, onun üzerinde durmuyorum; çünkü, belli oranlarda hepimiz suçluyuz!
Müstemleke ülkelerde bile haftalık yabancı dil dersi saati bu kadar olmamasına rağmen dil öğreniminde özel okullar hariç çok düşük yüzdeler düzeyindeyiz.
Bir eğitimci olarak bu kadar yabancıl dil dersinin okullarımızda olmasına şiddetle karşıyım.
Kendi dilini yazma ve konuşmasını öğrenemeyen bir millete bu kadar yabancı dil özellikle de İngilizce öğretimi bir dayatmadır!
Bir imam hatip ortaokulumuzun duvarında “bu okulda İngilizce dil programı uygulanmaktadır “ yazılı koskocaman bir levha asıldığını gördüm.
İmam hatiplere de öğrenci çekmek için İngiliz dili kullanılmaktadır.
Dil öğretimi için bu kadar saat eğitime gerek yok, haftada bir saat yeterde artar.
Esas olan, dili öğrenecek kişinin dil öğrenmeye ihtiyaç duyması olup ihtiyacı olanlar kısa sürede kendilerine yetecek kadar dil öğrenmektedirler.
Bir ülkenin üretiminin motorize gücü konumunda olan meslek eğitiminde de büyük sıkıntılar yaşamaktayız.
Cumhuriyet dönemi tüm Milli Eğitim Şuaralarında mesleki eğitimin geliştirilmesine yönelik kararlar bulunmasına rağmen mesleki eğitim sürekli geriye gitmiştir.
Bazı meslek okullarımız dışında liseye geçiş sınavında üst düzey başarılı öğrencilerimiz meslek liselerini tercih etmiyorlar.
Mesleki eğitim çok çok önemli olup toplumun tüm ilgili kesimleri bu konu üzerinde ciddiyetle durmalıdırlar.
Eğitim sistemimizin her tarafından sorun fışkırdığı için bilmem ki hangisi üzerinde durayım.
-Üniversiteler başlı başına bir sorun değil mi?
Aslında en büyük sorun zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarılmasıdır.
Bir de 3 ve 4 yaş öğrencilerin okul öncesi eğitime kazandırma çalışmaları var ki buda başlı başına bir sorun.
Zorunlu olmadığı müddetçe 3 ve 4 yaş çocukları annelerinin eğitimi altında kalmalıdır.
Anne baba çalışan ailelerin çocuklarının küçük yaştan itibaren kreşlere verilmesinin çocuk açısından ileride birçok sıkıntılara yol açacağı dikkate alınmalıdır.
Ayrıca, eğitimde hayati derecede öneme sahip olan teftiş sistemi de tartışmaların odağında olup en kısa zamanda sağlıklı bir temele oturtulmalıdır.
Teftiş sisteminin yaşadığı sorunlarıile ilgili ileride ayrıntılı bir yazı yazmaya çalışacağım.