Maksadım toplumu kategorize ederek ayrıştırmak değil; Müslümanlara bulundukları yerin inanç ve itikadına uygun olarak hareket etmelerini hatırlatmaktır.
Çünkü, insan kendini bir yerde konumlandırıyorsa o yerin ne olduğunu bilmesi gerekir.
Ülkemiz insanının kahir ekseriyeti kendisini “sünni” olarak ifade etse de ehli sünnet vel cemaatin ne olduğunu bilmediği gibi bilmediğini de bilmez, öğrenmek için de dert edinmez!
Oysa ki, ehli sünnet bilinç hem insanımız hem ülkemiz hem de bölgemiz hatta tüm İslam coğrafyası için hayati derecede önemlidir.
Bu bilinç ne kadar canlı tutulursa o derece güçlü olacağımıza inanıyorum.
Maalesef, bu bilinçten oldukça uzağız.
Ülkemiz üzerindeki oynanan emperyalist oyunların hedefinde bu bilincin zayıflatılması olduğu unutulmamalı!
Çünkü, ehli sünnet vel cemaat bizim birleşme noktamızdır. Birlik beraberlik içinde olmanın tek adresi ehli sünnet vel cemaat iman ve itikadıdır.
Ehli sünnet vel cemaat, Peygamberimiz(S.A.V.)’in sünnetine, ashabının ve onların yollarını izleyenlerin sünnetine; itikat, söz ve amel hususlarında sımsıkı sarılanlar ile bu şekilde dosdoğru tabi olup bid’adlerden uzak durmadır.
Peygamber Efendimiz (S.A.V.)’in Hadis-i Şeriflerinden anlaşılacağı üzere ehli sünnetin içinde olanlar kurtulacak dışında olanların ise sonları felaket olacaktır.
Efendimiz(sav);
"Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacak, bunların içinden bir fırkası ehl-i necat olacaktır" buyurmuştur.
Sahabe Efendilerimizin Fırka-ı Naciye'den sormaları üzerine Efendimiz(S.A.V.): "Benim yürüdüğüm yola ve bu yolda beni takip eden ashabımın yoluna uyanlardır." diye tarif etmiştir.
İşte “Ehli Sünnet vel Cemaat" budur.
Birçok Ayet-i Kerime’de bu yolun Hz. Peygamberimiz(S.A.V.)’in yolu olduğuna işaret edilmiştir:
"Ey İnananlar, and olsun ki, sizin için Allah'a ve Ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok anan kimseler için Allah'ın Resulü en güzel örnektir" (el-Ahzâb, 33/21).
"... Peygamber size ne verirse onu alın, sizi neden menederse ondan geri durun; Allah'tan sakının, doğrusu Allah'ın cezalandırması çetindir" (el-Haşr, 59/7).
"Ey Muhammed! De ki, Allah'ı seviyorsanız bana uyun, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah affeder ve merhamet eder" (Âl-i İmrân, 3/31)
Ehli sünnet vel cemaat mensubu olan bir kişinin sünneti kabul etmemesi ve Ashab-ı Kiramın hangisi olursa olsun saygısız söz ve davranış içerisinde olması düşünülemez.
Yukarıda her ne kadar ülkemiz Müslümanlarının kahir ekseriyeti ehli sünnet desek de İslam düşmanlarının kullandığı hoca tiplemeli adamlar vasıtasıyla planlı ve programlı sünnet inkarcılığı yapılarak bu oran düşürülmektedir.
Eshab-ı Kiram Efendilerimizin büyüklerine bile saygı sınırlarını aşan söz ve davranışlar içinde olunduğuna şahit olmaktayız.
Bu faaliyetlerin etkisinde kalan kişi sayısı tahminimizin üzerindedir. Sıradan insanlar bile herhangi bir hükümle ilgili “Kur’anda var mı” sorusunu soruyorlar.
Güya, sünnette varsa kabul etmeyecekler. Yani, Peygamber Efendimiz(S.A.V.)’in hüküm verici olduğunu kabul etmiyorlar.
Çünkü, Kuran-ı Kerim’i kendi istedikleri gibi yorumlayıp tahrif etmenin önündeki en büyük engel Peygamber Efendimiz(S.A.V.)’in sünnetini devre dışı bırakmaktır.
İslam düşmanları sünnetler üzerinde şüphe uyandırıp herkesin kendi kafasına göre keyfi yorum yaparak İslam’ı kendi dinlerine benzetmeyi amaçlamaktadırlar.
Allah(C.C), Efendimiz(S.A.V.)’e Kuran-ı Kerim’in ayetlerini açıklama yetkisini verdiği gibi, aynı şekilde Kuran-ı Kerim’de olmayan hususlarda hüküm koyma yetkisini de vermiştir.
“Allah ve Resûlü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Resulüne karşı gelirse apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.”(Ahzab-36)
“Kendilerine Kitap verilenlerden Allah'a ve ahiret gününe inanmayan, Allah ve Resulünün haram kıldığını haram saymayan ve hak dini kendine din edinmeyen kimselerle, küçülerek elleriyle cizye verinceye kadar savaşın.”(Tevbe-29)
Aslında bir Müslümanın Efendimiz(S.A.V.)’in hüküm koyma yetkisinin olup olmadığını sorgulaması bile abesle iştigal olur; ancak, Müslümanların çoğu bu bilinçten uzak!
Onun için Ehli Sünnet Vel Cemaat bilincin yeniden canlandırılması için azami gayret etmeliyiz.
İnanın, bunun ihmale gelecek bir tarafı yok; çünkü, kendimiz, ülkemiz, bölgemiz ve tüm İslam coğrafyasının selameti ehli sünnet vel cemaat şuurla sağlanabilir.