Ekim umuda açılan pencere

Erol Sunat

Ekim ayı aylar öncesinden müjde ayı gibi anlatıldı. Üzerine hayaller kuruldu. Dertlere derman olacak bir ay beklentisi Ekim ayının iple çekilmesine neden oldu. Kim ne söylerse söylesin Ekim ayı hâiâ o noktada. Meclisten, Bakanlar Kurulundan müjdeli bir haber çıkmasını bekleyenler ise pek çok. Bu umut Ekim ayının sonuna kadar hız kesmeden devam edecek…Böyle olunca da, Ekim ayı bu beklentiler eşliğinde öyle bir giriş yaptı ki…

Yağmurla karışık…

Selle karışık…

Ve tabi ki zamla karışık…

Ekim başında Meclis açıldığında diye başlayan umut vaat eden cümlelerle, haberlerle, vaatlerle beklendi Ekim.

Sayılı gün çabuk geçermiş…

Sonunda Ekim geldi, Meclis açıldı…

O gün, bugün, şu gün diye günler sayılmaya başlandı bile…

Ekim ayının umuda dönüştürülmesi Meclis tatile girdiğinde başlamıştı.

Her şey Ekim ayına ötelenmişti…

Umuda açılan pencere oldu Ekim.

Oldu olmasına da…

Nasıl çözülecek bu beklentiler? Nasıl hakkından gelinecek bu enflasyonun? Nasıl önüne geçilecek zamların ve fahiş fiyat artışlarının? Ne cevap verilecek emekliye?

Üstelik, ocak ayına kadar uzun mu uzun üç koca ay var varken…

*****

Kira asgari ücretten fazla olursa ne olur?

Kıyamet kopar!

İşte o kıyamet ahlarla birlikte koptu…

Kıyamet koparken ipler koptu, bağlar koptu, iyi niyet koptu, halden anlama koptu, güven yerle bir oldu.

Ve geldik Ekim ayına…

Ekim ayı bu denli büyük bir ağırlığı kaldırabilir mi?

Kış kapıda…

Soğuklar, ayaz, kar-boran eli kulağında…

Doğalgaz, odun-kömür gulyabani gibiler…

Kira, enflasyon canavarını solladı, kira canavarı olarak çöktü emeklinin ve cümle kira artışları karşısında dağılan, savrulan ve paramparça olan insanların boğazına…

Evsizleri, barksızları nereye gideceğini şaşıranları yok mu bir duyan? Yok mu bir gören?

Ve biz ne ara bu kadar insafsız…Ne ara bu kadar vicdansız…Ne ara bu kadar merhametsiz…Ne ara bu kadar açgözlü ve acımasız olduk…

Ekim ayı dert küpüne dönüşen insanımızın dertlerini ve sıkıntılarını çözebilecek mi?

Ya her şeyi Ekim ayına öteleyen siyasilerimiz! Doğrusu merak ediyoruz, bundan sonra ne diyeceksiniz?

*****

TÜİK rakamlarını açıkladı; Aylık enflasyon bir önceki aya göre yüzde 4,75 yıllık enflasyon ise yüzde 61,53…

İnsanlar yangın var diye bağırıyor. Yanıyoruz, kavruluyoruz, hiçbir şeye yetişemiyoruz diye feryadı figanda…Rakamlar doğruları söylemekten imtina etmeye devam…

Ekim ayı geldi gelmesine de... Özellikle 2 Ekim zamlı etiketlerin resmi geçidine ve şovuna dönüştü.

Koskoca gün, etiket değiştirmeye yetmedi…

Marketler birçok ürüne yüzde 25 civarı “hoş geldin Ekim zammı” yapıp geçtiler.

Bu fiyatlara aylığı 7.500 lira ve civarında olanlar yetişebilir mi? Bakar mı geçer, beddua edip mi geçer, ağlar mı geçer?

Bu insanların hakkını nasıl ödeyeceksiniz?

Yine de düzelir mi, olur mu bir şeyler, rahatlar mıyız, nefes alır mıyız, ocak ayına varır mıyız diyorlar.

İnanın ne Kahiniz ne Müneccim…

Yoksulluğun ve açlığın çözümünü ne medyumlar bilebilir… Ne altıncı hissi kuvvetli olanlar… Ne yıldızlara bakanlar…Ne tarot kartları açanlar… Ne kahve falında gördüklerini söyleyenler…

“Abrakadabra” deseniz boş…“Hokus pokus” deseniz de bir yere varacak gibi değil…

*****

29 Ekim Türkiye Cumhuriyeti’nin yüzüncü yıl dönümü…

Siyasilerimiz, basınımız, yüzüncü yılı beklentiye dönüştürdü.

Ekim’de zam olur mu? Ya ara zam gibi bir şey? Olur mu olmaz mı bekleyip göreceğiz.

29 Ekim’de bir defaya mahsus dillerde geze geze yorulan verileceğine inanılan, kesin sanılan, öyle umulan beş bin lira Ekim ayını iple çektirmişti.

Ne var elimizde? Daha çok zam…Daha çok imkânsızlık…Daha çok çaresizlik. Daha çok yalnızlık…Daha çok yoksulluk…Daha çok açlık…Daha çok fakirlik…

Nereye varacak bu işin sonu?

Hikâye çok…Tevatür aramadığınız kadar…Rivayet yalanla kol kola tur atıyor cadde ve sokaklarda…

“-ecek” ve –“acak” sofralarda, salonlarda, kürsülerde, meydanlarda ve tabi ki ekranlarda…

Sorunun cevabını kim bilir?

Ekim bilir diyorlar…O bilmezse Kasım bilir…O da bilmezse iş aralık ayına kalır…

Ocak ayına erişildiğinde sular durulur…

Laf yorulur…

Zam tahtına iyiden iyiye kurulur…

Biz ahali ise iki çift tatlı lafla tam on ikiden vurulur!

Her şeye rağmen, emeklilerimizin bir bölümü Ekim ayından öylesine umutlular ki, kelimeler ve cümleler kifayetsiz kalıyor. Çıkmadık candan umut kesilmez der gibiler.

*****

Ekim onuncu ay…Ayın henüz başı…Maaşlara zam yapılmasına en az üç ay var….

Çarşı-Pazar zam yapmaya doyamadı. Marketler zam üstüne zam yapma işini pek sevdiler.

Etiketlere dokunmaktan kendini alamayanlar tetikteler…

Efendim zamlar için bahane mi yok? Yağmur yağdı bahane, hava açtı bahane, az bulutlu bahane, çok bulutlu bahane, kapalı bahane, daha kar yağmadı lafı dahi bahane…

Bizim durumumuz nasıl mı?

İç güveysinden hallice derdik demesine de değil…

Emekliler hayattan tahliye olmamızı mı bekliyorsunuz diyorlar ya hani…

Haksız değiller…

Her gün kendi ifadeleriyle hayattan tahliye olan emsallerini, yakınlarını ve sevdiklerini toprağa veriyorlar…

Mevsim hazan mevsimi…Yaprak dökümü zamanı…

Ekim neyin habercisi?

Tahliyelerin diyen emekliler sukutu hayale uğrayanların psikolojisi içindeler.

Çünkü, emeklilerimizin morali madden ve manen fena bozuk…

Yine de umuda açılan pencere Ekim. Ardına kadar açık olsun, açık kalsın inşallah.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.