Evden çıktım, hedefime ara sokakların birinde yürüyerek gidiyorum. Yeni binalarla çevrili sokak eski evlerden kalan yıkıntıları arasında, harap halde. Dalmışım. 10 sene önceki bu ve bunun gibi sokakların çevresinde yer alan yüksek duvarlarla çevrili, 1-2 katlı, bahçelerinde çeşitli meyve ve sebzeler kokan kerpiç evler ve mahalleliler geliyor aklıma.
Moloz yığınlarıyla kaplı bu sokağın başında bisikletinin direksiyonunu iki eliyle kavramış halde yavaş adımlarla bana doğru gelen bir adam dikkatimi çekiyor. Bu arada sağa sola bakmayı da ihmal etmiyor. Direksiyonun iki tarafında plastik poşetler ve içinde ekmekleri fark ediyorum. Bu durum, gençliğimde, fırınlarda kalan bayat ekmekleri ucuza alan ve ailesini geçindiren bazı insanları getiriyor aklıma.
Merakımı gidermem, ancak bu mahzun bakışlı adamı da incitmemem lazım. Bana 2-3 metre kala eğilip birkaç parça ekmek daha alıyor. Ufak tefek bir adam. Bisikletinin direksiyonda asılı poşetler temiz denecek ekmek parçalarıyla dolu. Artık durduruyor ve selamlayarak konuşmaya başlıyoruz.
-Hayırdır, ne yapacaksın bunca ekmeği, yenilmez, içilmez, sağlıklı da olmaz.
-Gördüğün gibi sokaklardan topluyorum, o kadar da çok ki.
-Bir fabrika sahibi tanıdığımın köpekleri ve inekleri için topluyorum.
-hah, o zaman iyi, tebrik ve teşekkür ederim.
Merakım gitmedi, lafı uzatıyorum ve özel hayatına giriyorum. Adı Mustafa, Sillenin bir köyünden. Sille eskiden çok önemli bir yerdi diyor. 72 yaşında. 15 sene önce eşini yitirmiş. Yedi çocukları olmuş. Altısı evden uçmuş. 46 yaşındaki şizofren kızı ile yaşıyor. Derler ya içim parçalanıyor. Bunca çileye rağmen yüzü gülüyor, emekli, geçimi iyi, yüzü gülüyor. Şizofren kızı merak ediyorum.
-Şizofren ama zarar vermiyor. Sigarasını verdin mi rahatlıyor, aramız iyi, iyi ki o var. Bu ekmekleri de ona sigara almak için topluyorum. Kendim emekliyim, maaşım bana yetiyor. Bunlardan aldığım para ile kızıma sigara alıyorum. İyi ki o var, yalnız başıma ben ne yapardım. 10 yıl önce bir hanımla evlendim ama kadın paracı çıktı, beni soymaya kalktı, ayrıldık. Bir daha da evlenmeye cesaret edemedim. Rahmetli hanım ile aynı köydendik. Geçim sıkıntıları çektik ama vatana da 6 asker yetiştirdik. Şu teslimiyet, şu şükür, şu sabır ve kanaat.
Ekmeklerden gelirin nedir, günde ne kadar topluyorsun sorusuna;
-Günde 5-6 saat bisikletimle yol alarak büyük bir torba topluyorum. 30-35 kg kadar oluyor. Bunu sanayiciye verip günde 12.5 TL alıyorum”. Az değil mi sorusuna; “az ama para için yapmıyorum. Bu beni manen de rahatlatıyor, sıkıntımı alıyor, hem de hayırlı bir iş yapıyorum” diyor.
Sanayici kardeşim, bu iyi niyetli adama hiç değilse günde 25-30 TL verip hiç değilse moral olacağını tavsiye ederken; böyle hayırlı bir iş yapanları tebrik, açız diye ajitasyon yapılan bir ülkede gıdanın 1/3 ünü israf edenlere de nankör demekten başka yapacak bir şey yok.
Üretimin, israfın değerini bilenlere selam olsun.