Ekmek, zammı hak ediyor mu?

Rasim Atalay

2022 yılının sonuna doğru hızla ilerliyoruz…

Kasım ayından 7 günü aldık bile…

Yeni yıl, birçok şeye gebe…

Artan enflasyonla birlikte alım gücü düşen vatandaşın gözü, kulağı, asgari ücrete, memur maaşlarına ve emeklilere yapılacak zamlarda…

Diğer yandan 2023 yılı Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluşunun 100. yılı…

2023 yılının başında emeklilikte yaşa takılanların (EYT) durumu netleşecek, hangi şartlarda nasıl emekli olacakları üzerine yürütülen çalışmalar son bulmuş ve açıklaması yapılmış olacak. Yine aynı dönemde işçilerin kadro sorununa ilişkin de önemli bir adım atılmış, kadro almayı bekleyen yüz binlerce kişi için yeni bir yol açılmış olacak.

2023 yılının Mart ayı TOGG’un Türkiye yollarında kendini göstereceği, dünyaya arz olacağı bir dönemin başlangıcı olacak.

Bir de seçim var 2023 yılında. Tam olarak tarihi kestirilemese de Mayıs ayının sonu ya da Haziran ayının başı itibariyle Türkiye, Başkanını ve milletvekillerini seçmek üzere sandık başına gidecek.

Ama bunların hiçbiri, bugün ekmeğe yapılan zammın ve belki de bundan sonra yapılacak olan zamların önüne geçemeyecek.

Çünkü ekmek başkadır…

El üstünde tutulur, baş tacı edilir. En büyük nimetlerden biridir.

Kimse ekmeğiyle oynatmaz.

Esnafın dükkan kapısı ekmek kapısı, dükkanı ekmek teknesidir.

Ekmek yemeden birçok insan doyduğunu dahi hissetmez.

Eti bile ekmekle harmanlarız da etliekmek yapar yeriz. Ekmeksiz etin tadını tam alamadığımız, ekmekle bütünleştirince gerçek lezzetine ulaştığımız bir gerçektir.

O ekmek ki, toprağa serpilen tohumla başlar onun serüveni. El emeği, göz nuru, binbir emek vardır ekmekte… Topraktan alır tadını, emekten alır bereketini…

Bu kadar kıymetli bir nimet olmasına rağmen, kıymetsizleştirir insanoğlu onu. Kendi içinde ikilem yaşar ekmek söz konusu olduğunda. Ekmeğine bu kadar sadık, bu kadar düşkün olan bu millet, konu onu israf etmeye geldiğinde ne yazık ki ona verilen bütün değerler, yapılan bütün güzellemeler bir kenara konuverir.

Şu güzelim şehirde her gün milyonlarca ekmek üretilir, üretilenin bir kısmı tüketilir, bir kısmı da net bir şekilde israf edilir.

Çöp kovalarının yanı bayatlamış, kurumuş, bir kısmı küflenmiş çeşit çeşit ekmek doludur. Ama yine de ekmek fırınlarının önünde özellikle akşam saatlerinde fırından ilk çıkanı, en iyi kızaranı, en sıcak olanı alma telaşı yaşanır.

Ekmek, tüketim ve israf üçgeninden baktığımda kimse kusura bakmasın, kızmasın ama böylesi kıymetli bir nimeti hunharca israf edebiliyorsak, kolay ulaştığımız bu güzel nimeti tüketmeden terk edip çöpe atabiliyorsak, ekmek zammı hak ediyor demektir.

Toplumun genelinde bir şey pahalıyla değerli, ucuz ve kolay ulaşılabilirse kıymetsiz algısı var ne yazık ki.

Ekmeğe baktığımız zaman, 2022 yılının başında bir tanesi 1,25 lirayken bugün 4 liraya kadar yükseldi. Yükselsin, daha da artsın. Gerekirse, 5-6-10 TL olsun. Aldığımız her bir ekmeğin en azından maddi olarak da kıymetli bir hale büründüğünü görelim de yediğimiz önümüzde yemediğimiz arkamızda mantığından vazgeçebilelim.

Ekmeğin zammı hak edip etmediği konusuna bir de üreticilerin ortaya koydukları ürün bazında bakmak lazım aslında. Burayı da ıskalamamak gerektiğini düşünüyorum.

Ekmeğimiz ne kadar kaliteli?

Her türlü güzellemeyi yapıp, karnımız doyduktan sonra gözümüzün görmediği ekmeğimizin kalitesi konusunda da büyü tereddütlerimiz var. Konya’da ekmeğin kalitesiyle ilgili bir sıkıntı olduğunu bugün hemen herkes bilir ve söyler.

Türkiye’nin buğday ve un ambarında ne hikmetse ekmeğimiz gerçekten çok kalitesiz. Nimeti kötülemek değil mesele. Rabbim sofralarımızdan eksik etmesin de üreticilerimizin de bu anlamda biraz daha nitelik arayışında olmasına ihtiyaç var.

Türkiye’nin neresine giderseniz gidin, tazeliği de önemli değil, ekmekten bir lokma ağzınıza attığınız zaman, buram buram lezzet geliyor ağzınıza.

Sorarım size, Konya’da bu tür ekmek üretebilen bir yer var mı?

Geleneksel usullerle, geleneksel Konya tandır ekmeğini üreten ve üretirken de işinin hakkını verenleri hariç tutuyorum.

Hele ekmek biraz da bayatladıysa vay halinize. Daha koparırken, kayış gibi süner de süner. Ağzınıza alırsınız sakız gibi gevmekten yorulursunuz. Ne katıyorsunuz şu mübarek nimetin içine de bu hale geliyor, anlamış değiliz.

O yüzden ekmeğe zam yapın, eyvallah. Ama hakkını da verin.

Hem ekmeğin hakkını, hem de yaptığınız işin hakkını…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.