Olağanüstü zamanlar olağanüstü fırsatlar doğurur. Son günlerde yaşananlar bunun en güzel örneği.
Kader ve rızık dengemizi kendimiz bilemeyiz. Pazartesi günü akşam saatlerinde 100 bin doları yani 1,8 milyon lirası olan kişinin cebindeki para ertesi gün 1,1 milyona kadar geriledi.
Yani aslında mal da mülk de bizim değil. Bunun en güzel örneği bu.
Ne kahretmek lazım ne de çok sevinmek.
Dün Konya sokaklarında gezerken döviz bürolarındaki hareketliliğe şahit olduk. Döviz bozan alandan daha çoktu. Bürolar sistemlerini kapatmış manuel fiyatlama yapıyordu.
Pazartesi günü kuyruğa girerek 20 liraya yakın bir bedelden Euro alan bir kişi ‘devletimiz var olsun, evet şahsi olarak zarardayız ama devletimiz daha iyi olacaksa biz razıyız’ diyordu.
Kimse salak değil. Hiç kimse boşu boşuna emek emek kazandığını sokağa atmaz. Bu doğru. Lakin ortada banka sistemi çökmüş, kamu maliyesi bitmiş, sokaklarında eşkıyaların gezdiği bir memleketi hangimiz ister?
Vatandaşlarımız umutlu, hangi renkten olursa olsun siyasetin sorunları çözeceğine inanıyor.
Hele hele bundan sonra düşmez 25’i bulur denilen doların 18’den 11 liraları görmesi en umutsuz kişiye bile moral oldu. Demek ki isteyince olabileceğine inandı insanlar. Pazartesi gecesi belki de ileride ekonomi tarihi kitaplarına girecek bir şeyler yaşandı. Ve tıpkı Davos’ta olduğu gibi ‘one minute’ diyen biri vardı ekranlarda. Gururlandık.
Kuşkusuz Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı o enfes konuşma %100 etkili oldu. ‘Sizi seviyoruz’ demesi bile bambaşka duygular oluşturdu.
Çözümsüzlük sarmalında boğuşan, yokuş aşağı giden bir araç misali olmadığımızı anladı vatandaşlar.
Bunlar elbette iyi gelişmeler.
Evet, Erdoğan önderliğinde gerçekten yeni bir model deneniyor. Kulislerden tıpkı dünkü hamlede olduğu gibi 2 ayrı paketin daha çalışıldığını, piyasaları rahatlatmak ve kur istikrarını sağlamak adına bunların da açıklanacağını öğrendik. Anlaşılan o ki kur daha da düşecek.
ZAMLARI GERİ ALMAYANLARA GEREKEN YAPILMALI
Vatandaşlar olarak en büyük arzumuz dolar çıkarken zam yapıp dolar düştüğünde indirmeyen ‘vicdansızların’ bir an evvel afişe edilmesi ve gereken dersin verilmesidir.
Stokçulukla ilgili geçtiğimiz günlerde konuşmuştuk. Aynı şekilde halkın sinir uçları ile oynayan menfaatleri uğruna piyasayı baltalayan özellikle büyük ölçekli firmaların tespit süreci hızlandırılmalı.
Neden hızlandırılmalı diyorum?
Zira bürokrasi bu anlamda Cumhurbaşkanı’nın hızına ayak uydurmuyor.
Bakanlar bir yandan çırpınsa da devlet için onlarca yıllık köhne bir bürokrasi sistemi var. Özellikle bazı bakanlıklarda bu kendini daha çok hissettiriyor. Onlarca örnek verebileceğimiz bir konu bu.
Bakın dün akaryakıtlara yapılan zamlar işleme konulmadı. Bugün yüklü miktarda indirim olacak. Aynı buradaki sistemde olduğu gibi halkın cebine dokunan her üründe denetimler artırılmalı. Ve manipüle etmekle uğraşanlara gereken cezalar verilmeli. Emin olun millet daha çok arkanızda durur.
‘İHRACAT YAPMAK LAZIM’
Bugünlerde ticarete kafası basan kiminle bir araya gelsek yurt dışında iş yapmaktan söz ediyor. Aslında devlet yeni modelle imkânı olanları buna yönlendiriyor diyebiliriz.
Maalesef Konya sanayimizde bile on binlerce firmadan sadece birkaç bini dış ticaret ile uğraşıyor. Sadece üretici olanlardan bahsetmiyorum. Üretici zaten dışarıya satmalı. Ama bir de aracı kuruluşlar var. Bunlar daha da yaygınlaşırsa döviz ile para kazanmanın tadını alan müteşebbislerimiz diyar diyar gezmeye koyulacak. Sadece üreticiler değil aracılar da para kazanarak daha çok ürün satacak. Hem üretim hem de ihracat artacak. Aslında ticaretten anlayan herkesin önünde ciddi fırsatlar duruyor. Hiç öyle ‘biz yapamayız’ demeyin. İlla dil bilmeye gerek yok. Birçok aracı kurum var. Ne dersiniz, ülkemizin yeni modeline katkı vermek ve manipülasyonlardan asgari düzeyde etkilenmek adına üzerine düşünmeye değmez mi?