Oyunu bilirsiniz. Kişi sayısından bir tane eksik tabure olur. Tabureler meydana konur. İnsanlar ayaktadır. İşaret verilir. İşaretle birlikte hızlıca bir tabure bulup oturmak zorundadır oyuncular. Geç kalan ayakta kalır. Oyun bu şekilde tekrar eder. Ta ki oyuncular yorulana kadar.
Dünyaya yeni gelmiş bebeğin taburesi var mı, hazır mı bilinmez. Bazıları şanslıdır, yeri çok önceden hazırdır, güzel karşılanır. Bazıları da kendine yer bulmak zorunda kalır. Büyüdükçe ikisi de eşitlenir. Rekabet başlar. Her kes kendine yer edinme, eşitlerinden öne çıkma çabasına girer. İnsan her zaman dünyada eksik tabure olduğuna inanır. Oturabilmek için rekabet etmek zorundadır. Rekabet çoğu zaman da kavgaya, savaşa doğru evrilir.
Oysa ahlak yer kapmak yerine diğerine yer vermeyi önerir. Kadim öğretiler hep böyle söyler. İnsan hep almaya çalışır, nasihatçiler vermeyi öğütler. Alma çabası, biriktirmek, diğerinin önüne geçmek, insanın yaşadığı yeryüzünde kalıcı olduğu zannından dolayıdır.
Verene verildiğini güneşten öğrenmelidir insan. Yaratan Rabbinin adıyla oku ne demektir? O’nunla oku, O’nunla gör, O’nunla düşün, O’nunla gez dolaş.O’nunla bak bakılması gereken her şeye. O kalıcı sen fani.
Geçinmek ancak geçici olduğunu idrak etmekle mümkündür. Anı yaşamak suretiyle, geçmiş ve geleceğin kaydından kurtulmakla ve O’na güvenmekle sulha ulaşabilir insan, hem kendisiyle hem de diğerleriyle.
İnsan her an ölmektedir. Anı yaşar ve andan ölür. Anın ne geçmişi ne de geleceği vardır.
Âlemde bulunan kadın, erkek… Herkes her an can vermede, ölmededir.
Sözlerini de, ölüm zamanı babanın oğula vasiyeti say.
Ve ibret al ,acın… Bu suretle de buğuz,haset ve kin, kökünden sökülüp çıksın.
Yakınlarına onlar ölünce nasıl yüreğin yanarsa o çeşit bak. Mesnevi.6.761-64.
Diğeriyle geçinmeye engel olan buğz, haset, kin ve düşmanlık hisleri nasıl olup ta çıkarılacak içeriden? Hz Mevlana’nın önerisi şöyle: söylediğin her sözü son anında söylenmiş vasiyetin gibi düşünerek söyle. Ölmek üzeresin ve son vasiyetini aktarıyorsun, yani söylediğin her sözü bu hayatta söylediğin son sözlermiş gibi düşünüp konuş. Zor mu? Evet. Nasıl kolay olur? Geçici ve fani olduğunu kendine sık sık hatırlatarak.
Peki sen fanisin de diğerleri kalıcı mı? Hayır. O halde onları da düşünürken ve onlar hakkında karar verirken de sanki ölmüşler de ardından konuşuyormuş gibi düşün. Sen de bilirsin ki ölen birdenbire sevimli olur. Hakkında konuştuğun, gıybetini ettiğin, kin güttüğün, buğz ettiğin ölmüş olsa aynı şeyleri mi söylersin? Yine onunla rekabet eder misin? Yine ona düşmanlık besler misin? Yoksa artık rakip olmaktan çıkmış mıdır?
İyi de öyle bir şey yok. Yaşıyorlar. Neden ölmüş gibi düşüneyim ki?
Gelecek şey gelmiştir onları ölmüş say, sevdiğini ölüyor, ölmüş onu kaybetmişsin bil.
Garezler senin bu çeşit bakışına perde oluyorsa onları yırt, at. Mesnevi.6.765-66.
Böyle yap çünkü böyle yapmak öncelikle senin yararına.
Yapamıyorum, beceremiyorum acizim diyorsan?
Âciz, bir zincirdir. Birisi gelmiş, sana o zinciri takmıştır. Gözünü açıp zinciri takanı görmek gerek.
Ey yaşayış yolunu gösteren ben bir doğandım, ayağım bağlandı, bu neden? diye yalvarıp sızlanmaya koyul. Mesnevi.6.768-69.