Emekçi izlerinin kenti: BEYPAZARI

Hasan Durucan

Yaklaşık 50 bin nüfusa sahip Beypazarı, İç Anadolu Bölgesi’nde yer alan şirin bir Ankara ilçesidir. Ankara’nın 98 kilometre batısında, denizden ortalama 700 metre yüksekliğe sahip. Beypazarı toprakları pek çok eski uygarlıklara ev sahipliği yapmıştır.

İlk yerleşimi işaret eden net bilgiler bulunmamakla birlikte yerleşim yeri olarak kullanılmasının eski çağlara dayandığını gösteren bulgular vardır. Bu yüzden üzerinden değişik hakimiyetler gelip geçen Beypazarı topraklarında biriken tarih farklı kültürlerin izlerini taşır. Beypazarı’nın Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinde deyinmeden geçemediği tarihi önemi, bu farklılıklarla beslenmiştir. Beypazarı topraklarında sırasıyla Hitit, Frig, Roma, Bizans, Anadolu Selçuklu ve Osmanlıların egemen olduğu bilinmektedir. Selçuklular döneminde, İstanbul-Bağdat yolu üzerinde önemli bir ticaret merkezi olmuştur.

Beypazarı, konakları ile meşhurdur. Genellikle iki ya da üç katlı olan konaklar yapılırken işlevsel ve kültürel detaylarla bezenmişlerdir. Bu evler zemin katları taş, üst katları ahşap iskelet içine ahşap veya kerpiç dolgu sistemi kullanılarak inşa edilmiş. Bahçeli evlerin bir özelliği olan ve çantı olarak da bilinen guşgana, tipik Beypazarı evlerinin en üst kısmında bulunan küçük bir bölümdür. Bu bölüm inşaata yarıda kalmış hissi verse de aslında kasten o şekilde yapılandırılmıştır. Beypazarılılar, hem aileleri genişlediğinde evi büyütme ihtimalini düşünerek hem de yiyeceklerini kuruturken veya muhafaza ederken de yararlanmak amacıyla böyle bir yapı tercih etmişler. Guşganalar yazın sıcaktır; kışlık ihtiyaçlar kurutulur ve kış geldiğinde de o aylarda soğuk olan bu kısımda bozulmadan saklanır. Yarının erzakını bugünden hazır eden tedbirli Beypazarılı, sıcakkanlı olduğunu da evlerini birbirine bitişik yapmış olmasıyla açığa vuruyor.

Birbirine komşu evlerdeki kapılar, pencereler, guşganalar birbirine bakar durumdadır. Bu iç içe yerleşim tarzı sosyal yaşamın ve ilişkilerin samimiyetine işaret ediyor. Eğimli kesimlerde bulunan ve bahçesiz olan evlere giriş direkt olarak sokaktan yapılıyor. Küçük bahçeli evlerde ana girişle bahçe girişi sokakla bağlantılı biçimde düzenlenmiş. Büyük bahçeli evlerde önce bahçeye ardından eve ulaşılıyor. Evlerin girişlerinde; hayat diye adlandırılan kısımda, kıymetli eşyaları yangınlardan, yağmacılardan korumak için kullanılan demir kapılı mahzenler yer almaktadır.

Dışarıya küçük pencerelerle açılan zemin katta bulunan taşlıkta genellikle ocak ve yalak bulunur. Bu kat, asıl yaşam alanı olan üst katlara ilk birkaç basamağı ahşap olan merdivenlerle bağlanır. Katlar arasında ulaşımı sağlayan merdivenlerin başında mamrak denen ve depo olarak kullanılan bölümleri örten kapaklar bulunmaktadır. Yöre dilinde çardak olarak adlandırılan sofa bölümü etrafında mutfak ve tuvalet gibi alanlar vardır. Bazı evlerdeki sofa etrafında dışa dönük eyvan, sekilik gibi düzenlemeler yapıda hareketlilik yaratan çıkmalar oluşturur.

Sofalar geniş ya da kemerli pencerelerle aydınlatılmıştır. Beypazarı evlerinde yerel dilde dinme dolap diye adlandırılan ve katlar, bölümler arasında yatay ve düşey servis sağlayan döner dolaplar vardır. Ev çatıları genellikle alaturka kiremitten yapılmıştır. Son zamanlarda onarım amaçlı elden geçerken kolay uygulanabilirliği ve ucuzluğu düşünülerek sac malzemeyle kaplanmış çatılar da bulunmaktadır. Bahçeli evlerde sokak yönündeki bahçe duvarlarının oldukça yüksek olması dışarıya karşı tedbiri vurguluyor. Bahçelerin komşu evlerle neredeyse bitişik olması da halk arasındaki güven duygusunu düşündürüyor. Anadolu evlerinin genel mimari özellikleri ile birlikte gelişmiş olan konakların çamdan kapılarını aralayarak samimi, sıcak yaşantılara göz atabiliyorsunuz. Hatta sadece göz atmakla kalmayıp içinde konaklayarak, konaklarda sunulan yöresel yemekleri tadarak bu yaşantıdan birkaç gün çalabilirsiniz.

Yöresel kültürü yansıtan değerlerin sunulması için Beypazarı Konakları’nın bazıları restoran veya pansiyona çevrilmiştir. Daha küçük evler de yöresel gıda ürünlerinin satıldığı mağazalara ya da el işçiliği alanında büyük önem taşıyan gümüşçülere de Beypazarı mekan olmuştur.

Her yıl Haziran ayının ilk haftasında  "Geleneksel Tarihi Evler, El Sanatları, Havuç ve Güveç Festivali" düzenlenir. Yerli ve yabancı gruplar gösteriler düzenler, konserler verilir, yöresel yemekler ve tatlılar tanıtılır. İnözü Vadisi’nde gezinirken oturup doğanın tadını çıkarabileceğiniz ve yöresel yemekleri, tatlıları tadabileceğiniz tesisler de eminim çok keyif alacaksınız. Ayrıca İnözü Vadisi, 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasası kapsamında doğal ve arkeolojik sit alanı olarak koruma altındadır. Vadinin derin havasına alandaki doğal bitki örtüsü ve birtakım tarihi kalıntılar eklenmiş. Beypazarı’nın kuzeyinde bulunan vadinin iki tarafı balıksırtı görünümünde yükseliyor.

İnözü Çayı’nın aşındırmasıyla oluşmuş vadide kayalıklara oyulmuş çok sayıda mağara bulunuyor. Mağaraların bir bölümü çok yüksekte olduğundan ziyaret edilmeleri pek mümkün olmuyor. Bu mağaraların, o devirde yaşayanlar tarafından kullanılan, ziynet eşyalarının da muhafaza edildiği mezarlar olduğuna dair çeşitli göstergeler bulunuyor. Ancak, arkeolojik anlamda bir çalışma yapılmadığından kesin veriler elde edilememiştir. Doğal mağaralardan oluşturulmuş kullanım alanlarına işaret eden alanlar da dikkat çekmektedir.

Beypazarı’nda Hıdırlık Tepesi çok büyük bir öneme sahiptir. Çünkü ilçeye gelen ilk konuklar, genelde buraya götürülür ve tarihi dokuyu panoramik olarak izleyip çaylarını yudumlarlar. Uçurtma festivali ve sadece Beypazarı’nda kutlandığı bilinen üç ayların başlangıcı havai fişek gösterileri ile bu tepede yapılır. Yıllar boyu gümüşü, bakırı, demiri, deriyi, ipeği işleyen Beypazarı halkı bu sanatlardan geçimini sağlamaya devam ediyor. Günlük yaşamın bir parçası olarak karşımıza çıkan el emeği göz nuru ürünler yalnızca turistlere hitap etsin diye değil; aynı zamanda yöre halkının ihtiyaçlarına cevap versin diye de işlenmektedir.

Beypazarı, kültürü ve geleneklerini yaşatan, kendini bu işe adamış el sanatı ustalarıyla el sanatları tezgâhları turistik ve yaşamsal anlamda büyük önem taşımaya devam ediyor. Telkari, Beypazarı’na Ahilik yoluyla kazandırılmış ve oldukça eski bir uğraştır. Dokuma tezgahlarında kıldan kumaşlar dokunuyor ve kışın giyilecek şalvar, yelek gibi giysiler dikiliyor. Beypazarı’nda ipekli bürgü yöreye özgü dokuma olduğundan oldukça büyük önem taşıyor.

İçinde bulunduğumuz yüzyılda semer üretiminin sürdürüldüğü ender yerlerden olan Beypazarı’nda eskisi gibi yaygın olmasa da hala icra edilen bir sanattır. Bir kervan yolu üzerinde bulunan Beypazarı’nda semerciliğin gelişmesi de doğal karşılanıyor. Ancak zamanla ulaşım araçlarının değişmesiyle eskiye göre oldukça az ürün verilmektedir. Yine de yeni üretim ve onarım hizmeti hala halk içinden alıcısını buluyor ve ustalara gelir kaynağı oluyor.

Fotoğraf tutkunları için de bazı önerilerim olacak. Beypazarı’nda geniş açı lens ile fotoğraflarınızı az da olsa deformasyona uğratıp farklı kadrajlara imza atabilirsiniz. Ayrıca, Beypazarı’nı kuşbakışı görecek hakim tepelerden panorama fotoğraflar da size seyir zevki sunacaktır. Nostaljik ve tarihi dokuyu sevenlerin her anından doyumsuz keyif alacağı Beypazarı’nı mutlaka gezip tanımanızı, yöresel yemeklerinin sunumlarına ve lezzetlerine bakmanızı, her anı ölümsüzleştirecek fotoğraflar çekmenizi şiddetle tavsiye ediyorum.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.