Türkiye Cumhuriyetinin en büyük bayramıdır Cumhuriyet Bayramı. Var oluş bayramıdır. Bayramlara tatil gözüyle bakılan, tatil gözüyle bakılması için yıllardan beri uğraşılan, bayram kavramının önemini, kutsiyetini sorgulatan anlayışlara dur diyemediğimiz son yıllarda, bütün bu düşüncelerin ve yaklaşımların çok daha ötesinde ve üstündedir Cumhuriyet Bayramı.
Cumhuriyet, işgal altındaki vatan topraklarının, bu vatanın evlatlarınca canları pahasına, şehitler vererek işgalden kurtarıldıktan sonra, taçlandırdığı rejimin adıdır.
96. yılına erişen Cumhuriyetimiz, bu büyük bayramını kutlarken, 2023’e doğru çok daha coşkulu, çok daha heyecanlı, çok daha kapsamlı bir bayram olarak kutlanmalıdır.
Bizler bu fani dünyada gelip geçiciyiz, ancak devletimiz, “Devlet-i ebed müddet” olarak binlerce yıldır devam ediyor.
Osmanlı, Selçuklunun devamıydı, Türkiye Cumhuriyeti ise Osmanlı’nın devamıdır.
Devlet-i ebed müddet yani sonsuza kadar sürecek devlet demek olup tarih boyunca kurulan Türk Devletlerini anlatır. Türk Devleti daima tektir. Hanedanlar değişir, devletin dayanmış olduğu Türk Milleti hep aynı kalır.
Cumhuriyeti tesis ve ihya eden Mustafa Kemal ve silah arkadaşları hayatta değiller. Çok partili dönemin siyasi liderleri, İsmet İnönü, Celal Bayar, Adnan Menderes hayatta değil, Süleyman Demirel, Alpaslan Türkeş, Bülent Ecevit, Necmettin Erbakan ve Turgut Özal hayatta değil.
İnsanlar, hükümetler, yöneticiler, söz sahibi olanlar dönemlerini bitirip, bu dünyaya veda ederler.
Önemli olan geçmişle olan bağlarımızı sıkı tutabilmek, adı hürriyet olan, adı bağımsızlık olan pusulamızı şaşırmamaktır.
Biz vefaya önem veririz, biz vefalı olanları, biz vefakar olanları hiç ama hiç unutmayız. Çünkü vefa, Türk Milletinin önceliğidir, vazgeçilmezidir.
Geleceğe güçlü bir şekilde bakabilmek adına, geçmişle arasında kurduğu gönül bağlarını, vefa bağlarını hiç koparmadı Türk Milleti.
O bağları, koparmadığı için, unutmadığı için, unutma gibi bir yanlışa düşmediği için binlerce yıldır Türk Milleti olarak ayakta kalarak, birbiri ardına devletler kurmaya devam ediyor.
Yaşadığımız dünyada, insanlık var olduğundan buyana, geçmişine vefa ve ahde vefa göstermeyen milletlerin akıbeti hayır olmamıştır.
Tarih sahnesinden silinenlerin ne sayısı belli, ne adları ne sanları!
Türk Milleti Anadolu coğrafyasında, Anadolu birliğini, beraberliğini tesis eden devletler kurdu.
Cumhuriyetin banisi Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarının kurdukları Cumhuriyet, o kahramanlardan bir nişane olarak, onların anılarıyla, onları anlatan, onlardan anlatan programlarla, tanıtımlarla filmlerle, dizilerle tekrar gündeme gelmelidir.
Bir millet kahramanlarıyla yaşar. Kahramanlarına verdiği değerle yücelir.
Bir ülkeyi yeniden inşa eden, işgallerden kurtaran, milletine umut dolu yarınlar bırakan kahramanları, liderleri, önderleri unutturmamak, Türk Milletini yönetenlerin boynunun borcudur!
Cumhuriyete giden yolun üzerinde, tuzaklar vardı, engebeler vardı, entrikalar vardı, hıyanetler vardı, hainlikler vardı, dost bildiklerinizin sizi hiç beklemediğiniz bir anda arkanızdan vurması vardı!
Çanakkale deniz ve kara savaşlarında elde edilen başarı ve “Çanakkale geçilmez” denilen o muhteşem duruş, onun hemen ardından Kut-ül Ammare’de elde edilen zaferle, el ele verildiğinde, bir ve beraber olunduğunda “Yenilemeyecek düşman yoktur” gerçeğinin o devrin şartlarında dahi ortaya konması, Cumhuriyete giden yolların kilometre taşları olmuştu.
YUNAN İŞGALLERİ!
Paris Barış antlaşması ve daha sonra ölü doğan antlaşma olarak kabul edilen ancak gündemden hiç düşmeyen, varmış gibi kabul gören, her dönemde temcit pilavı misali ısıtılıp ısıtılıp önümüze konan Sevr antlaşması doğrultusunda işgalci kuvvetler, başta Yunanlılar olmak üzere, İngilizler, Fransızlar, İtalyanlar Anadolu coğrafyasını işgal ettiler.
İşgal altında olan bütün şehirlerimiz, bölgelerimiz işgale ve işgalci devletlere ölümüne karşı koydular.
Yunanlılar 15 Mayıs 1919’da İzmir’e çıkmış ve işgale İzmir’den başlamışlardı. Yunan birlikleri,
26 Mayıs 1919’da Manisa’yı…
27 Mayıs 1919’da Aydın’ı…
30 Haziran 1920 Balıkesir’i…
29 Ağustos 1920 Uşak’ı…
8 Temmuz 1920 Bursa’yı işgal ettiler.
16 Nisan 1919’da Fransızlar Afyonkarahisar istasyonuna yerleşti. 21 Mayıs 1919’da iki subay ve 262 erden meydana gelen bir İtalyan birliği de Afyonkarahisar’a geldi. Bu birlikler, 17 Mart 1920’de buradan çekilerek yerlerini Yunanlılara bıraktılar. Çok kısa süren birinci işgalden sonra, 13 Temmuz 1921’de Afyonkarahisar ikinci kez işgal edildi ve tam bir yıl, bir ay, 25 gün Yunan işgali altında kaldı.
İSTANBUL'UN İŞGALİ
İstanbul, Osmanlı İmparatorluğu ve İtilaf Devletleri arasında imzalanan Mondros Bırakışması ile Birinci Dünya Savaşı'nın bu ülkeler arasında sona erdiğinin ilan edilmesinin ardından gerçekleşmişti. Osmanlı başkenti İstanbul, önce 13 Kasım 1918, sonra 16 Mart 1920'de olmak üzere iki kez işgal edildi. İlk işgalde İstanbul'un önemli ve stratejik noktaları kontrol altına alınmış ancak idareye el konulmamıştı; ikinci işgal ile idareye el konulmuştu.
FRANSIZ İŞGALLERİ
11 Aralık 1918’de Fransız subayları komutasında gönüllü yerli Ermenilerden oluşan 400 kişilik bir Fransız taburu Dörtyol İlçesi’ne, 17 Aralık 1918’de İngiliz birlikleri ile Yarbay Romieu komutasındaki çoğu Ermeni taburlarından oluşan Fransız üniforması giydirilmiş 1500 kişilik Legion d’Orient ‘Doğu Lejyonu’ kuvvetleri Mersin’de karaya çıkarılmışlardı.
Bu kuvvetlerden ayrılan birlikler 19 Aralık’ta Tarsus, 20 Aralık 1918’de Adana’yı da işgal etmişlerdi.
Fransız birlikleri 29 Ekim 1919'da Kilis'i, 5 Kasım 1919'da da Antep'i işgal etmişlerdi.
Çukurova’dan sonra Güneydoğu Anadolu’da, 22 Şubat 1919’da Maraş ve 24 Mart 1919’da Urfa, İngiliz kuvvetleri tarafından işgal edilmişti. İngilizler, Maraş’a Ermenilerle birlikte gelmişlerdi.
İngiliz birliklerinin Maraş, Çukurova ve Güneydoğu Anadolu’dan çekilecekleri kararını takiben, 30 Ekim 1919’da Maraş, Antep ve Urfa’da askeri ve idari yönetim, İngilizler tarafından Fransızlara devredilmişti.
VEFAYI UNUTMAYACAĞIMIZ YILLARDAYIZ!
Anadolu tam anlamıyla bir yangın yeriydi. Yunan ordusu yakmadık, yıkmadık, zulmetmedik ne şehir bırakmıştı, ne ilçe, ne kasaba, ne de köy.
İzmir’in işgalinde Yunan ordusunu İzmir Metropolitiyle birlikte çiçeklerle karşılayan yerli işbirlikçi Rumlar, Yunan ordusuna her gittiği yerde kılavuzluk yaptılar.
İşgalci Fransızlarla birlikte, Fransız ordusuna katılan yerli Ermenilerin Antep’te, Urfa’da, Maraş’ta, Adana’da yapmış olduğu katliamlar sayılamayacak kadar çoktu.
Yunanlılar, Aydın’ın Germencik kasabasını tamamen yakmışlardı. Yunan ordusu çekilirken uzun yıllar, “Yunan mezalimi” diye anlatılan olaylar, Türk Milletinin içinde kanayan bir yara olarak yıllarca sürdü.
Cumhuriyete doğru uzanan yıllar hem çok uzun ve yürünen yollar kolay değildi.
Bizim nesil, Mustafa Kemal’in süvarilerini dinleme bahtiyarlığına erişti, Ayyıldız Fedailerinin gözleri dolarak anlattıklarından etkilendi.
Türkiye Cumhuriyetinin banisi Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarını hiçbir zaman unutmayacağız, unutturmayacağız.
Kadir kıymet bilmeyi, vefa göstermeyi unutmayacağımız zamanlardayız…
Çünkü, “Benim naçiz vücudum, elbet bir gün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır” diyen Mustafa Kemal’in emanetidir, Cumhuriyet.