Bazen sadece izleriz. Yaşamadığımız duyguları, mutluluğu, karşılıksız sevgiyi. Sonra umarsın sevmeyi değil de sevilmenin önemini.
Zaman geçer, arada sevilirsin. Kaybedilmekten korkulan insan olursun. Ama bunların hiçbiri tatmin etmez seni. O umduğun hisler , sana karşı olan duyguların senin için bir önemi olmadığını anlarsın.
Sonra anlarsın. Onların sana karşı hissettikleri duyguların değil, onun sana karşı hissettiği duygunun daha önemli olduğunu. Onun senin dünyanda daha büyük bir rol oynadığını bilirsin.
Aslında sevilmeyi değil, onun tarafından sevinmeyi istediğini anlarsın. Ama bunun sana ne kadar uzak olduğunu anlamışsındır. Çünkü en büyük uzaklık, en yakınlarımızın bize gösterdiği duygulardır.
Sevgi, karşılıklı olduğunda anlam kazanır. Karşılıksız kaldığında ise bir yük haline gelir. Sevmek, bir şey beklemeden, bir karşılık aramadan sevmek demektir. Sevmek, sevdiğin kişinin mutluluğunu, kendi mutluluğundan daha çok önemsemek demektir.
Sevilmek ise, sevildiğin için mutlu olmak demektir. Sevildiğini hissetmek, güvende hissetmek demektir. Sevildiğini hissetmek, hayata karşı daha güçlü olmak demektir.
Ama sevilmek, her zaman kolay değildir. Sevilmek, bazen fedakarlık gerektirir. Sevilmek, bazen vazgeçmek gerektirir. Sevilmek, bazen kırılmak gerektirir.
İşte bu yüzden, sevilmeyi değil, onun tarafından sevilmeyi isteriz. Onun tarafından sevilmek, her şeye değer. Onun tarafından sevilmek, tüm fedakarlıklarımızı, tüm vazgeçişlerimizi, tüm kırılmalarımızı karşılar.
Ama onun tarafından sevilmek, her zaman mümkün değildir. Çünkü onun da duyguları vardır. Onun da seçimleri vardır. Onun da hayalleri vardır.
İşte bu yüzden, en büyük uzaklık, en yakınlarımızın bize hissettirdiği duygulardır. Çünkü onların duyguları, bizim kontrolümüz dışındadır.