İnsanlar özgür, haklar bakımından eşit doğarlar. Ama ne yazık ki bedenen engelli olan kardeşlerimize biz ruhen engelliler olarak eşit şekilde yaklaşamıyoruz. Onları anlayamıyoruz. Her birimizin birer engelli adayı olduğumuzu unutup hayatımızın sonuna kadar beden tamlığı içerisinde yaşayacağımızın garantisi varmış gibi hareket ediyoruz. Asıl acınacak olanın bizler olduğunu unutup, acıklı gözlerle karşımıza bakıyoruz.
Ülke nüfusumuzun yaklaşık yüzde on beşi gibi yüksek bir oranda engelli kardeşimizin olduğu düşünüldüğünde onlar için neler yapıldığına veya yapılmadığına da şöyle bir bakmakta yarar olduğunu düşünüyorum.
Engelli olanlar onlar belki ama bu kardeşlerimizle aramıza engeller koyarak asıl engelli davrananlar bizleriz.
Toplumumuzun değerli ve özel bireyleri olan engellilerimizin, tüm yurttaşlarımızda olduğu gibi hayat standartlarının yükselmesinin ve mutluluklarının artmasının hepimizin yaşamını güzelleştireceği tartışmasızdır. Eğitimle güçlendirilmiş, yetenekleriyle üreten bireyler olarak topluma kazandırılmaları, onların engellerini azaltacaktır. Toplumumuzu güçlendirecektir. Bu nedenle anayasamızda yer alan devletimizin temel ilkelerinden olan sosyal hukuk devleti anlayışının gereği olarak engellilerin sorunlarını dikkate almalıyız. Onların tüketen değil, üreten ve bağımsız yaşayabilen insanlar haline getirilmesi en büyük amacımız olmalıdır.
Engelli kardeşlerimizin pek çok sıkıntısı vardır. Elbette bazı haklar ve ayrıcalıklar tanınmıştır ve tanınmalıdır da ama yeterli midir? Elbette hayır…
Kaldırımlar, duraklar, araçlar bir şekilde ayarlanırken bizler eğer engelli inişine aracımızı park ediyorsak, engelli sizce kim?
Peki, cami açısından son derece zengin olan ilimizde kaç tane camimizde engellilere yönelik bir hizmet var?
Ya da camilerde cuma namazı hutbesinde işitme engelliler için işaret diliyle anlatım neden yapılmaz?
Engelli çocuklar için bir oyun parkımız niye yok? Yoksa çocuklar tekerlekli sandalyeye oturunca oyun haklarını mı kaybediyorlar?
Bunlar son derece basit yapılabilecek uygulamalarken ne yazık ki bizim yerel yöneticilerimiz sosyal proje üretmek yerine göstermelik olarak engelli derneklerine ve onunda yandaş olanlarını özellikle seçerek cüz’i yardımlarda bulunmaktalar…
Onları ancak bu kadar hesaba katıyorlar. Hatırlayacaksınız… Yakın bir tarihte, bir dönem Konya valiliği de yapan iktidar partisi milletvekillerinden Ziyaeddin Akbulut “Engellileri biz adam yerine koyduk.” diyerek büyük bir gafa imza atmıştı. Engelli kardeşlerimize “Aslında siz adam değilsiniz, sayemizde adam sayıldınız…” demiştir. Bir iktidar partisi milletvekilinin engelli yurttaşına bakışı bu mu olmalıdır? Peki, bir insanın bir engelliye bakışı bu mu olmalıdır? Elbette hayır…
Bizlerin, yani bedenen engelsiz ama ruhen engelli olan bizlerin, engelli yurttaşlarımızı daha fazla anlamamız, onları daha iyi imkânlara kavuşturmamız elbette şarttır. Acımak yerine, anlamamız gereklidir.
Ama engelli kardeşlerimize de çok yoğun bir şekilde çalışma görevi düşmektedir. Umutsuzluğa düşmeden, hayata küsmeden azimle mücadele etmektir onların üzerine düşen…
Unutmayın dostlar… Yeryüzündeki ilk engelli insan siz değilsiniz… Sonuncu da olmayacaksınız… Ve belki… Yarın ben de sizler gibi engelli olacağım…
İşte bu yüzden “Ne oldum” demeden, “Ne olacağım” diyerek, her birimizin birer engelli adayı olduğumuzu hatırımızdan çıkarmamalıyız ve engellilerin ayrı bir dünyalarının olmadığını, bu dünyanın hepimizin olduğunu anlamalıyız…
Engel-siz-siniz…
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.