Erkekler kadınları kıskanırlar. Sevdikleri halde şiddet uygularlar. Kadınlara baskı uygularlar. Kadınları tehdit ederler. Kadınların namusu kendilerinden sorulur gibi düşünürler. Kadınları başkalarına yâr etmemeyi iddia ederler. Kadınları kendi malları sanırlar. Kadınlara her istediklerini yapabileceklerini sanırlar. Kadınları cezalandırma yetkisinin onlarda olduklarını sanırlar. Kendilerini kadınları zapt etmekle yükümlü sanırlar. Bu devran böyle gider…
Ve kadınlar...
Kendi hazlarından ürkerler. Kendilerini bir erkeğe ait zannederler.
Kendilerini sadece bir eş, bir anne olarak tanımladıklarında bir kimlikleri olacağını düşünürler. Boş düşüncelere inanırlar…
Erkeklerden korkmayı, doğdukları evde daha çocukken öğrenirler. ‘Baban duymasın. Abin öğrenmesin’ ile ilk adımı atarlar…
Her konuda kendi tercihleri olabileceğini belki de ömür boyu hiç fark etmeden erkeklerin onların yerine verdikleri kararı yaşarlar...
İtaat etmeyi edep zannederler; özgürlüğü de ahlaksızlık...
Ve erkekler en sonunda kadınları bile isteye öldürürler.
Ve kadınlar kendilerini öldürecek erkeklere zarar göreceklerini anlayana kadar taparlar…
Yine...
Konya’da bir kadın daha kocası tarafından öldürüldü. Cesedi 10 aydır bulunamıyor. Koskoca ‘ON’ aydır.
Bedriye Kılıç 35 yaşında. Gencecik bir anne.
Onu bir erkek öldürdü.
Bu ülkede erkekler, kadınları her şehirde, her konumda, her yaşta öldürmeye devam ederler. Bu ağır gerçeğin altı kanlı şekilde bir kez daha çizildi.
Artık hayatta olamayan bir kadın...
Daha önce ölenlerin ve sonrasında ölecek kadınları bir özensizlikle tarihe gömdük.
Evdeki oğlumuzun, kocamızın, babamızın, ağabeyimizin kim olduğunu ve nasıl yetiştirdiğimizi bilmiyoruz...
Bir kadın olarak onların karşısında, yanında, arkasında ne zamanlarda duracağımızı bilmemiz gerek.
Erkekler kadınları öldürürler diye inandığımız o ağır gerçekliğin ağır bir olaya dönüşmesi, öfkemizi bir kez daha boşluğa düşürecek...