Baba, kız Üniversite ek tercihleri noktasında kızın daha önce kurs gördüğü, kursa geldiler. Kendilerine yardımcı olacak danışmanın odasının kapısına geldiklerinde;
Kız, babasını adeta itercesine, babasından önce içeriye girdi, merhaba dedi ve masaya en yakın koltuklardan birine oturdu.
Adam ne kadar ürkek, ne kadar çekinken ve ne kadar tevazu sahibiyse, genç kız bir o kadar rahat, fütursuz, kendinden emin olmayı, insanlara tepeden bakmaya döndürmüş havalarındaydı.
Babası, danışmanın odasında bulunan koltuklardan birinin ucuna ilişmiş bir şekilde otururken, o bacak bacak üstüne atmış, ağzında bir sakız, hiçbir şeyi umursamaz tavırlardaydı.
Adam;
Kızım için dedi, inşallah Konya olur da, burada okur.
Kız sert bir şekilde;
Ne münasebet dedi; ben Akdeniz Üniversitesini istiyorum!
Danışman;
O Üniversitenin hangi bölümü düşünüyorsun dediğinde, kız, Akdeniz Üniversitesi şu şu bölümler ama, orası dışında bir başka düşündüğüm yer yok, ya orası, yada hiç diye cevap verdi.
Belli ki, babasına konuşma hakkı vermeden, kendi dediğini, kabul ettirme düşüncesindeydi.
Danışman; öğretim kadrosu olarak, istediğin bölüm konusunda İstanbul ve Ankara, Akdeniz Üniversitesinden çok daha iyi deyince…
Hayır, dedi, dedim ya ben Akdeniz Üniversitesi dışında bir başka yerde okumak istemiyorum, buraya da o tercihi yapmak için danışmaya, fikir almaya geldim.
Danışman; Konya, senin istediğin bölüm konusunda Akdeniz Üniversitesinden daha iyi dedi, hem burada ailenle kalırsın, hem de babanız sizi daha rahat okutmaz mı?
Hayır, bu tercih benim tercihim, hayat da benim hayatım, Akdeniz Üniversitesini tercih edeceğim diyorsam, orası olacak, hem buraya niye geldik ki…
İyi düşündünüz mü? Bakın babanız Konya konusuna ağırlık vermeye çalışıyor, belli ki, durumu sizi Konya dışında bir başka yerde okutmaya müsait gibi görünmüyor!
Kız daha da hırçınlaştı;
Olabilir ama dedi, herkes ne fedakârlıklar yapıyor, baba değil mi, beni istediğim yerde okutmak zorunda!
Bir daha düşünün isterseniz, ev tutacaksınız, dışarıdan gelip gideceksiniz, Antalya pahalı illerden birisi…
Ben onu bunu bilmem, “eşek gibi okutacak” işte!
Ortalık bir anda buz kesti!
Danışman, beyninden vurulmuşa dönmüş gibiydi.
Bu sözler size yakışıyor mu dedi…
Kız umursamaz bir tavır içinde, dikti gözünü tavana…
Danışman daha da kızdı;
Önce indir şu ayaklarını dedi…
Sonrada, ağzındaki sakızı çıkar…
Kız ayaklarını indirdi, sakızı ağzından çıkardı…
Ben ne yaptım ki dedi, hem ne dedim ki…
Danışman devam etti, bu kadar da saygısızlık olmaz dedi, babasına bu şekilde hitap eden, davranan birine, yardımcı olamam.
Babandan hemen özür dile ve odamdan dışarı çık! Hem de hemen!
*****
Atalarımız “Kızını dövmeyen dizini döver” deseler de, dövme tabiri tamamen mecazi bir tabirdir. Tatlı-sert ikaz etme, uyarma, yanlışını yumuşak bir biçimde anlatma, hatırlatma biçimidir, bu deyiş.
Benim kızım benim bakışımdan, yüzümün değişmesinden anlar diyen az mı baba dinledik!
Birçok baba, kızına sormadan, danışmadan, görüşünü almadan, kızını istemediği biriyle dahi evlendirmemiştir.
Babasının bir fiske vurmadığı, acı tek bir laf söylemediği, kızının gözünün içine baktığı birçok baba tanıyoruz. O babaların o davranışına karşı da, babalarının bir dediğini iki etmeyen kızları da biliyoruz.
Ancak günümüz; biraz daha farklı, biraz daha tuhaf, hoş olmayan, yadırganan, olmaması ve yaşanmaması gereken birçok üzücü olayında yaşandığı bir dönemden geçiyor.
Yokluk görmemiş, kıtlık görmemiş,
Her istediğine evet denmiş,
Şımarıklık noktasında ne dediğine,
Ne söylediğine aldırış etmeyen,
Lafının nereye gittiğini bilmeyen,
Babasıyla arkadaşıyla konuşur gibi konuşmayı marifet sayan,
Sevgi ve saygı kavramlarıyla kendince dalga geçtiğini zanneden,
Terbiyesizliğin ve ciddiyetsizliğin adını, medeni cesaret koymuş,
Konuştukça batan,
Kalp kıran, kırdığı kalbin babasının kalbi olduğunu umursamayan böyle bir genç kız birkaç Üniversite bitirse ne olur?
Ceketimi satar evlatlarımı okuturum diyen babaların var olduğu bir ülkede, ana-babaların evlatları için yaptıkları fedakârlıklar göz yaşartıcıdır.
Babasına, “eşek gibi okutacak” derken, asıl eşekliği kendisinin yaptığının farkında olmayan bir gencin ister erkek, ister kız olsun, ailesine, bu topluma, çevresine, ülkesine bir faydası olabilir mi?
Biz ne ara bu hale geldik diyebilirsiniz?
Kız çocuklarımızdan böyle bir davranışı hak edecek ne yaptık diyebilirsiniz!
Olmaz olsun böyle evlat diye çok daha sert tepkilerde verebilirsiniz!
*****
Sevgili okurlar!
Babaların kızları kıymetlidir. Babalarımızın nezdinde kız kardeşlerimiz kıymetliydiler. Bizlerin nezdinde de, kızları olan hısım-akrabanın, komşularımızın, dostlarımızın, arkadaşlarımızın kızları daima kıymetli olmuştur.
Kızım dedikçe, bir kızım daha diyen, hele birde anasının adını koyduysa, annem diye kızını çağıran babalar ve dostlar görmedik mi?
Ancak hikayemizde olduğu gibi, bu işin cılkını çıkaran, şımarıklığı kendi istekleri uğruna ve doğrultusunda saçma-sapan boyutlara taşıyan, muhatabını değil, kendini küçük düşüren, bu küçük düşmeyi görmezden gelen, hayata sevgi, saygı, hoşgörü, anlayış ve nezaket penceresinden bakmayı gururuna yedirememek gibi anlamsız saplantılara kapılan gençlerde yok değil!
Batılı ülkeler, “Taş olsun, baş yarsın” diyerek çocuklarını hayat mücadelesinin tam ortasında desteksiz, yardımsız bırakırken, bizler ölünceye kadar kol kanat germeye devam eden bir anlayışı sürdürüyoruz.
Böyle olunca da; Evlatları için, hiçbir fedakârlıktan kaçmayan, kendini evlatlarına adayan anne ve babalar bu türlü yaklaşımları, özellikle bu türden edepsizce ve terbiyesizce hitapları hak etmiyorlar!