Bugün yıllardır uzaktan uzağa takip etmeye çalıştığım bir ailenin çok değerli bir büyüğünün hafta sonu bizimle paylaştığı ve hepimizin gerektiğinde üzerinde düşünüp ders çıkartmamız gereken hikayesini paylaşacağız.
Yani izninizle affınıza sığınarak “eşek yarenliği” yapacağız.
Malum herkesin hor gördüğü birisine az kızdığı zaman eşek, çok kızdığı zaman ise eşek oğlu… dediği hayvanın bilmediğimiz yönlerini bu abimiz sayesinde öğreniyorduk
Eski insanlar zarif ve kibarlıklarından olsa gerek eşek yerine Arapça kökenli binit anlamına gelen merkep ismini kullanmışlar.
Eşekler dünyanın en güzel gözlerine sahiptir. O gözler, biçimin ve alımlılığın ötesinde özelliklerde taşır. Örneğin ışık şiddetinin derecesini ayırmaya ve hareketleri izlemeye ve görmeye uyum sağlar. Eşek gözleri günümüzdeki termal kameraların vazifesini görür. Yani uzaklarda ya da yakınlarda neler olup bitiyor, neler olacak, net bir şekilde görür ve sezer.
Bu şu anlamada gelir, eşekler çevrelerinde olup bitenden haberdardırlar. Bu yüzdendir ki ileri görüşlüdürler! Ve sezgileri oldukça güçlü olup sarp patikalarda yol mühendisleri ve yolun doğal eğim hesaplayıcısıdır.
Eşek gözü derinliği, ölçer, yüzme bilmediğinden, dibini görmediği suya girmez. Bu özelliğinden dolayı deve kervanını eşeğe çektirirler. Deve yük hayvanıdır. Yüzmesini bilen bir hayvana çektirildiğinde, çeken hayvan derin sulara da girer. Develerde onu takip edeceğinden, hem sırtındaki yükler ıslanır hem de deve boğulur.
Hayvanlar içerisinde iki gözü ile dört ayağının nereye bastığını gören tek hayvan eşek imiş.
Bunun için sarp yollarda giderken kolay kolay devrilmez ve düşmezler. Kendisi isterse düşer, gittikleri yolu asla unutmazlar.
Allah pek çok kimsenin sevmediği bu hayvanı diğer hayvanlarda olmayan meziyetler ve özellikte yaratmış.
Abimiz anlatmaya devam ediyor;
“Bizim de köyde bir kara eşeğimiz vardı. Çok akıllı idi tarlaya giderken köyün içerisinde hangi yöne döndürürsen üzerinde kim olursa olsun o tarlaya gece gündüz giderdi. Akşam karanlığında yola çıktığın zaman zifiri karanlıkta dahi seni köye getirirdi. Bizim eşek çokta çaprazdı ben altı aylık iken, Annemin sırtında uçkurla sıkı sıkıya sarılı vaziyette fasulye tarlasına giderken ve gelirken bir günde iki defa hem annemi hem de beni üzerinden düşürmüş.
Bizim eşeğin çok güzel sesi vardı, kendisi çok güzel bir beste yapmıştı ki Allah vergisi anırmaya başladı mı tüm eşekler sesini keser, koyun köpekleri uluyarak vokal yapar bizde zevkle dinlerdik. Başarakavak köyünde yaklaşık 300 eşek vardı hiç birisi bizim eşek gibi anıramaz dinleyene zevk vermezdi. Bu anlattıklarım 57 sene öncesi. O zaman teyp ses kayıt cihazları yoktu bu müstesna sesi ve besteyi kayıt altına alamadık. Bizim eşek 25 yaşına kadar bizimle beraber yaşadı ailenin bir ferdi oldu.
***
Şimdi de abimizin anlattığı bir eşek fıkrası ile yazımız noktalayalım
Eşekler dört yaşına geldiği zaman ergenleşir ve yavru yaparlar. Vaktiyle bir köyde karı koca küçük sevimli bir eşek sıpası almışlar evlerinin ahırında büyütmüşler. Dört yaşına gelmiş sıpa hiç durmadan anırmaya başlamış komşularına durumu anlatmışlar, onlar da ‘yavrulama zamanı geldi çiftleşmek ister onun için devamlı anırır’ demişler.
Karı koca köydeki erkek eşeklerini gözden geçirmişler kimin eşeği ile çiftleştirelim ki güzel yavrusu olsun. Ama köyde hiç kimsenin eşeğini beğenmemişler. Kadın, “Herif karşı köyde Ahmet Ağa’nın erkek eşeği var boyu cüssesi yerinde o köye götürelim Ahmet Ağa’nın da izniyle bizim sıpayı onun eşeğiyle çiftleştirelim” der.
Ahmet Ağa’nın köyü beş kilometre uzakta imiş, sıpayı çekerek götürmek mümkün değil. Adamın traktörü varmış. “Hanım demiş traktör römorkuna bindirelim hem gezeriz hem de sıpamızı eşleştiririz” demiş ve römorkun kapağını açmışlar. Ama römorka binmek istemeyen sıpa zor zar yukarı çıkarılabilmiş. Ahmet Ağa’nın köyüne varırlar durumu izah ederler, kendi köylerindeki erkek eşekleri beğenmedikleri için buraya geldiklerini söylerler. Ahmet Ağa’nın eşeği ile sıpalarını çiftleştirirler tekrar römorka bindirirler köye gelirler. Yaklaşık bir hafta sıpada ses seda yok anırmıyor. Karı koca oh nihayet sesi kesildi derken sıpa tekrar anırmaya başlar. Sıpanın sesini kesmek için tekrar Ahmet Ağa’nın köyüne gitmeye karar verirler
Sıpayı traktör römorkun yanına getirdikleri zaman daha önce zorla bindirdikleri sıpa kapağı açar açmaz hemen atlamış başköşeye geçmiş. Ahmet Ağa’ya durumu üzülerek anlatmışlar tecrübeli Ahmet Ağa durumu anlamış sıpayı eşeğiyle tekrar çiftleştirmişler. Mutlu bir şekilde köylerine dönerler, bir hafta sesi soluğu çıkmayan sıpalarını ahırdan bahçeye çıkartırlar ağaca bağlarlar. Evlerine çıkarlar ama sıpa tekrar anırmaya zincirine asılmaya başlar. Karı koca kendi aralarında ne yapsak ne etsek sıpanın sesini kessek diye konuşurken sıpanın sesi kesilmiş. Kocası Hanım bak şu sıpaya, boğazına zinciri mi dolaştı sesi kesildi der. Hanımı da pencereden bakar kocasına “herif herif gel bak senin sıpa zinciri kopartmış traktör römorkuna çıkmış bizi bekliyor” der.
***
Değerli büyüğüm iyi siyasetçi, yakın Konya tarihinin benim için yaşayan efsanelerinden Ali Kemal Başaran abi kulağıma eğildi ve “Siyasi arenanın kızıştığı bu günlerde etrafında römorka çıkmak isteyen veya hiç inmek istemeyenlerle dolup taşanlara dikkat et Allah haklarında ve hakkımızda hayırlısı ne ise onu nasip etsin” deyiverdi.
GÜNÜN OKKALI SÖZÜ
Bir fikrin doğruluğu inananların çokluğu ile ölçülmez...
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Kul hakkı lafta kalmadığı zaman ADAM oluruz.