Hayata dair her ne varsa canlıya, cansıza karşı bizleri odaklandırır diye düşünüyorum! Saygın olmak istiyorsak herhangi birinden “çocuk gibisin ha!” gibi bir söz işitiriz. Bizi doğru yolda tutacak değerlerin farkına varmak en doğru yoldur.
Neden böyle başladım? Çünkü hayat çizgimiz nezaketlerle, uymamız gereken kurallarla doludur. Böyle olmadığı, bu kurallara uyulmadığı zaman, karşı tarafı rahatsız eden unsurlar bariz bir şekilde kendisini gösteriyor da ondan…
Ben üzerime düşeni yine de yapmak istiyorum. Lakin her anlattığım konu tabi ki şahsımı bağlar. Kimseye sözüm yok. Hani ne derler: “Kızım sana söylüyorum, gelinim sen işit!” Dercesine… Sürç-i lisan edersem affola!
Ağzımızdan çıkanlara dikkat etmezsek, ne olur? Ağızdan çıkan her kötü veya rahatsız edici, kinayeli kelimeler söylendikten çok daha sonra hatırlanıyor. Fatih Sultan Mehmet bu yüzden: “Yerinde söz söylemeyen, özür dilemek zorunda kalır” diyor ya hani! İşte böyle bir şey…
Önemli olan, kişinin sözleri değil, davranışlarıdır. Genellemeleri ve kırıcı sözleri bir kenara bırakmazsak, yaşımıza rağmen ağzımıza alınmaması gereken banal kelimeleri fütursuzca yuvarlarsak, etrafımızdaki herkesin ve hatta küçük çocukların bile dikkatini çeker ve ayıplar.
Tartışmalar yaparız. Haklı olduğumuzu bildiğimiz bir konuda ısrarcı davranırız ama karşı tarafa bir türlü kabul ettiremeyiz. Artık devam etmenin bir lüzumu da yoktur. Söyleyeceklerinizi kısa tutun. Söyleyeceklerinizi sürmesi gerekenden daha uzun sürdürmeyin.
İhtiyacına ve aczine merhameten her şey emrine ve hizmetine verilen, dünyada misafir olarak bulunan insan, mükellefiyetini taşıdığı değerlere sahip çıkmakla mükelleftir ve hareketlerindeki ölçüye dikkat etmek zorundadır.
Hani bir takım olaylar yaşarsınız ya, haklı bile olsanız, uzlaşma için ilk adımı siz atın. İlişkiler tartışmayı kimin kazandığından daha önemlidir. Oto kontrol mekanizmasını kurmamız, hayatımızın daima aynı çizgide olması bakımından çok önemlidir.
Hareketteki ölçü bir ruh işi, gönül işidir. Efendim, hani eski bir söz vardır: “Eski kuyuya tükürme, belki döner suyunu içersin!”
Selam ve muhabbetle…