TARİHE YOLCULUK (302)
Konya Devlet Tiyatrosu ve Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi binalarının yer aldığı bölgede, eskiden görkemli kapısından girilen Millet Bahçesi vardı. Eski stadyumun “Millet Bahçesi” olarak halka açık alan haline getirilecek olması da güzel bir karar.
“Yeşildi medeniyetimin adı” derken şair İbrahim Ethem Kundakçı’nın o güzel dizeleri aklıma gelir:
Yeşildi medeniyetimin adı
Göklerde cıvıldaşan kuşlardı
Göğü kaplayan ağaçlardı
İnsan gibi insanlarımız vardı.
Yeşildi medeniyetimin adı
Her şeyin tadı bir başkaydı
Ninelerimin yüzünde sevgi vardı
Dünyaya dedelerim adalet yayardı.”
***
Konya, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde yemyeşil bir yurt ve bölgeydi. Evliya Çelebinin Seyahatnâmesi ile Selçuklu ve Osmanlı dönemi Konya’ya uğrayan seyyahların intibalarını okuduğunuzda, karşımıza böylesine güzel bir Konya manzarası çıkıyor.
Sincapların yere inmediği ve ağaçtan ağaca, daldan dala atladığı o yemyeşil olan medeniyetten geriye kupkuru bir bozkırla karşılaşan yabancı seyyahların Konya izlenimlerinde çizdikleri manzara karşısında bazen donup kalıyorsunuz. Kendi kendinize “O vakit nereye gitti o güzelim ağaçlar, o ağaçlara ne oldu?” diye soruyorsunuz.
Mekke ve Medine’deki çölleri gözünüzün önüne getirin ve Mekke’den Medine’ye doğru en güzel yol arkadaşı Hz. Ebu Bekir’le Hicret eden Hz. Peygamber’in; bu manzara karşısında söylediği söze bir kulak verin:
“Yarın kıyâmetin kopacağını bilseniz bile, bugün elinizdeki fidanı dikin.”
Efendimiz (Salat ve Selam Onun üzerine olsun)’in ağaç ve yeşilliğe son derece büyük bir ehemmiyet verdiği bu sözünden ve diğer sözlerinden ortaya çıkıyor. Ormandan istifade etmek adına sökülen bir ağaç yerine hemen bir ağaç dikilmesi gerektiğini söylemesi de İki Cihan Serveri’nin ağaç ve çevreyle ilgili bize ve gelecek nesillere aktarılması gereken bir siyasetidir. Meselâ, şu sözü bir Yeşil Kuşak projesinin o dönemde uygulandığını bize haber veriyor:
“Ya Rabbi! Hz. İbrahim Mekke’yi haram kıldığı gibi, ben de Medîne’yi haram kıldım. Onun iki kayalığı arası haramdır, ağaçları kesilemez, hayvanları avlanamaz, otu yolunamaz, ağaçlarının yaprağı silkilemez...”
Konya’nın etrafını kuşatan dağ ve tepelerinde; Konya’yı idare eden muhafazakâr belediye başkanları, ilmin rehberliğinde ağaç dikme kampanyası başlatmış ve Konya Şeker gibi ilmî metodlar ve sulama teknikleri uygulamak suretiyle gerçek projelere yer vermiş olsalardı, Konya yemyeşil bir şehir olurdu.
Eski stadyumun Millet Bahçesi yapılması kararı kesinleşince, aklıma eski Konya Millet Bahçesi geldi. Bu bahçeyle ilgili M.Sabri Doğan, Konya Ansiklopedisinde, Millet Bahçesi’nin II. Abdülhamid döneminde yapıldığını ve 1912 yılından evvel Konya’da ilk parkın da, Konya Lisesi’nin bulunduğu yerde Halk Bahçesi olduğunu belirterek şu bilgilere yer veriyor: “Belediye Bahçesi adı ile de anılan bu parkın üzerine 1912 yılında Darülmuallim (günümüzde Konya Lisesi) yaptırılınca, bu bahçenin karşı tarafındaki, bugün üzerinde Konya Devlet Tiyatrosu ve Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi binalarının yer aldığı arsaya Millet Bahçesi yaptırılmıştır. Burası görkemli bir kapıdan girilen kameriyeli güzel bir bahçe idi. Sonraları bu bahçe bozulup küçültülmüş şimdiki haline getirilmiştir. Kapısı da İmam Hatip Okulu'na monte edilmiştir.”
Millet Bahçesi yerine şimdiki tiyatro binası yapılınca, ortada bahçe diye bir şey kalmadı. Devlet Tiyatrosu binası da uzun yıllar Konya Halk Kitaplığı, konser ve sinema salonu, İl Kültür Müdürlüğü olarak hizmet verdi. Ben çocukluğumda kovboy filmlerini bu sinemada izledim. Meram Kız meslek Lisesi’nin olduğu yerde de eskiden azınlıkların işlettiği Bego’nun oteli bulunmakta idi.
Eski stadyumun Millet Bahçesi olarak halka açık yürüyüş parkurları ve fıskiyeli büyük havuzlarıyla birlikte güzel bir bahçe haline getirilecek olması, Konya adına alınmış güzel bir karar. Yeni Millet Bahçesi Konya’ya hayırlı olsun.
YARIN: Genç nesiller ve Matrix Sendromu…