ESKİ RAMAZAN ANILARIM

İsmail Detseli

Ramazan-ı Şerif’i idrak etmekte olduğumuz şu mübarek günlerde o eski ramazan günlerinde hatırıma geliveren güzellikleri samimiyeti nostaljik durumları o eski ramazanlarda yaşanan tatlılıkları gerek Ramazan’a ve onun kudsiyyetine gerekse insanların birbirlerine saygılarını herkesin belki bu günden daha yokluklu ama daha sevecen daha candan olduklarını arada biraz asabi olanlar çıksa da geneli iyilik minvali üzere idiler.

Yaşım 11’i henüz bitirmişti. Köyümüzde bir ihtiyar amca ile köy sığırlarını otlatmak için fakirlik ve şiddetli ihtiyaçtan dolayı çoban çıkmıştım. 1957 yılının nisan ayının sonları veya mayıs başları idi. Ramazan o günlere geliyordu. Ramazan yaklaşınca her evde bir ayrı telaş başlar; sokaklar süpürülür, yufkalar açılır, bişiler yapılır, erişteler kesilir ve o ulvi günler bu minval üzere karşılanırdı. Orucun yaz ayına geleceği bilindiğinden köyün ihtiyar heyeti köyümüzde çok bulunan büyük kayalıklara oyulmuş kuyulara kıştan karları doldurur oruçta görevlendirdiği bir kişi tarafından köylülerin getirdiği kaplara kar doldurulur evlerde serinlemek için getirilirdi. Köyün zengin variyetli insanları fakirlere veya akrabalarına o günlere göre tatlısıyla tuzlusuyla iftar yemekleri tertiplerlerdi. O yıllar belki yokluklu kıtlıklı idi ama çok samimi saygı ve sevgi dolu huşu ve huzur içinde idrak edilen bir ramazan olurdu.

Çoban dedik orayı unuttuk aslında işin önemi orada idi. Akşama kadar sığırların peşinde koşup yorulmuştum. Ramazan ayının ilk günü idi, erken gelmiştik o gün sığırları otlatmaktan. Çocukluk hissi işte rahmetli anacığıma rica ettim ana bana top yumurta pişir ve bazlamaya sıkma sıkıver dedim. Anacığım beni kırar mı hemen isteğimi yaptı ben de bu arada abdest aldım ve mahalle mescidinin yolunu tuttum. Cemaat cami önünde toplanmış iftarı bekliyorlar ben elimde sıkma bir kenarda topun patlamasını bekliyorum. Evet, biraz ayıp yaptığımın farkındayım ama artık dönüşüm yok.

Bu arada cemaatten birisi geldi ve benim babamdan belki 20 yaş büyük benim yanıma yaklaştı. Suratı çok kötü bakıyordu ben sanki dayak yiyecekmiş gibi korkumdan şöyle biraz yapıştım.

O adam benim omzumdan tutup, “ulan eksik olsun senin tuttuğun oruç, kalk sittir ol git eş o… eşek” dedi. O anda benim hıçkırıklarım boğazıma tıkandı. Ne ağlayabildim ne bir söz söyleyebildim, öylece tıkandım kaldım. Caminin imamı olan dedem merhum hemen beni kucakladı ve o adama, “Be Allah’ın lütfünden yoksun adam utanmıyor musun? Bu sabi çocuğa bu hareketi yaparken, bu hatan için Allah seni gazap meleklerine teslim etti. Bu küçücük çocuğun Allah’ın korkusundan Ramazan’a saygısından dolayı o ekmek elinde iftarı beklemesi Allah’ın daha çok hoşuna giderdi. Sen burada milletin içersinde çok ayıp yaptın kalbini kırdın bu masumun. Bin tane usta getirsen tamir ettiremezsin o kalbi” dedi. Evet, doğru ben o adamı bir daha sevemedim gitti ama Allah rahmet eylesin, Allah taksiratını affetsin.

Ramazan ayının güzelliklerinden biri de davuldur. Tabi kış günleri Ramazan davulcusunu merhum İzzet’in İsmail amca davul çalıyor bazı yıllar geceler karanlık elektrik yok karlar bol yağardı ta dizlere kadar olurdu. Oğlu Hüseyin abi merhum fener tutuyor ışık olması için. Davul ötmez rutubetten, köy kalabalık en az iki saatte dolaşırlar köyün her tarafını. Bizim evin altından seslenir;

-Ismayıl emmi, Osman soba yanar mı?

-Yanar, Ismayıl ağa

-Şu meret davulu bir ısıtayım ötmeyiverdi gidi tap tap deyip duruyor.

-Olur, ağa, gel…

Eve geldiler davulu yanan sobanın sıcağında ısıttılar bu bana büyük bir sevinç verdi. Ve evde hayranlıkla baktığım davulu sesini uzaklaşıncaya kadar pencereden dinledim. Hayale dalmışım, babamın oğlum evi soğuttun pencereyi ört demesi ile kendime geldim. Bu davulcular pek çok değildi köyümüzde rahmetli Yuvalak Ahmet’i, Gökez Yusuf’u,  Aşık Mevlid’i, rahmetli Şerife’nin Mustafa abi… Bunlar çalardı şimdi, kimler çalar bilmem de bunların bu çilekeş işleri görmesinin karşılığı ne idi? Köyün vakıfına bakan adam 30 veya 40 lira para verir bir de bayram günü aldıkları birkaç kalıp sabun, şeker vs... ile belki üç beş kuruş da para idi ücretleri ama bunların manevi bir zevki vardı onlar için sanırım. Yine Ramazan günleri ve geceleri camilerin o mistik havası o manevi atmosferi bir ayrı olurdu kamet etmek için birbiri ile yarışan gençler. Namazı huşu ile 2 saate yakın kıldıran imamlar, arada getirilen salâvatlar yerine, her dört rekâtın arasında üç ihlas okunması, namaz sonrası yine hoca tarafından uzun bir salaten tuncine okunarak mutlak her perşembe akşamları nikah tazelemeleri yapılması ayrı birer güzellikti. Bazı hafız efendilerin ramazanı okşama diye söyledikleri ilahiler ayrıca huşu verirdi insanlara ve mübarek ay böyle memnun edilerek uğurlanırdı şimdi de öylemi acaba. Saygılarımla…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.