Neleri eskitmedik ki. Eski deyince, hemen aklımıza, “Eskiye rağbet olsa bitpazarına nur yağardı” sözü geliyor.
Eskiye rağbet penceresinden bakarsanız, bit pazarına nur çoktan yağdı.
Bit pazarları ucuza bir şeylerin bulunabileceği ve alınabileceği yerlerdi.
Yerlerdi diyoruz, çünkü bit pazarlarına bile bir haller oldu.
Bit pazarları ucuz mu sorusuna verilen tek bir cevap var!
Eskidendi…
Eskidendi denildiğinde bir çoğumuz derinlere dalıp gidiyor.
Hatırlarsanız hoş bir şarkı vardı. “Aşk eski bir yalan, Ademle Havva’dan kalan” diye…
O eski aşklar için ne mi diyeceğiz?
O güzelim aşklar eskidendi…
Eskilerde kaldı…
2015’te “Bir başkaydı eski aşklar” diye bir şiir yazmıştım;
“Aslıyı bir gördü, vuruldu Kerem / Aşkın hamuruyla yoğruldu Kerem / Sevda köprüsünden, geçti uçarak / Coşkun bir nehirdi, duruldu Kerem”
“Leyla, Leyla diyen sözlerde Mecnun / Ağlayan, özleyen gözlerde Mecnun / Güneş yakmaz derler, aşığı çölde / Ateşsiz, dumansız, közlerde Mecnun”
“Dağ bin parça olur, sevince Ferhat / Her parça seslenir Şirince Ferhat / Ölüm son değildir, sevene amma / Vuslatın yarası derince Ferhat”
“Zühre’nin bakışı hüzünden Tahir / Bir kara çalının yüzünden Tahir / Gülü, güle hasret bırakmaksa sır / Durma koş, git aşkın izinden Tahir”
Efsaneydi her biri dilden dile söylendi, o aşklar bir başkaydı, lakin, eskidendi…
*****
Eskiden ne mi vardı deyince öğrencilik yıllarımız gelir aklımıza…
Hele aldığımız yarı yıl karneleri…
Her birimizin karnesinde en az dört beş zayıf…
Kurtarması zor, sınıf geçmek başlı başına mesele…
Bütünleme yani Eylül’e kalmak mukadder…
Ne zaman mıydı o zaman?
Eskidendi…
Gösteremediğimiz karnelerdi o karneler…
Her sene karnenin yarısı zayıf…
Okumaz bu çocuk diyen akrabalar, yakınlar, komşular hatta anamız-babamız…
“Zayıfı olmayan karne çiçeksiz bahçeye benzer” cümlesi en büyük tesellimizdi…
En az 60 yıl öncesiydi…
Geri-geri giderdi ayaklarımız, bir türlü anlatamadık o hallerimizi, bitmedi efkârımız… Olan oldu geçen geçti, nihayetinde eskidendi…
*****
Acılarımız çoktu.
İmkansızlıklarımız diz boyu.
O kadar hengâme içinde mahalle maçları yapardık. Gol yerdik, gol atardık. Her maç kavgasız bitmezdi.
Küsmek yoktu. Kavgayı uzatmakta… Barışır yine çıkardık boş bir arsadaki maçımıza…
Üstümüz başımız toz toprak.
Kollar ayaklar yaralı bereli…
İlk hesabı annemize verirdik, yediğimiz bi ton azar da cabası…
Yine mi top oynadın?
Baban görmesin şu halini. Top oynayacağına, Matematik çalışta kurtar o zayıfı.
Topçu olamadık amma, Matematik zar zor kurtuldu.
Okumaz dedikleri çocuklar okudu.
Sonunda o çocuklar hırslandı, bilendi.
Bütün bunlar bayağı bir eskidendi…
*****
Arkadaşlarımız vardı.
Kimi mahalleden…
Kimi okuldan, aynı sınıftan…
Kimi çalıştığımız işyerinden çıraklıktan…
Sonra askerlikten…
Yatılı okuduysak yatılı okuldan…
Bazılarımız için aynı kurumdan…
Dönüp bakarsanız geriye doğru geçmişe doğru, maziye doğru…
Ne zamandı?
Hangi yıldı?
Hangi şehirdi?
Kimi sağ, kimi ansızın çekti gitti…
Gözyaşlarımız süzülmeye başladı, yaşlar kemale erdi, laf demini aldı, demlendi…
O cümle güzel hatıra, eskidendi…
*****
Akrabalarımız vardı…
Kimini çok severdik, kiminden korkardık, kimini de sevdiğimiz söylenemezdi.
Evin en küçüğü olanlar için abla da çoktu, ağabeyde…
Yenge de çoktu, enişte de…
Halalar, dayılar, teyzeler, amcalar…
Dedeler, anneanne ve babaanneler…
Neredeyse birçoğu bu dünyadan ayrılıp gittiler…,
Laf lafı açtı…
O dendi, bu dendi, o söylendi, bu söylendi…
Tamamı eskidendi…
*****
Biraz büyüdük, büyüklerimize göre adam olduk. Kimimiz bir işin ucundan tuttu.
Kimimiz devlet kapısında iş buldu.
Kimimiz babasıyla çalıştı zenginliğin kapısını açtı. Kimimiz bindi siyaset kayığına bir partide yönetime girdi.
Dostluklarımız hiçbir şekilde kopmazdı.
Arada vefa vardı.
Hatır-gönül vardı…
Sonra…
İp koptu, film koptu…
Öte yakadan, karşı yakadan dem vurmalar başladı.
Diller dolaştı, laflar dalaştı, kimi ilendi, kimi bilendi, kimi kimini defterlerden silendi…
Dediler ki;
O dostluk, o kardeşlik eskidendi…