Emine Şeyma Yıldız’ın Röportajı
“Efsaneye göre lületaşını ilk bulan ve bu taşın yer altı yolunu ilk ortaya çıkaranın bir köstebek olduğu söylenir. Anlatılan efsane şöyledir. Bir gün genç bir çoban bölgenin Karatepe yöresindeki köyüne gitmektedir. Genç çoban yorgun düşer, acıkır, oturur, azığını çıkarıp yemeğini yemeye başlar. O sırada, topraktaki bir delikten bir canlının ak taş toprakları yüzeye çıkarmaya çalıştığını görür. Çoban bunlardan birini eline alır ve çakısıyla yontmaya başlar. İlk çakı darbesiyle taş birdenbire ayın on dördü gibi güzel bir kız oluverir. Kız dile gelir ve “Ah insanoğlu bana kıymasaydın!” diye bağırarak köstebeğin açtığı delikten içeri girip kaybolur. Delikanlı da kızın ardından deliği eşelemeye başlar. Günler geçer, delikanlıdan haber alınamaz. Delikanlıyı arayan köylüler, yerin yedi kat altında o daracık kuyuda boğulmuş olarak bulurlar. Elinde sıkı sıkı tuttuğu ak taşları ile birlikte avuçlarında sakladığı bir parça lületaşı vardır. O günden sonra köylüler her lületaşı parçasında, çobanın ölümüne sürüklendiği sevdanın izlerini görmüşler.”
Yukarıda paylaştığım hikâye ben de derin bir merak uyandırınca 12 yaşından beri Lületaşı işleyen Eskişehirli Ahmet Şen Usta’dan bu sanatı dinlemek istedim. Öyle güzel anlattı ki yeri geldi “Bir 60 yıl daha yaşasam yine bu mesleği yaparım” sözleriyle duygulandırdı. Sevgi olmadan yapılamayan bir meslekmiş. Yetiştirdiği son çıraklar bu işi bırakmış, o bırakamamış. Röportajdan sonra anladım ki bu iş gönül işi, sevdiniz mi kolay kolay bırakamıyorsunuz.
Tarihçesinden bahsederek bize lületaşını tanıtabilir misiniz?
1940’lı yıllarda gelişmeye başlayan Lületaşı İşlemeciliği 1950’li yıllardan başlayarak bir el sanatı olarak kendini göstermeye başlar. Önceleri yalnızca pipo yapımı konusunda gelişme kaydeden Lületaşı, kolye, bilezik, küpe ve biblo gibi süs eşyalarında da aranılan bir taş olur. Lületaşı, Türkiye’de, Orta Anadolu bölgesinde yalnız Eskişehir’de bulunan değerli bir taştır. Beyaz altın, denizköpüğü ve Eskişehir taşı gibi adlandırmalar, lületaşının değerini, rengini, çıkış merkezini ve ağırlıkla kullanıldığı yerleri anlamlı bir biçimde ortaya koymaktadır. Eskişehir’in tanınmasında önemli rolü olan Lületaşı yatakları şehre değişik uzaklıktaki Sarısu, Yenişehir; Türkmentokat, Gökçeoğlu, Karaçay, Söğütçük, Kozlubel (Margı), Sepetçi, Nemli, Kümbet, Yeniköy, Yörükçayır, Kepeztepe, Başören, Karatepe ve Karahöyük köylerinde bulunmaktadır. Oluşumunu sağlayan tepkimeler dolayısıyla, Lületaşı yeraltında ıslak halde bulunur. Lületaşının toprak içindeyken temizliği, çıkarıldıktan sonra da kolay işlenmesini, gözenekli yapısının tuttuğu bu doğal nem sağlar. Doğrudan veya işlendikten sonra kurutulan Lületaşı, kaybettiği nem oranında hafifler ve önemli bir direnç kazanır. Toprağın 1 metre altından başlayarak 140-150 metre altına inen kuyulardan oldukça güç koşullarda çıkarılan Lületaşı, diğer adıyla Eskişehir Taşı beyaz renkte olup gözeneksiz ve hafif olması aranan özellikleridir. İyi nitelikteki taşlar “Boz” ve “Devetüyü” adı verilen topraktan çıkarılır. Lületaşı büyüklüğüne göre sıralanarak yapılacak eşyanın türü seçilir. Yalnızca kolye ve tespih yapılabilen en küçük boy Lületaşına “Dökme” denir. Küçük boy pipo yapımında “Orta”, orta boy pipo yapımında ise “Daneli” kullanılır. Büyük boy pipolar Pamuklu’dan yapılır. Taşın büyüklüğü on pamuklu boyuna eriştiğinde “Birimbirlik” adını alır. En büyük boy taşa ise “Sıramalı” adı verilir. Ancak nadiren bulunan ve 30 ile 80 pamuklu boyları arasında değişen taşlara da rastlanır. Bunlara ise “Omuzlama” ve “Budama” denir. Arkeolojik çalışmalar, Lületaşının yaklaşık beş bin yıl öncesinden bilindiğini ve değişik amaçlarla kullanıldığını göstermiştir.
Anlattığınız kadarıyla uzun bir süreç. Peki, Lületaşı nasıl işlenir?
Taş işlemesinde “Tahra” adı verilen keski ile taşın dış yüzeyi temizlenir. “Kaba Bıçak” ile pürüzler giderilir ve yapılacak eşyaya göre yontulur. Bu işleme “Saykalı” adı verilir. İşlemeyi kolaylaştırmak için ıslatılan taş üzerinde “İş Bıçağı” ile taslak çıkarılır. “Sıyırgı” ile yüz düzeltilir, gözler açılır. “Sakal Tarama Bıçağı” ile sakal taranır. “İskarpile” ile piponun tütün konulacak yeri oyulur. Pipo elektrikli fırına kurutulmaya konur. Kuruma süresi iki saattir. Kurutulduktan sonra, matkapla piponun ağız deliği delinir. “Kılavuz” ile ucuna sap takmak için diş açılır. Zımparalanıp düzeltilen taş, eritilerek beyazlatılmış kaynar haldeki balmumu cilaya atılır. Taşın cinsine göre birkaç dakika bekletilir. Ciladan alınan pipo soğuyunca bezle kurulanır rötuşlanıp kadife bezle parlatılır ve sap takılır.
Lületaşına ne tür desenler işliyorsunuz? İlham kaynağınız var mı?
Pipolar üzerindeki desenler ve figürler çok çeşitlidir. Baş figürlü pipolardan Osmanlı başları (Sarıklı, Barbaros, Betaşi, Sultan, Fesli, Efebaşı ve Mihrace...), Arslan Başı, Baküs Başı, Genç Kız Başı en çok kullanılanlardır. Bunların yanı sıra stilize hayvan figürleri, soyut şekiller üzerinde değişik desenler, Romalı Asker, Denizkızı, Fil, At, Kartal tırnağı ve El figürleri ile birlikte tanınmış kişilerin başlarına da rastlanır.
Lületaşı İşleme sanatının inceliği nedir? Herkes bu sanatı icra edebilir mi?
Yer altından çıkarılan Lületaşı bünyesindeki nemi kaybetmediği sürece kolay olarak işlenebilir. Lületaşı işlemeciliği, yetenek, tecrübe ve sabırlı bir çalışma gerektiren zor fakat zevkli bir el işçiliğidir. Özel olarak biçimlendirilmiş bıçaklarla Lületaşı üzerinde her türlü işleme yapılabilir. Uzun süreli çalışmalarda nemini kaybederek sertleşen taş suya batırılarak yeniden yumuşatılabilir. Taşın doğal biçimine en uygun modelinin seçilmesi işletmede esastır. Böylece, taşın mümkün olan en az fireyle değerlendirilmesi sağlanır. Model konusunda da en önemli kaynak gözlem ve ustaların hayal gücüdür.
Lületaşını işleyerek neler yapıyorsunuz?
Pipo, ağızlık, kolye, küpe, yüzük, bileklik, tespih, nargile, iğne, saksafon, cami maketleri, süs eşyaları ve sayamayacağım birçok şey yapıyoruz. Aynı zamanda leke çıkarmada, elektrik makineleri, motorlu ulaşım araçları içinde katalizör yapımında, Füze ve öbür uzay araçlarının başlık iç kaplamalarının yalıtılmasında ve otomobil sanayinde kullanılıyor.
Konya’yı nasıl buldunuz?
Konya’yı memleketim Eskişehir’den daha çok seviyorum. Çünkü insanları çok temiz, doğal ve samimi.