Ette stokçuluk yapmak mümkündür ama canlı hayvanda bu mümkün değildir. Beslenmiş, kesime gidecek hayvanları uzun süre elde tutmak mümkün değildir. Çünkü hayvan her zaman yediği miktardaki yemi yemeye devam eder ama kilo almaz olur. Yemini azaltsanız zayıflar. Kapasitesinin sonuna varınca, aldığı ağırlık artışı yediği yem bedelini karşılamaz hale gelir. Bu bakımdan üst yönetimlerde konuşulan, “Yeter sayıda canlı hayvanımız var. Etin pahalı olması besicinin, et daha da pahalansın diye hayvanlarını satmamasından kaynaklanıyor” sözü gerçeği yansıtmıyor. Buna sebep olan canlı hayvan tacirleri veya kesimhaneler de olamaz. Canlı hayvan ticareti de, et ticareti de her ticari emtia gibi arz-talep dengesine bağlıdır. Yetkililer herhalde sahip olduğumuz hayvan sayısının tamamına bakıp, yeterli sayıda hayvan var diyorlar. Oysa toplam sayının bir kısmı damızlık, bir kısmı kasaplıktır. Et söz konusu olunca kasaplık hayvan sayısına bakmak gerekir.
Türkiye’de sun’i mera ve münavebeli otlatma neredeyse yok. Düşük maliyetli kaba yem açığı var. Zengin meraların olduğu doğu illerimizde de terör belası var. Et ve süt maliyetlerini düşürebilmek ve hayvan sayımızı daha da arttırabilmek için üzerinde durulması gereken asıl konu kaliteli ve yeterli, sun’i mera ile kaba yemdir. Ama bu konulardan hiç bahseden yok.
2007’de hacılar için belirlenen kurban bedeli 110 dolar, dolar kuru da 1.170 idi. Yani hacda kurban bedeli 130 liraydı. Ama Türkiye’de 350-450 TL civarındaydı. Sebebini araştırınca çok ilginç sonuçlara ulaştım: Hacdaki kurbanlar Avustralya, Yeni Zelanda gibi mera zengini ülkelerden geliyormuş. Bu ülkelerde hayvanlar tamamen merada besleniyormuş. Merada ot bedava olunca kurbanlıklar da sahiplerine neredeyse bedavaya mal oluyormuş. Yıllar önce bizim Beyşehir Gölü’ndeki adalarda da böyle bir durum görmüştüm. Koyun, keçi ve sığır sürüleri bu adalarda kendi kendine hem otluyor, hem korunuyor, hem de çoğalıyordu. Sahipleri bunları dürbünle falan mı izliyordu bilmiyorum. Sürülerin başında çoban da yoktu.
Türkiye Yem Sanayicileri Birliği, kendi hacılarımızın kurbanlıkları Türkiye’den alınsın, kendi hayvancılığımız gelişsin diye, Diyanet Vakfı’na başvurmuştu. Ama arada kat kat fiyat farkı olunca bu gerçekleşmedi. Çünkü hayvancılığın en önemli girdisi yemdir. Bu sebeple hayvancılıkta meradan ne kadar çok yararlanılırsa etin fiyatı da o kadar düşük oluyor. Fabrika yemiyle besiye mera döneminden sonra başlanmalıdır. Ya da fabrika yemi merada otlayan hayvanlara bir takviye olarak verilmelidir.
Et-Balık Kurumu piyasayı düzenlemek için et stoklayacakmış. Fiyatlar aşırı yükselince piyasaya et sürecek, fiyatlar aşırı düşünce de piyasadan et çekecekmiş. Merkez bankasının döviz rezervi tutması gibi bir yol izleyecekmiş. Fikir olarak güzel görünüyor ama bu ortamda bu iş kolay değil. Çünkü döviz rezervinin çoğu kâğıt üzerindedir. Ayrıca et, kâğıt gibi dayanıklı değildir, bozulur. Uzun zaman soğuk depolarda kalırsa da besin değeri ve lezzeti azalır, saman gibi olur. Hem de kasaplık hayvan sayısının az olduğu böyle zamanlarda stok yapılacak etin temini mümkün olmaz. Ancak ithal etle bu sağlanabilir ki, o da işi iyice çıkmaza sokar. Bu, bir tarım ülkesi olan ülkemizi tamamen dışa bağımlı hale getirecek bir yoldur. Ayrıca ithal etleri habersizce halka yedirmenin vebali vardır. Çinli bir firmanın domuz etine de “helâl” sertifikası aldığını unutmayalım. Kendi helal inancımıza değer vermeliyiz.
Et-Balık Kurumu sözleşmeli besicilik yaptırabilir. ABD de olduğu gibi, süte daha canlı destekler verilebilir. (Fakir ülkelere yardımı süt tozu olarak yapmak gibi) Süt desteklenmeli çünkü besi danası da süt ineğinden doğuyor. Ayrıca ABD de kasaplık sığırların yaklaşık 2/3 ünü damızlıktan çıkan süt inekleri oluşturuyormuş. Süt ürünleri ihracatı desteklenir, ülke içinde süt tüketimi sürekli teşvik edilirse et konusunda da çok mesafe alınır. Okul sütü sürekli hale getirilebilir. Sindirim problemi yaratmayan süt teşvik edilirse süt, çayın yerini alabilir.
Bu konuda daha birçok şey yapılabilir ve hepsinin nasıl yapılacağı da bellidir ama şimdi burada izahı uzun sürer. Sonuç olarak un var, yağ var, şeker var. Sadece helva yapacak ehil ustalar eksik. Onlar da olsa et fiyatları, şimdiki fiyatların yarısından bile aşağıya düşürülebilir. Üstelik alan da kazançlı çıkar, satan da.
Allah’a emanet olunuz.