Kudüs’ten El-Halil’e gitmek için otobüse bindiğimiz zaman gerçekten tedirgindim. Burada oturup bilgisayarın karşısında “heriflik” yapmanın hiçbir anlamı yok. İsrail’e girişte de çıkışta da hiç kimsenin burnu kanamasa da önce ön soruşturma sonra da nerede ise her 10 Türk’ten birinin sorgu için İsrail askerlerince alınmasını gördükten sonra bu nasıl bir zihniyettir?
Demiyordum. Adına ister psikolojik baskı isterseniz ne derseniz deyin girişte ve çıkışta sizin dengenizi bozuyorlardı. Hatta diyebilirim ki İsrail’den çıkarken ki yaşadıklarımız bu ülkeye girerken yaşadıklarımızdan daha ağır gelmişti. Kudüs’te surların içinde, harem bölgesinin kapılarında elleri tetikteki İsrail Askerlerinin önünden geçmek, bu askerlerin Mescidi Aksa’ya girerken istediklerini durdurup sorgulamaları gerçekten çok acı bir zulümdü.
Ya gideceğimiz El-Halil’de bizi neler bekliyordu ki?
El-Halil, Kudüs’ün otuz beş kilometre güneyinde bir yerleşim birimi Resmi olarak Filistin Devleti’ne bağlı olan şehrin tamamı Filistinli. Adındaki “el: belirlilik takısıyla” doğrudan Hz. İbrahim’e nispet ediliyor.
Hz. İbrahim’in, Birüssebi’de kaç yıl kaldığını bilmiyoruz, çünkü onun Filistin’deki hikayesi El-Halil’e gelişiyle açılıyor.
Zira Hz. İbrahim, Hz. İsmail ile kendi kavminin ana vatanında yeniden dirilmesine vesile olurken, Hz. İbrahim’in milletinden olan Müslümanların Mekke’den gelip Kudüs’ü fethi de yine aynı bilgi üzerinden, nesiller boyu süren bir tür “eve dönüş” idealinin gerçekleşmesine dönüşüyor.
Memluklar zamanında Halilürrahman Camii’ne eklenen bir medrese ve bir şifahane ile sosyal açıdan da önemli bir şehir haline getirilen El-Halil 25 Şubat 1994 tarihinde, Amerikalı bir Yahudi’nin zikredilen mekanda namaz kılan Müslümanları tarayarak kırk sekiz kişiyi şehit etmesi başta gelmek üzere, bunun öncesinde ve sonrasındaki yüzlerce meşum olayla bugünkü korkunç işgalle buraya artık esir şehir deniliyor.
El-Halil daracık bir vadinin içinde bulunuyor. Bu vadinin girişine İsrail, yerleşimci Yahudiler için küçük bir mahalle kurmuşlar... Bu mahalledekileri korumak adına tam teçhizatlı İsrail askerleri yolu tutmuş, nerdeyse El-Halil’e uçan kuşları bile onlardan izin almadıkça uçurtmuyorlar.
Durun bununla bitmiyor.
İsrail burada ikinci bir güvenlik noktası daha oluşturmuş. Halilurrahman Camii’nin girişine kurulmuş özel bir güvenlik bariyeri ile karşılaşıyoruz.
Camiye girmek isteyen ya da bu caminin bulunduğu mahallede sokakta yaşayan herkes önce dönmeli çelik kapıdan ve hemen ardından da meşhur X-Ray cihazından geçmek zorunda.
Öyle ki burada yaşayan Filistinliler yediden yetmiş yediye her giriş çıkışlarında yani evlerine ya da camiye her giriş çıkışlarında havaalanlarındaki gibi kemerlerine kadar üstlerinde ötecek sinyal verecek her şeyi çıkartıyorlar.
Caminin içinde bile kameralar ile izleniyorsunuz.
Burada beni en çok etkileyen konuların başında ise minicik çocukların her seferinde bu kontrolden geçmeleri. İşin acısı o minicik yürekler bu acı tabloya öyle alışmışlar ki öylesine normalmiş gibi karşılıyorlar ki okuldan çıkan sırt çantalı yavrucaklar hep bu sıkı kameralı kontrolden geçmek zorundalar.