Şehrimizin velîleri arasında müstesna bir yere sahip olan 1880 Taşkent doğumlu Fahri Kulu Efendi’yi, vefatının 67. Sene-i Devriyesinde rahmetle yâd ediyoruz.
26 Temmuz 1950 tarihinde Hakk’ın rahmetine kavuşan Fahri Kulu Hocaefendi’nin babası, değerli ilim adamlarımızdan Vehbi Çelik Hoca’nın da hocası olan müderrislerden Mehmet Efendi, annesi ise Ayşe Hanım’dır.
Efe Dayısı ile anneannesinin himayesinde Taşkent Rüştiyesi’ni bitiren Fahri Kulu, sekiz yaşından itibaren Sivaslı Ali Kemâlî Efendi’den terbiye ve eğitimini aldı. Bir gün Sivaslı Ali Kamali Efendi, Fahri Efendi yanında olduğu halde, Kapu Camii civarında Bahaüddin Efendi ile karşılaşıyorlar. Bahaüddin Efendi, Sivaslı Ali Kemali Hoca’ya, “Bu çocuk kim?” diye sorunca o da, “Taşkent’ten bize okumaya gönderildi.” cevabını veriyor. Bahaüddin Efendi, “Bu çocuğu bize verin” diyor. Bundan sonra Fahri Efendi Bahaüddin Efendi’nin terbiye ve eğitiminde yetişiyor. Daha sonra Fahri Efendi, İstanbul’a gidiyor, çeşitli medreselerde zamanının meşhur hocalarından ders görerek icazet alıyor. Sekiz-on yıl süren bu tahsil hayatı sırasında, Sebilü’r-Reşad ve Beyanü’l-Hak ve İntibah gibi çeşitli dergi ve gazetelerde, ilmî, edebî, dinî ve fikrî yazıları yayımlanıyor.
Konya’ya döndükten sonra, Şeyh Muhammed Bahaüddin Hazretleri’ne intisap eden Fahri Efendi, bir süre şeyhinin hizmetinde bulunur. Şeyhinin irtihalinden sonra, vefatına kadar Nakşibendi tarikatının halifelik görevine devam eder. Ana dili gibi Arapça, Farsça ve Rumca bilen Fahri Efendi, Ziya Efendi’nin müdürü bulunduğu Islâh-ı Medâris’de müdür yardımcılığı görevinde bulunmuş ve pek çok öğrencinin yetişmesinde büyük hizmeti geçmiştir. Bu dönemlerde Konya’da neşredilen Meşrik-ı İrfan ve İntibah gazetelerinde de dikkat çeken yazılar da yazar. Medreselerin kapatılmasından sonra kısa bir süre imam hatiplik yaptıktan sonra evine çekilmiş, ömrünü ibadet ve taatla geçirmiş, irşâd görevini ise vefatına kadar devam ettirmiştir. Büyük bir âlim, fazıl, edip, ahlâklı ve son derece nezih bir insan olan Fahri Efendi, özel yaşamında da taasuptan uzak, tasavvuftan kaynaklanan büyük bir hoşgörüye sahiptir. Özel hayatında son derece tevazu sahibi olan Fahri Efendi, Peygamberi bir ahlâka sahip olup ev işlerinde, Peygamber Efendimiz’den aldığı örnekle herkese yardım eder ve “Siz yorulmayın, biz yaparız” denildiğinde; “Benim de bir hizmetim bulunsun” der, misafirlerine bizzat hizmet eder ve sade kahveyi çok severlermiş.
Her şeyin en iyisini alır ve aldırır, sonra da onu birilerine hediye ederler, paltosuz üşüyen birini gördüler mi, paltosunu çıkarıp verirlermiş. Kırk yaşları civarında güzel şiirler yazmış, pek çok dinî ve tasavvufî konuyu veciz bir şekilde mısralara dökmüştür.
“Ahrete İman” başlıklı şiirinin bir bölümü şöyle: “Gözet ahkâm-ı Mevlâ’yı/ Yarın ruz-i kıyâmet var/ Mücazât var mükafat var/ Günahkâra ikabullah/ Unutma zinhar ölmek var/ Ölüp sonra dirilmek var/ Çırılçıplak derilmek var/ Bürür afaki Hayfullah.”
Keramet sahibi olan ve ziyaretine gelenlerin kalbinden geçenleri bilen Fahri Efendi, herhangi bir konuda soru sormak isteyenlerin sorularını sohbet sırasında, soru sorulmadan cevaplandırırmış.
Fahri Efendi, son Mevlevî Postnişini Sıdkı Dede’yi çok sever ve hürmet gösterirmiş. Vefatlarından sonra da kabir taşlarını bizzat yazmışlar.
Fahri Efendi, 26 Temmuz 1950 tarihinde vefat eder ve cenazesi büyük bir cemaat eşliğinde Hacı Fettah Kabristanı’nda Şeyhinin türbesinin güney yanına defnedilmiştir.
Kabrinin baş taşında şunlar yazılıdır:
“Geldim iline müflis ve muztarrım İlâhî
Bir sadakaya nur-u cemâlinden İlâhî
Zenbil-i niyazım boş, dolduruver lütfen İlâhî
İhsanına anbarına medyunum İlâhi
Taşkentli Muhammed oğlu Fahreddin Kulu
26 Temmuz 1950.”
Ayaktaşında ise şu şiir yazılıdır:
Ey Feridun-u zaman sen ihya ettin Konya’yı
Feyzin ile feyziyâb ettin Konya’yı
Ağlasın feryad edip durmasın ehl-i zaman
Böyle bir üstad-ı külden mahrum oldu ah vatan
Söyle Hilmi tarihini yazsın erbab-ı dilân
Bin üçyüz altmış altıda vefat etti Fahr-i Cinan
Taşkentli Muhammed oğlu Fahri Kulu
26 Temmuz 1950.”
AZİZİM DİYOR Kİ…
Sevgili okurlarım, 15-20 gün aranızdan ayrılarak hem dinlenmek hem de şifâ bulmak niyetiyle yazılarıma ara vermek istiyorum.
Tarihe Yolculuğumuz ise devam edecek.