Orhan Baba, “Farkında mısın?” diye seslenmiş! Sezen Aksu, “Farkındayım” demiş o güzel şarkısında…
Farkındalık farkında olmaktır demişler. Ya farkındalık yaratmak?
O işler bizim değil edebiyatın işi! İster edebiyat yapar ister edebiyat parçalar!
Sonra da sorular-sorular…Herkes her şeyin farkında mı? Farkında mısın? Farkında mısınız? Farkındayım! Farkındasın ama! Keşke farkında olsaydın! Farkındalık bunun neresinde?
Keşke öyle olsaydı, farkında olunsaydı, farkına varılsaydı!
Biz neyin farkındayız ki?
Zaten farkımıza bir varan olaydı, yaramızı saran olurdu, halimizi soran olurdu, ardımızda bir duran olurdu!
Kime sorsanız çok şeyin farkında!
Ancak değil!
Farkındaymış, farkındalarmış gibiler!
Çünkü, birçok şeyin farkında olmadan, farkına varmadan yaşadığımız sır değil!
Farkına varabildiğim bana yeter denebilir mi?
Yeter diyen var, farkına varmazsam ne olur diyen var, susan var, yüzünü asan var, duymazdan gelen var, çekip giden var! Farkında olmak bambaşka bir duygu!
Farkında olmanın olmazsa olmazı nedir bilir misiniz?
Sevgi!
Sevgi bütün dertlerin dermanı, merhemi, şifası, ilacı.
Kalpten kalbe giden o görünmez ve bilinmez yollar üzerine şairler çok güzel dizeler yazmışlar!
Her dönem yeni şeyler yazılmaya da devam ediyor!
Farkındalık, yaşadığımız şu anı yaşayabilmek, yaşananın farkına varabilmek, hissedilmektir aslında.
Güzellikleri ıskalamamaktır da diyebilirsiniz!
Mutlu olduğumuz anların dakikaların, kıymetini bilmektir demek te yerinde olur!
*****
Aşıklar; gönlüm, gönlüm diye boşa vurmuyorlar sazın teline…
Hz. Mevlânâ diyor ki, “Ey gönül! Gülü seviyorsan dikenini de seveceksin, deryayı seviyorsan dalgalarını da seveceksin, vuslatı seviyorsan firakını da seveceksin, sevgiliyi seviyorsan nazını da seveceksin, hayatı seviyorsan ölümü de seveceksin.”
Gönül penceresinden bakmak çok daha başka!
Gönülden bakan bilir, ayrılığın derdini!
Gönülden bakan bilir, sevdanın ve sevmenin kıymetini!
Gönülden bakan bilir, bakmakla görmek arasındaki o ince çizgiyi!
Gönülle bakan bilir, yakalar, sezer, birleştirir ayrıntıları…
Sevgi lâl olmuş dilleri çözer, sevgi hastaya, dertliye, ümitsize şifadır.
Kim kimin farkına vardıysa, o farkına vardığının bir müşkülünü çözdüyse, çözülmesine sebep ve vesile olduysa, onun işi rast gider Rabbimin izniyle!
Farkında olabilmek nasip-kısmet işidir.
Gönlü güzel olana açılır o kapılar.
Açılmadıysa o kapı, gönlü güzel olanların yanında durmak, ona yardımcı olmak, destek vermekte hoştur!
Onun da ecri ve sevabı çoktur demiş büyüklerimiz!
Ne mutlu gönlü güzele yardımcı olabilene, ona destek olabilene…
*****
Farkında olacağız ki, SMA’lı bebeklere çare olacağız, çare bulacağız!
Otizmli kardeşlerimize, engelli kardeşlerimize açacağız kollarımızı ve kalbimizi!
Üç yüz bin, dört yüz bin milyonere sahibiz!
Çok değil, her biri biner dolar verse, yüzlerce SMA’lı çocuğun hayatı kurtulacak, kampanya yapmalarına gerek dahi kalmayacak!
Hayır böyle bir şey, hasenat böyle bir şey, yüz güldürmek, hayata geri döndürmek böyle bir şey!
Milyonları olan için bin dolar ne ki!
Gördüğümüz o ki, gönlü zengin olanın desteği bu çocuklarımıza yetmiyor!
Cebi zengin, kasası zengin olanların, zenginliklerinin istatistikler farkında, rakamlar farkında, onlarda zenginliklerinin farkında, her biri çıkarıp biner dolar verse, SMA’lı bebekleri hayata dönecek!
Sevgili Sağlık Bakanlığı, bu bebekler senden de gelecek güzel haberleri bekliyorlar!
Farkındalık böyle bir şey!
Ya siz çevrenizde neler oluyor diye bakacaksınız, yada bakanlar, görenler, durumu bir şekilde anlatacaklar, aktaracaklar çare olacak, çare bulacak yerlere, makamlara, mercilere!
Bizim bütün sıkıntımız farkında olma yolunda yaşanan aksamalar ve aksaklıklar!
Şu anda da onu yaşıyoruz!
*****
Farkındalığa batı tolerans demiş, bizde ise oldukça güzel bir karşılığı var.
Ne mi bu karşılık?
Hoşgörü!
Hoşgörü bize Hz. Peygamber’den miras!
Hoca Ahmet Yesevi’den, Yunus Emre’den, Hz. Mevlânâ’dan, Hacı Bayram-ı Veli’den, Hacı Bektaş-ı Veli’den, Somuncu Baba’dan, Emir Sultan’dan ise vasiyet!
Bizler hoşgörünün tam da merkezindeyiz!
Şehrimiz Hoşgörü şehri olarak biliniyor ve anılıyor!
Hoşgörüye gelince, anlatılmaz yaşanır bir duygu!
Hoşgörüye sahipseniz endişe uzak durur sizden!
Hoşgörüye sahipseniz, üzüntü semtinizden geçmez!
Hoşgörüye sahipseniz, kaygı çoktan eyvallah deyip gitmiştir çevrenizden!
Hoşgörüye sahipseniz, ne kızarsınız, ne öfkelenirsiniz, güler geçersiniz sadece!
Hoşgörüye sahipseniz, güler bir yüzünüz, her daim tatlı bir sözünüz bulunur!
Hoşgörüye sahipseniz, boş dönmez kimse kapınızdan!
Hoşgörüye sahipseniz, çare olan, çare bulan, çare arayan bir ruh güzelliğine sahipsinizdir ki, sizi anan, sizi tanıyan, öyle bilir, öyle anlatır, sonra da, dualar okur her hatırladığında ardınızdan…
*****
İnsanımız diyor ki; bizim farkımızda olan var mı? Bizi uzunca bir zamandır fark eden oldu mu? Ne zaman haliniz ne ahvaliniz ne diye fark edecekler?
Mademki farkındalık, farkında olmaktır, o halde farkımızda olun artık!
Güzel bakan güzel görür denmiş. Güzel görmek, güzel düşünmek, güzel söylemek zor mu?
Farkındalık gönüle bakmaktır, gönülden bakmaktır!
Dağlara, taşlara, çiçeğe, böceğe, çocuğa, büyüğe, küçüğe, yaşlıya! Hasılı yaratılan her şeye!
Ne diyordu Yunus Emre, “Sevelim sevilelim dünya kimseye kalmaz”