Ülkemiz dindarları Osmanlı Devletinin tüm padişahlarına hürmet eder ve istisnasız tamamını hataları olsa bile eleştirel bakmaz hep sevgiyle yaklaşırlar.
Hepsine hüsnü zan ile baksalar da Fatih Sultan Mehmet Han ve 2. Abdülhamit Han’a karşı ayrıca bir sevgi duyar ve bu ikisini andıkları zaman hazretleri gibi kıymetlendirici nitelendirmelerde bulunurlar.
Hatta ülkemizdeki İslami hareketler özellikle de 12 Eylül 1980 darbesinden önce eylem ve söylemlerinde bu iki şahsiyeti referans almışlar bir nevi kullanmışlardır. Kullanmıştan kastım olumsuz değil, olumludur.
Mesele, Arif Nihat Asya’nın Fetih Marşı miting ve salon toplantılarında çok çalınır gençler coşturulurdu.
Yelkenler biçilecek, yelkenler dikilecek,
Dağlardan çektiriler, kalyonlar çekilecek,
Kerpetenlerle surun dişleri sökülecek,
Özellikle şu nakarat gençlere bir misyon kazandırma ve hedefe yönlendirme de çok dile getirildi.
Yürü, hala ne diye oyunda oynaştasın,
Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın!
Sol kesimin Fatih Sultan Mehmet Hazretlerine karşı çok olumsuz söylemleri olmasa da 2. Abdülhamit Hazretlerine hiç olumlu bakmazlardı. Onlar için hep “Kızıl Sultan” olmuş ve dönemindeki gelişmelere tarihi gerçeklik içinde bakmamışlardır.
Doğrusu biz dindar kesim de “Ulu Hakan” nitelendirmesinin gizemine kapılarak 2. Abdülhamit Hazretleri dönemine yandaşlık ve karşıtlık ekseninde baktık.
Çok fazla konuyu dağıtmadan Fatih Sultan Mehmet Hazretlerine dönelim. Dedim ya hiç olumsuz bakılmazdı, yalnız benim delikanlılık döneminde “TÜRK” kelimesinden rahatsızlık duyan bazı kesimler İstanbul’un Fethi ile ilgili Hadis-i Şerife uydurma diyerek bu büyük onur ve şerefe gölge düşürmeye çalışırlardı.
Hiç olmayacak ve bin sene düşünsem aklıma gelmeyecek bir şey oldu. Haydar Baş, Fatih Sultan Mehmet Han Hazretlerinin “Hıristiyan” olduğunu gündeme getirdi.
Bundan sonra bazıları bunu kullandılar. Mesela, o dönem İTÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Celal Şengör’ün "Fatih'in Müslümanlığı bile tartışılıyor…" şeklindeki sözleri oldu ve tepki de gördü.
Yine de Haydar Baş’ın ortaya attığı bu görüş genel olarak karşılık bulmadı ve unutuldu.
Fatih Sultan Mehmet Hazretleri ile ilgili böyle bir iddiayı bir Müslümanın ortaya koymasını İslami sınırlar içerisinde düşünmenin imkan ve ihtimali yoktur.
Bir Müslümanın başka bir Müslümanı kâfirlikle suçlaması Allah(cc) korusun kişiyi dinden çıkarabilir. Elbette ki, bir kişinin son nefesinde imanlı mı imansız mı gittiğini Allah(cc) bilir. Müslüman zahire göre hüküm verir.
Ben, bir kişiye Müslüman denilip denilmemesinden önce o kişinin İslam’ın lehinde ve aleyhinde neler yapıp yapmadığına bakarım.
Kaldı ki, bu dünyadan göçüp giden ister Fatih Sultan Mehmet isterse başka biri kim olursa olsun bir kişiye Müslüman denmesinin veya denmemesinin o kişi açısından sonucu değiştirici bir etkisi yoktur.
Fatih Sultan Mehmet Han’ın son nefesini Müslüman olarak verdiğine yüzde 99 inanıyorum; yine de en doğrusunu Allah(cc) bilir.
Geçen hafta Yılmaz Özdil’in yazısı ile Abdurrahman Dilipak’ın twitter paylaşımı oldukça dikkatimi çekti.
Yılmaz Özdil, “Fatih Sultan Mehmet’in Saklanan Yanları” başlığı altında çok ilginç özellikle de sahiplenici bir yazı yazmış. Çok güzel övgüler var; ancak, yazısının bir bölümünde “Sofu değildi, hatta dindar olduğu bile pek söylenemez. Galata'daki San Pietro Kilisesine gidip, ayin izlerdi” ifadelerini sıkıştırarak Müslümanların Fatih Sultan Mehmet algısının aksine farklı bir konuma oturtmaktadır.
Bir nevi çaktırmadan Fatih Sultan Mehmet’e bilinenin aksi bir anlam yüklemektedir. Yani, Müslümanların gönlündeki Efendimiz(sav)’in övgüsüne mazhar olmuş Fatih Sultan Mehmet algısı zayıflatılmak istenmektedir.
Açık söyleyeyim sui zanda bulunmayı sevmem; ancak, ben bu yazıda bir hinlik ve burada bir sahte sahiplenme olduğunu düşünüyorum. Yine de en doğruyu Yüce Rabb’im bilir.
Bir de Abdurrahman Dilipak’ın twitterde “hayırdır arkadaşlar Fatih’i fethi savunalım derken sözümüze dikkat edelim. Fatih Doğu Roma Bizans İmparatoru idi. O ne Doğu Roma’yı yıktı ne de Bizans’ı. Bunu size kim söyledi. Fethi savunurken onu anlamadığınız anlaşılıyor. Lütfen” diyerek bir paylaşımda bulundu.
İnanın ben bu paylaşımla Abdurrahman Dilipak’ın ne anlatmak istediğini anlamadım. Sadece ben değil, paylaşıma yorum yazan insanlarda bir şey anlamamış! Her halde açıklar ve öğreniriz.
Eğer paylaşımdaki ifadelerin mecazi bir anlamı yoksa….neyse kötü düşünmeyeyim!
Allah(cc) aklımızı alıp istikametimizi bozmasın!