Felek, gök, gökyüzü, sema, alem, kainat anlamında. Gökcisimlerinin içinde döndüğü yuvarlak kubbe olarak da anlatılmış. Eskiler feleğin kubbesine taş atmak demişler. O kubbe bu kubbe işte!
Ah felek zalim felek diye bir başladık taş atmaya. Çatmaya, laf atmaya. Ne bıktık ne usandık. Kelime hoşumuza gitti, bayıldık, sündürdük. Ne modası geçti. Ne eskidi.
Anlayacağınız feleği taşlayan taşlayana…Kim taş attıysa feleğe, o taş bumerang misali gelip atanı vurmuş! Kim ne yaptıysa yanına kâr kalmamış!
İyilik eden iyilik, kötülük eden kötülük bulmuş kucağında…
Felek geniş bir kavram. Eskilerin tabiriyle içinde at koşturacak kadar, fır dönülecek kadar, gide gide bitmeyecek kadar bir alan!
Feleğe taş atmayanımız mı var?
Ben atmadım diyeni duymadık!
Bir taş attım havaya diye başlatan türkülerimiz bile var.
Taş olur da atılmaz mı? Hele ki feleğe! Attık savurduk, fırlattık taşları feleğe…
Ona rağmen bazılarımız ben küskünüm feleğe dedi! Dedi lakin, felek kimseye küsmedi ki!
Felek aynı zamanda neler mi demek? Zaman demek, yaşadığımız asır demek, kader demek, talih demek! Aslında felek her daim yanımızda, yanı başımızda ve bizden yana…
İnsafsız olan kim? Merhametsiz olan kim? Aç gözlü olan kim? Gözü kendinden başka kimseyi görmeyen kim? Hırsı aklının önünde koşan kim? Tamahkâr, egosu yüksek, kendinden başkasını düşünmeyen kim? Ben-ben diye konacak dal beğenmeyen, kendini beğenmişin dik âlâsı kim?
Felek mi?
*****
Bazılarımız baktın zaman sana uymuyor, sen zamana uy derlerdi! Bazıları bunun adı bukalemun olmak derlerdi! Her devrin adamı, her dönemin adamı gibi bir şey! Bazıları ben gemimi her devirde yüzdürürüm diye övünürdü.
Etliye sütlüye karışma, suya sabuna dokunma, zülfüyâre dokunmadan geç diyenlerde bu işten de alnımızın akıyla çıktık diye çekilirilerdi kenara!
Böyle insanlık olmaz denildiğinde ise, başlarlardı feleğe çatmaya…Bu insanlar dünde vardı, bugün de varlar, yarın olmayacaklarının bir garantisi ise yok!
İşler tersine gittiğinde de feleği taşlamak adetten!
Feleği taşlayan kim? Feleğe yüklenen, söven, süpüren, hakaretler yağdıran kim?
İstediği olmayanlar! Avını elinden kaçıranlar! Talihim tersine döndü diyenler! Şans yüzüme gülmedi diyenler!
Feleğin kubbesine, ya da çatısına taş atacak bir konu, bir mevzu, bir gerekçe bulmak zor değil!
Herkesin felekle bir alıp vermediği var gibi?
Lakin, felek böyle zamanlarda bizden davacı oluyor! Feleğe her türlü yakıştırmaların yapıldığı zaman diliminde, zamanı elinde her türlü imkân varken zehredenler, insanlara kan kusturanlar, zamanı yaşanmaz ve çekilmez hale getirenler, zamanı kendilerince zapt edenler, sahiplenenler, zamanı katlediyorlar! Zaman kimin bilmiyorlar! O zamanı kim yarattı düşünmüyorlar!
Bu zamanı insanların ve insanlığın hayrına nasıl kullanırız demiyorlar!
*****
Feleğe en çok kızan, en çok küfreden, en çok sataşan ve hakaretler yağdıranlar zamanı kontrol ettiğini düşünenlerden başkası değil!
Benim zamanım değerli, benim zamanım kıymetli! Benim zamanımı boşa harcama diyen çok bilmişler, görgüsüzler, kendini Kaf dağında görenler yok mu?
Zamanla derdi olan, felekten en fazla şikayetçi olan onlardan başkası değil!
İnsanları dinlemeye vakti olmayan yönetici, halkını dinlemeyen siyasetçi, siyasi ne yapar acaba, o çok kıymetli boş zamanlarında?
Benim boş zamanım mı var diyende felekle kavgalı! Onları haklı gören, savunan, tek bir dakika boş zamanı yok diyenlerde, feleğe savaş açmış durumdalar. Feleğe açılan savaş, zamana açılmış demek!
Zamanla savaşılır mı?
Öyle demek, öyle düşünmek herkesin işine geliyor.
Sonra da;
Başımı kaşıyacak zamanım yok diyorlar! Ben zaman fukarasıyım diye kendilerini acındırıyorlar!
Felek sırtından kurban kesmek böyle bir şey işte!
Zamanın büyüsüne kendini kaptırmış gitmiş olanlar, zamanın bir kum saati misali akıp geçtiğini bilmiyorlar mı?
Kum saati bütün kumları döktüğünde, yani zaman, senin için buraya bu kadar dediğin de, ah ulan felek diye ağzına ne gelirse söyleyene ne diyecek felek?
Aferin mi?
*****
Gözün çıksın felek, gözün kör olsun felek diye beddua edenleri hiç mi duymadınız?
Felek zaman demek! İçinde bulunduğumuz zaman!
Bize bahşedilen bu zamanı öldüren kim? Katleden kim? Zehreden kim? Cehenneme çeviren kim?
Felek mi?
Yoksa! Bu işin yoksa faslından biz çıkıyoruz! Yani insanlar! Zalim biziz, nankör biziz, anlayışsız olan biziz!
Bilmem şu feleğin bende nesi var demiş aşık.
Sanki benim mor sümbüllü bağım var, zemheri ayında gül ister benden diye de sitem etmiş.
Zemheri ayında senden gül isteyen felek değil ki…
Zemheride gül isteyene söz söylemeyen ne yapar?
Felek der geçer, aşık gibi! O zamanda ah felek zalim felek olur…Herkese urba giydirdin, bana da yırtık bir yelek olur! Herkese davul çaldırdın, bana neden dümbelek olur! Herkes kavun yedirdin, bana da yedirdin kelek, olur!
Sonra Vatan şairi Namık Kemal çıkar, “Hürriyet Kasidesi” diye bir şaheser yazar. O şaheserin 20. Beytin de der ki;
“Felek her türlü esbâb-ı cefâsın toplasın gelsin / Dönersem kahpeyim millet yolunda bir azimetten”
*****
Feleğin kubbesine taş attık atmasına da var mı isabet ettiren?
Feleğe taş atan, feleği taşlayan, o taşın geriye dönebileceğini hesap edemiyor.
Biz feleği taşlarız, felek bizi taşlayamaz mı sanılıyor!
Feleğin eli armut toplamıyor ya…
Feleğin ağzı dili yok, konuşamaz, söyleyemez şikâyet edemez diye düşünülüyor!
Kibir ve gurur gözlere öyle kalın perdeler çekiyor ki…
Feleği bildim bileli taşlarım bana bi şeycik olmaz diyenler için felek sürprizlerle dolu!
Bir de bakmışsınız o taş atanın, kafası gözü fena yarılmış!
Eli ayağı düşmüş, yere kapaklanmış, bir daha da kalkamamış!
Felek diyor ki; ey bana bile bile taş atmaktan çekinmeyen!
Bana taş atma!
Attığın taş sana döndüğünde… Gelip seni vurduğunda… Bana kabahat bulma!
Kendim ettim kendim buldum demesini bil! Elim kırılsaydı da, feleği taşlamasaydım de! Ben tövbe ettim, benim felekle bundan böyle işim olmaz de!
Demezsen, sen bilirsin!