Geçtiğimiz gün akşam 15 Temmuz Kıyâmı’nın ilk sene-i devriyesinde kutlama programının yapılacağı ve 15 Temmuz Fotoğraf Sergisi’nin açıldığı Mevlâna Meydanı’na gittim.
Bay Medya meydanın ortasına sahne platformunu kurmakla meşguldü. 15 Temmuz Sergisinde yer alan Konya’ya ait küçük kareleri beğenmemekle birlikte Anadolu Ajansı muhabirlerinin Ankara ve İstanbul’da 15 Temmuz gecesi çektiği fotoğraflar ise son derece düşündürücüydü.
249 şehidin verildiği o gece halkımızın nasıl kıyıldığına dair resimlerin daha korkunçları elbette çekilmiştir. Ama her nedense koyulmamış/koymamışlar.
Beni oldukça düşündüren ise, o meydanda açılan 15 Temmuz Anı Defteri’ne yazılanlar oldu.
Tükenmez kalemin tükenmeye başladığında silik bir şekilde yazılan şu cümleler ne kadar da düşündürücü:
“Hepsi hikâye..
Bunlara inanmayın…
Yazık! Asla kanmayın…”
***
15 Temmuz’da yaşanılanlar ve yaşadıklarımız elbette hikâye değildi.
15 Temmuz’da ülkemiz; emperyalist güçler ve onların içimize basın, eğitim ve kültür yoluyla sızdırdığı yerli işbirlikçi silahlı ve silahsız hain tayfasıyla birlikte işgal edilmek istenmişti.
Başarılı olsalardı çok kan dökülecekti.
Halkın oylarıyla seçilmiş mevcut Hükümet kanlı bir şekilde indirilecek ve Türkiye Büyük Milletin Meclisi’nde; “olmayan sığınak”lara sığınan milletin oylarıyla seçilmiş vekiller de orada kurşuna dizileceklerdi, belki de…
“15 Temmuz’da neler oldu?” sorusunun cevabı verilirken yaşanılan bazı gerçekleri atlamamak ve göz ardı etmemek gerekir.
***
Atalarımız boşuna “Su uyur, düşman uyumaz” diye söylememişler. Birileri hiç uyumuyor. 15 Temmuz Anı Defteri’ne yukarıdaki sözcükleri yazarak psikolojik harp tekniğini uygulamaktan beri durmuyor.
Bu bir propagandadır.
Tasvip etmediğimiz ve altında Cumhurbaşkanlığı sembolünün bulunduğu o afişler de bu harp ürününün bir tezahürüdür.
Toplattırılması gerekiyordu.
***
CIA ve MOSSAD tarafından yönlendirilen FETÖ ve Paralel Yapı aslında dikkate alınması ve titizlikle, kılı kırk yararak takip edilmesi gereken terörist bir örgüt olarak asla hafife alınmaması gereken bir yapılanmadır.
****
O Hatıra Defterine not düşen vatandaşlarımızın kahır ekseriyeti, “İDAM İSTİYORUZ, MİLLET” diye yazmışlar.
Rabia Öztürk ise, şu notu düşmüş: “Bu millet tek bilek olduğu sürece hiçbir Vatan Haini bizi bölemez. Ne diyor Fatih Sultan Mehmet; “Bizim kudretimizin ulaştığı yere onların hayalleri bile ulaşamaz!”
Bizim aramızda olan ve Müslüman olarak kardeş bildiğimiz bir başka imza daha:
“Vatanım…
Canını çok mu yaktılar?
Elim sana uzanamadı, hakkını helal et.
Ben çoook uzaktan geldim. Derdine derman olmaya geldim.
Türkiye’min başı sağolsun.”
Birde Büşra’nın yazdıklarına kulak verelim:
“Darbeci şerefsizlerin bu yaptıklarını hayatım boyunca hiç unutmayacağım. 17 yaşındayım böyle şerefsizlik görmedim. Okumuş, nankör, köpek, pislik şerefsiz itler. Allah Tayyibi başımızdan eksik etmesin.”
“Bu vatanda daha nice kahramanlar var.
Geleceğimizden endişe etmiyoruz. Bizim çok şükür arabaları deniz altından yürüten devletimiz, gemileri karadan yürüten ecdadımız ve tanklara siper olan milletimiz var…” diyen Mustafa-Tuba çiftinin düşünceleri o kadar güzel.
AZİZİM DİYOR Kİ…
“FETÖ ve Paralel Yapı çok ama çok tehlikeli. Lütfen son derece dikkate alınız” diyen Mehmet Bahadır’a hak veriyor ve “İdam istiyoruz” diyen bir başka imzaya kulak kabartıyoruz:
“Tasalanma yiğidim zaman bizden yanadır.
Külümüzden yükselen duman bizden yanadır.
Son durak, son ilahî ferman bizden yanadır.
Dünya düşman olsa da Allah (C.C.) bizden aynadır.”