Biliyorum ki herkes bugün benden AK Parti il yönetimine dair bir yazı bekliyor. O yazıyı biraz tehir edip daha öncelikli gördüğüm başka bir konuyu gündeme getireceğim: Baroda yaşanan sorunu. Hem yeni il yönetimine ilişkin düşüncelerimizi bu soruna dair takınacakları tavır da önemli ölçüde etkileyecek.
Geçtiğimiz hafta Konya ülke gündemine iki olayla oturdu. Her ikisi de hukuki meselelerdi. 16 yaşındaki M. A. E’nin Cumhurbaşkanına hakaret suçundan önce tutuklanıp sonra salıverilmesi olayı etrafında epey yorum yapıldı.
Ben bu olaylar esnasında kimlerin nasıl tepki verdiğini takip ettim sadece. Özellikle Konya Baro Başkanı Fevzi Kayacan’ın göstereceği tepki benim için önemliydi. Kayacan beyin M. A. E.’nin tutukluluk haline verdiği tepkinin ve yaptığı açıklamanın “tutuksuz yargılanmak esastır” tezine dayalı bölümüne katıldığımı ivedilikle belirteyim ki birazdan o açıklamadan ele alacağımız bölüme dair eleştirilerimizi daha rahat anlatabileyim.
Ne demişti Kayacan? Kayacan’ın söylediği sözler konyabarosu.org.tr’de yer alan açıklama metninden aynen iktibasla şöyle: “Esasen bu ilkeler yargı yerlerince de bilinmesine karşın, gelinen noktada ülkemizde yargı üzerinde estirilen kasırga, hâkim ve savcılara reva görülen haksız uygulamalar Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan temel hak ve özgürlüklere ciddi tahribatlar vermektedir. Ayrıca Konya ölçeğinde yaşanan bu iki olay, uluslararası arenada da ülkemize otoriter bir görüntü verdiği kuşkusuzdur. Buna kimsenin hak ve yetkisinin olmadığını düşünüyoruz. Önemle belirtmek isteriz ki; yakın zamanda yürürlüğe giren ve kamuoyunda makul şüphe yasası olarak bilinen yasanın içerdiği düzenlemelerin insan hak ve özgürlüklerini ne denli tahrip ettiği yaşanan bu iki olayla açık ve seçik bir şekilde görülmüştür.”
Bu açıklama metninin ruhunu yansıtması bakımından dikkatle okunması gerekli bu satırların. Bu açıklamanın gizli kodlarını yarın daha detaylı çözümleyeceğiz. Çünkü bu okuma esnasında bize yardımcı olacak başka birkaç olayı hatırlatmak gerekiyor.
İlker Tuğdam, Konya Barosu’na kayıtlı bir avukattır. 2008’de bir Kurban Bayramı öncesi gözaltına alınır ve tutuklu olarak tam 6 yıl hapiste yatar. Yani bayramı bile göstermeden gözaltına alınan, 10 bayram boyunca tutuklu olarak yargılanan bu meslektaşları için 3 dönemdir Baro Başkanlığı görevini yürüten Fevzi Kayacan’dan tek bir söz işitmemişizdir.Bir başka örnek ise Yakup Köse. 14 yaşında idamla cezalandırılan ve geçtiğimiz günlerde tutuklanarak hapse atılan bu gazeteciyle ilgili tek bir açıklama duymamışızdır, ne Konya Barosu’ndan, ne de bu baro yönetimine hakim zihniyetten. Sözde “makul şüphe” yasasının “insan hak ve özgürlükleri”ni tahrip ettiği tezini ileri süren Kayacan, Türkiye’nin “otoriter bir görüntü” verdiğini, üstelik bunu “uluslararası arena”da verdiğini ifade ederken o görüntüyü zihinlerimizde oluşturmaya çalışan “malum zihniyetle” olan ortak kodlarını da deşifre ediyor.Konya Barosu yönetimi, daha doğrusu onun başkanı sayın Fevzi Kayacan öncelikle kendi tezlerine sadık kalmalı ve “uluslararası ilişkiler” gibi altından kolayca kalkamayacağı konulara pek girmemeli.
Hele şu “otoriter” kelimesini kullanırken de bence çok dikkatli olmalı. Bağlı bulunduğu “otorite”lere danışmalı ilkin, bakalım onların “otorite”sini de otoriter olarak niteleyebilecek mi? “Açık ve seçik bir şekilde” baro seçimleri öncesi SMS’ler yoluyla kimlerin ne tür otoritelere biata davet edildiğini Fevzi bey bizden daha iyi bilir. Bu konularda yazılacak çok şey var aslında ama bu kadar yeter şimdilik!
Bir hatırlatalım bunu dedik!